İdil Biret: Klasik müzik ticari olmaya başladı

Ünlü piyanist İdil Biret Paris’te konser verdi. Konser sonrası sohbet ettiğimiz Biret, “Maalesef klasik müzik hikâyesi bugün fazla ticari olmaya başladı. Paris’te 1900’lerde klasik müzik için insanlar dövüşür, birbirine girerlermiş” diyor.

Yayınlanma: 29.04.2019 - 23:12
Abone Ol google-news

 

Fotoğraf: İbrahim Öğretmen 

Ünlü piyanist İdil Biret, şu sıralar Paris’te. Aynı zamanda bir ayağı Paris’te olan İdil Biret’in bu seferki gelişinin ise özel bir nedeni var. Biret,1949’da, TBMM’nin çıkardığı “Harika Çocuk” adlı özel kanunla, Fransa’ya gönderilişinin ve Fransız Radyosu’na (RTF) verdiği ilk röportajın 70. yıldönümü olması dolayısıyla Paris Salle Gaveanuda bir resital verdi.

Resital sonrası, Paris’teki üç katlı, küçük ve şirin evine konuk olduk. Bize çay demleyen İdil Biret’le, İstanbul fotoğraflarıyla süslü mutfağı nda sohbet ettik...

”Harika Çocuk” yasasıyla Paris’e geliş hikâyeniz nasıl başladı?

Üç yaşında piyano çalmaya başladım, çünkü annem amatör piyanistti ve evde onu duyuyordum... Ailede herkes müzikle meşguldü, ama hepsi amatördü. Evde toplanıp, oda müziği yaparlardı. O zamanlar Ankara’ya gelen birçok Fransız piyanist vardı, Lazare Levy, Lelia Gousseau, Madeleine de Valmalete, Monique Haas gibi... 1940’lı yılların ikinci yarısıydı, müthiş bir devirdi. O dönem, Ankara, idealist bir devirdi.

İsmet Paşa her konserde en ön sırada otururdu. Viyolonsel çalardı, çok meraklıydı müziğe.
Konserlerin birinde bana “Bir şey çalar mısın” dediler. Ben de Bach’ın İyi Düzenlenmiş Klavyesinden Do Minör Prelüd ve Füg’ü, sonra Beethoven’in Op. 49 No. 2 Sonatının ikinci bölümünü çaldım. Bunun üzerine İsmet Paşa ve dönemin Kültür Bakanı Hasan Âli Yücel’in ilgisini çektim. 1948 yılında ben ve keman sanatçısı Suna Kan için, yurtdışında eğitim almamızı sağlayacak, özel bir yasa çıkarıldı. “Harika Çocuk” yasası... Ve Paris’e, Nadia Boulanger ile çalışmak üzerine gönderildim...

Kaç yaşında Paris’e geldiniz?

Sekiz yaşında. İlk başta Nadia hoca tereddüt etti. Çocuk çalıştırmak istemiyordu. Fakat, bir gün evinde beni dinledikten sonra kabul etti ve dersler başladı.

Aldığınız tüm eğitimlerden kulağınıza küpe olan en önemli şey nedir?

Dürüst olmak.

‘Müzik bir meslek değil misyondur’

Az önce Ankara’nın bir dönem idealist olduğunu söylediniz. Peki bugün?

Birçok konser yapılıyor fakat o zamanki insanlar idealistti. Her şeyi en ince detayına kadar bilen bir izleyici vardı. Maalesef aynı şeyi bugün tam görmüyorum, iyi niyet var fakat o eski insanlar en ufak detayların farkına varacak insanlardı... Bu çok değişik bir duygu.

Siz bugün idealist misiniz?

Müziği ticari bir meslek olarak görmedim hiçbir zaman. Esasen, hocam Wilhelm Kempff, Fransa’da yaptığı bir radyo söyleşisinde “Müzik bir meslek değil bir misyondur” demiş. Ben de böyle düşünüyorum.

Klasik müzik için sevmek yeterli mi?

Sevmekten çok daha ileri bir şey. Bu bir yetenek. Bir işi yaptığınız zaman o bir misyon olmalı. Klasik müzik, belli bir yetenek istiyor, bu yetenek varsa sonuna kadar kullanmalısınız, giderek daha iyi olmalısınız, öğrenmelisiniz. Daha fazla derinleşmelisiniz. Budur idealizm.

Maalesef her devirde maddiyat ön plana çıktı. Maddiyat, muhakkak lazım ama ön plana geçmemeli. Bir an önce konseri bitirip, gideyim olmaz, bu korkunç bir şey! Liszt zamanında da bu vardı şimdi de var, ama bugün daha fazla çünkü artık insanları bir sene için lanse ediyorlar ve ertesi yıl yeni bir isim çıkarıyorlar. Çünkü çok fazla insan aynı mesleği yapmaya çalışıyor. Mesela, hepsi profesyonel olmasa da Çin’de milyonlarca piyanist var...

Milyonlarca mı? Piyanist olmak bugün moda mı?

Benim için moda olup olmaması hiç önemli değil. Bu bir hissetme meselesi.

Türkiye’de bugün klasik müziğe verilen değer nedir?

Türkiye’de çok yetenek var hem de inanılmayacak kadar iyi müzisyenler yetişiyor fakat ne yazık ki konser verme, plak yapma imkânları yok! Çok yazık... Milliyetçi bir şey söylemek istemiyorum ama bu yetenekler, yabancı hocalarla çalışmamış, hep Türk hocalarla çalışmış! Demek ki bu kadar ilerledik. Son zamanlarda birinci sınıf hocalar var ülkemizde.

Paris’te de konserler veriyorsunuz, bu şehir klasik müzik için bugün nasıl bir yer? 

Maalesef klasik müzik hikayesi bugün fazla ticari olmaya başladı. Paris’te 1900’lerde klasik müzik için insanlar dövüşür, birbirine girerlermiş. Bu mesela 1913 yilinda Stravinsky’nin “Ilkbahar Ayini” eserinin prömiyerinde olmuş, kavga çıkmış dinleyiciler arasında. Şimdi o heyecan başka müzik türlerine kayıyor.


Rap, pop dinler misiniz?

Rap müzik beni rahatsız ediyor, o mikrofonlar ve gürültü... Öyle bir konsere gidemem, bu imkânsız, baygınlık geçirebilirim.

Sizin heyecan duyduğunuz tek müzik türü klasik müzik mi?

Hayır, caz müziğini de sever, dinlerim. Hatta birkaç kere eşimin kardeşi ve arkadaşların “Renkler” adlı küçük orkestrasıyla Dave Brubeck’in eserlerini çaldım.

‘POLİTİK DEĞİLİM’

Türkiye’nin gündemi sizi nasıl etkiliyor?

Gündemi muhakkak ki takip ediyorsun, hatta etkileniyorsun fakat daha fazla odaklandığım şey kendi yaptığım işi iyi yapmaya çalışmak… İşime odaklanmak... Bu kadar yoğun gündem arasında bir yerde mecbursunuz kendinizi biraz izole etmeye çünkü başka türlü tüm bunlarla uğraşırsanız üretemezsiniz.

Çok politik değilim. Takip ediyorum, izliyorum ama mecburum enerjimi yaptığım işe konsantre etmeye. Öbür şeyleri de yapmaya çalışırsam iyi olamayacağımdan çekiniyorum. Zaten derinlemesine bilmediğim konularda konuşmayı tercih etmem. Bildiğim şeyleri de daha derinleştirmeye çalışırım. Yorum yapmam için bir dönem politikayla uğraşmam lazım.
n Peki, sanat politik olmadan bugünün izleyicisine ulaşabilir mi?
Evet, klasik müzik için öyle.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler