Şehit kent Timbuktu

Radikal bir grubun yönetimi ele geçirdiği Timbuktu bölgesinde, yönetim tarafından yeni şeriat kuralları koyulur. Artık müzik dinlemek, futbol oynamak, sigara içmek gibi sıradan eylemler dahi yasaklanmış ve halk bu yeni kanunlara uymazsa cezalandırılacak duruma gelmiştir.

Yayınlanma: 23.01.2015 - 18:06
Abone Ol google-news

“Temmuz 2012’de Mali’nin kuzeyindeki Aguelhok’ta Cihatçılar evlilik dışı iki
çocuk doğuran bir çifti katlettiler. Kadınla erkek diri diri toprağa gömüldüler,
taşlanarak öldürüldüler. Dünyanın, medyanın bu barbarlığa karşı ilgisizliği beni
derinden sarstı. Medya sürekli Amerikalı, Fransız, İngiliz rehinelerden haberler
veriyordu, Afrika’daki 200 bin rehine ise görmezden geliniyordu. Timbuktu bu
isyan sonucu doğdu” diyen Abderrahmane Sissako, Cihatçıların gözü dönmüş
acımasızlıklarını, barbarlıklarını sert, çok sesli bir freskoyla betimler.

Bir zamanlar çölün incisi, cennetten bir köşe, değişik toplumların hoşgörü, uyum
içerisinde yaşadığı bir kent olarak bilinen Timbiktu günümüzde ne yazık ki artık
bir şehit kent. Sissako çok riskli olduğundan köktendincilerle görüşmesi için birini
yollar. Cihatçılar hemen filmi denetlemek isterler. Aracı Tuaregli bir balıkçının
idamına tanık olur. Böylece Sissako Timbuktu’nun başlangıç noktasını yakalar.

Kent köktendincilerle kuşatıldığında Kidane(İbrahim Ahmed), karısı Satima
 (Toulou Kiki), kızı Toya(Layla Walet Mohamed) ve 12 yaşındaki çobanları
İssan’la(Mehdi AG Mohamed) birlikte çölde huzurlu bir yaşam sürmektedir.
İslamist köktencilerin eline düşen Timbuktu’da artık müzik, kahkaha, sigara,
futbol yasaktır. Kidane, sevgili ineğini katleden balıkçı Amadou’yu yanlışlıkla
vurunca yaşamı alt üst olur.  

Sissako izleyiciye haberlerde yer almayan görüntüleri, her türlü özgürlük
soluğunu boğan köktendincilerin baskısına giren kentleri, acımasız fanatikcilerce
İslam’ın da nasıl kurban edildiğini gösterir. Çabuk tüketilen, hemen unutulan, basit Amerikan filmlerinin tersine Moritanyalı sinemacı bambaşka bir anlatım kullanır, sinemasında ince bir alayı, şiiri harmanlar. “Filmimin özünde mizah var. Toplama kamplarında bulunmadım ama geçte olsa bir gün inanıyorum ki insanlık dışı trajedilerde hep olduğu gibi bu ölüm mekanlarından yaşam ışınları gibi kahkahalar yükselecek” diyen Sissako bize karakterlerini tanıtır. “Balık satarken eldiven mi  takacağım balıkları nasıl ıslatacağım ? Ellerimi mi kesmek istiyorsunuz ?” diye bağıran balık satıcısı Tina(Zikra Oualet Moussa). Gerçek bir karakter olan Tina, Sissako’ya babasının odun keserek, ölü gömerek yaşamını kazandığını anlatır:”Ben o Cihatçılardan çok daha Müslümanım” der. Tina’nın aracılığıyla yönetmen kötülüğün hiç bir zaman kazanamayacağını iletir.

Örtünmeyi reddeden meczup kadın Zabou(Ketty Noel) ıssız sokaklarda dolaşırken
baskıcılara hakaret eder, kimseden korkusu yoktur. Gerçek olaylardan esinlenilen
bu güçlü görüntüleri Sissako kurgusal olarak yansıtır. Ona göre kuşatılmış, düşünce
ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir ülkede belgesel anlatım da olmaz. Özgürlük
direnişi susturulamayan bir şarkıya dönüşür.

Futbol maçını bir bale gibi yansıtır, maç topsuz oynanır, burada o tutucu yasağı
somutlaştırır. Masal, mit, western karışımı anlatımı onun politik yükünü, alter
egosunu simgeler. Ezilen insanlara, özellikle amansızlığın kurbanları kadınlara
yardıma gelen uluslararası toplulukların aczinin altını çizer. Tehditlere cesaretle
karşı duran kadınlara saygıda bulunur. İdeolojik iletinin ağırlığını, dogmaları
reddeden Sissako filminde ince, şiirsel, gerçek üstü anlar oluşturur. Radikalizmi
söylevinde değil sanatsal eyleminin güçlü aktarımında yer alır. Sinemanın evrensel
gücü düşüncelerin, duyguların taşıyıcısı sanat teröre, budalalığa karşıdır.
Sissako kişisel silahını, kadife eldivenini kullanır.

İlk taşın gömülenlere atılmasından sonra müziği başlatıp planı keser, Cihatçının
dansına geçer. “Görevim bu isyancı vicdanların sözcüsü olmak” diyen Sissako’nun
yabancı filmde Akademi adayı gözü pek Timbuktu’su 30 Ocak’ta gösterimde.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler