Delilik bunun “Nesin”de

Aslıhan Lodi, nehir söyleşi türündeki ilk kitabında sorduğu sorularla Ali Nesin’in, “Aziz Nesin’in küçük oğlu Ali”den, dünyaca tanınan bir matematik profesörü ve kurucusu olduğu “Matematik Köyü’nün Delisi” olma yolunda yaşadıklarını fotoğraflarla destekleyerek kendi ağzından aktarıyor.

Yayınlanma: 29.07.2016 - 16:14
Abone Ol google-news

Aslıhan Lodi, geçtiğimiz bahar aylarında Habertürk gazetesinin isteği üzerine Ali Nesin'e bir röportaj teklifinde bulunuyor ve Nesin, onca yoğunluğunun arasında kabul ediyor röportajı, tek bir şartla; konuşmayı sevmediği için soruların yazılı olarak gönderilmesini talep ediyor. Aslıhan Lodi ise meslek hayatında ilk kez böyle bir isteği -tereddütle- kabul ediyor. Lodi, Ali Nesin’den gelen yanıtları gazeteye göndermek üzere çalışırken bu röportajla yetinemeyeceğine karar veriyor ve hiç zaman kaybetmeden Ali Nesin’in yanında alıyor soluğu. Ona bir kitap çalışması yapmak istediğinden söz ediyor. Nesin’in cevabıysa “Ne zaman başlıyoruz?” oluyor.

Şaşırtıcı bir detay, Ali Nesin'in “konuşmayı sevmeme” durumu düşünülenin ötesinde. Öyle ki kitabın oluşum süreci, sanılanın aksine nehir söyleşi denilince zihinlerimizde oluşan süreçten çok farklı gelişmiş. Ali Nesin, kitap çalışması fikri kesinleşince Aslıhan Lodi’nin bilgisayarını alıp gelmesini istemiş ve karşılıklı oturulan bir masada e-posta yoluyla soru-cevap yapılmış. Bu sahneyi kafamda canlandırdığımda oldukça mekanik bir yazınsal süreç içinde buluyorum kendimi. Fakat öyle değil, Aslıhan Lodi, Ali Nesin’in akademisyenlik yaptığı Bilgi Üniversitesi’nden, kitaba ismini veren Şirince’deki meşhur Matematik Köyü’ne, İstanbul’daki evinden Çatalca’daki Nesin Vakfı’na kadar kişisel tarihinin her alanında uzunca zaman geçirmiş.

Aslıhan Lodi, Nesin ailesinin kapsamlı ve yoğun arşivini Ali Nesin özelinde pekiştirmek yerine, bizzat onun belleğinde yer edinen anıların ve başarısının sırrının peşine düşüyor. Lodi, zaten gözünü budaktan sakınmayan bir tavrı olan Ali Nesin’le yaptığı bu çalışmayı, çok daha sansasyonel bir hale çekebilecek zemine sahipken böyle bir amaç gütmeyip Ali Nesin’i ve çalışmalarını iyi niyetiyle irdelemiş sorularında. Yanlış anlaşılmasın, bu demek değil ki kitapta suya sabuna dokunulmadan yol alınıyor. Yeri geldiğinde eleştirilerini, hedefe yollamayı biliyor her iki isim de.

Bu bağlamda Türkiye gündemine dair konuşmaktan da kaçınmayan Ali Nesin, Lodi’nin sorularıyla genel siyasi atmosfer, başkanlık sistemi, Davutoğlu’nun istifası, Barış İçin Akademisyenler Bildirisi, Prof. Aziz Sancar’ın Nobel Ödülü alması gibi tartışılagelen konulara kendi penceresinden birer parantez açıyor.

TREN VAGONLARINDAN AKADEMİYE

Ali Nesin’in çocukluk yıllarıyla başlıyor söyleşi. Çocukken Erenköy’deki evlerinin önünden geçen trenlerin vagonlarını saymaya başlar Ali Nesin, bir matematik profesörü olacağından habersiz. Saymaya, sayılara merakı giderek artar, sonrası malumunuz. Çocukluğuna dair en iz bırakan anısı, bıkmadan usanmadan babasından masal dinlemekmiş. Bunu Aziz Nesin’in güçlü anlatımına bağlıyor.

Ali Nesin, anne ve babasının ayrılık kararından çok etkilenmiş, bu karar onda bir travmaya neden olmuş: Hızlı konuşmak. Sanıyorum bu yüzden söyleşiyi bile yazılı olarak yapacak kadar konuşmayı sevmiyor, anlaşılmadığını düşündüğünden.

Arkadaşlık ilişkilerinden söz ederken kardeşi Ahmet Nesin’e geliyor söz. Kardeşi Ahmet’in çok yetenekli ve zeki olduğunu düşünen Nesin, onun becerilerinin üstüne gitmediğini söylerken zekâdan çok, çalışmanın önemini vurguluyor.

Çocukluktan ilkgençlik dönemine geliyoruz sonra. O yıllardan beri âşık olmaya âşık bir tavrı var Nesin’in. Âşık olmadığı dönemde de yeğeni Mehmet’le zaman geçiriyor. Bir şeye tutkuyla sarılarak hayata bağlılığını diri tutuyor bir anlamda.

İlkgençlik yıllarında, okul döneminde matematik öne çıkmaya başlıyor. Fransa’da okurken para kazanmak adına birçok farklı iş kolunda çalışmış gocunmadan. Ne var ki okumak için gittiği Paris’te 7/24 çalışır durumda olduğunu sonradan fark etmiş. Otostop yaparak gezen, kazandığı parayla kitap, bazen de plak alan ve en bohem çağlarını yaşadığını düşünen genç bir adam, kendini eve kapatıp matematik çalışmaya başlamış sonra. Ancak başta zorlansa da o kadar alışmış ki matematiğe, matematik çalışmadan geçirdiği zamanı, harcanmış olarak görmüş sonradan. Bir ara İngiltere’ye de gitmiş. Orada tutkulu bir aşk yaşamayı ihmal etmemiş. Fakat eski eşi Manuela ile Paris’te tanışmış.

Zamanında anne babasının ona yaşattığı travmanın bir benzerini Manuela ile boşanma sürecindeyken çocuklarına yaşatmadığını, her şeyi konuşarak aştıklarını dile getiriyor Ali Nesin. Şu anda, ikinci evliliğini yaptığı, önceden asistanı olan Özlem ve dört çocuğu hayatının merkezinde. Tabii emek verdiği Nesin Vakfı ve Matematik Köyü de çocuğu bir yerde.

Babasının ölümünden sonra, vakfı yaşatmak için 1995'te yurda dönen Ali Nesin’in Matematik Köyü projesini neden hayata geçirdiğini anlamak amacıyla kendisine kulak vermemiz yetiyor: “Matematik soyut bir alan. İnsan somut dünyada da iz bırakmak istiyor.” Nesin, Matematik Köyü’nün başarısını anarşist ruhuna bağlıyor ve dostu Sevan Nişanyan’ın desteğini de göz ardı etmiyor. Öyle ki kitabın konuya ilişkin kısmında Nişanyan’a da sorular yöneltiyor Lodi. Köyün inşaat aşamasından, geçirdiği bürokratik süreçlere, köydeki bölümlerin isimlendirilmesine, geleceğe dair yeniliklere, yapılanmalara kadar bilgileniyoruz.

'TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNİ ŞEKİLLENDİRİYORUZ'

Matematik Köyü'nden bahsetmişken eğitim sisteminin “sistemsizliği”ne akademisyen olarak eleştirel bakışına da kulak verelim Ali Nesin'in. Genç nüfusun yirmi milyona dayandığı ülkemizde oluşan çeşitli öğrenci profiline, aynı müfredat ve tek tip öğretmenler sunmayı büyük hata olarak gören Nesin, bölge ve okullara özgürlük tanınmasından yana. Ona göre okullar, bölgeler, şehirlerarası rekabet olması güzel. Eğitimde rekabet deyince çoğumuzun aklına öğrencileri müşteri olarak gören özel okullar geliyor. Kitapta, Nesin’in bu konuya ilişkin görüşleri de yer alıyor.

Nesin Vakfı’nın saygınlığından beklenen etkiyi veremediği ve sadece kırk öğrencisi olduğunu söyleyen Ali Nesin, bunu kaynak yetersizliğine bağlıyor. Maalesef vakfın, bağışlara olan bağımlılığının aşılamadığını dile getiriyor. Gelen öğrenci sayısı her yıl otuz dolayında artan Matematik Köyü’ne, geçen yıl beş bin öğrenci gelmiş. Az önce bahsi geçen etki, bu köyle yaratılmış.

Nesin, kendisi olmazsa Matematik Köyü çökecekmiş hissinde. Bu yüzden yavaş yavaş kurumsallaşmak istiyor fakat bu noktada da kurumsallaştıkça hiyerarşinin kısır döngüsüyle dinamizmlerini kaybedeceklerinin farkında. O dinamizmin yok olmaması gerektiğini düşünüyor çünkü gelecekte göreceğimiz başarılı insanların Matematik Köyü’nden çıkacağına inanıyor. Bu inanç, başta iddialı gelse de halihazırda yürütülen çalışmalara göz gezdirince tevazuya gerek olmadığını düşündürüyor.

Bir hayalden yola çıkarak kurup ve bilim, sanat, felsefeyle ördüğü, babasının düşünsel mirasıyla beslediği köyünün “delisi” olmayı başarabilen çizgi dışı matematikçinin dün-bugün-yarın dengesindeki okunmaya değer öyküsü, Lodi’nin nitelikli sorularıyla pekiştiriliyor.

Ali Nesin'in ailesi ile kurduğu ilişkiler de yansıyor elbette bu kitaba. Ailesi ve özellikle babası Aziz Nesin'le...

Aziz Nesin’i kaybettikten sonra büyük bir boşluğa düştüğünü itiraf ediyor Ali Nesin, hâlâ babasının öldüğünü kabullenememiş; zaman zaman “Bu konuyu babamla konuşayım” derken buluyormuş kendini. Baba-oğul duygusal ve düşünsel alışverişinin ne boyutta olduğunu duyumsatan sadece bir örnek bu. Bu doğrultuda aile hayatından bahsedilirken sık sık babasının özel yaşamına dair dipnotlar da görüyoruz kitapta. Yani bir anlamda Aziz Nesin’in bilinmeyen pek çok yönü, âdeta “sızıyor” söyleşiye. Dolayısıyla Aziz Nesin okurlarının da ilgisini çekeceğe benziyor kitap.

Ali Nesin-Matematik Köyünün Delisi / Aslıhan Lodi / Doğan Kitap / 174 s. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler