Karşı Lig sadece bir futbol yarışı değil

Direnişçi, Çapultura, Veganspor, Forza Yeldeğirmeni, Spartakİstanbul... Onlar Karşı Lig'in 13 takımından birkaçı. Adil rekabetin yaşandığı, hırsla değil zevkle oynanan bir futbol için bir araya geldiler. “Endüstriyel futbola, ırkçılığa, milliyetçiliğe, cinsiyetçiliğe, her türlü nefret söylemi ve ayrımcılığa” karşılar.

Yayınlanma: 17.03.2014 - 13:00
Abone Ol google-news

“Topumuz deri olmayacak değil mi? Bize ters olur çünkü” diyor Veganspor'dan Murat Çakırdiken. Ne de olsa o hayvansal hiç bir ürün tüketmiyor. Bir şaşkınlık oluyor masada. “Biz ne topla oynuyoruz, ben hiç düşünmemiştim!” diyor biri. Diğeri ötekine soruyor. “Tamam, deri olmayan toplar alırız” denilerek çözülüyor sorun. Sonra biri “bayan” diyor laf arasında, “kadın” diye düzeltiliyor hemen. Aslında biz buraya futbol konuşmak için oturmuştuk. Ancak bu alışılageldik bir futbol muhabbeti değil, hayat var içinde, muhalefet de. Çünkü Karşı Lig'in 13 takımından altısı var karşımda. Başka bir dünya inancı taşıyan bu dokuz insanla, “Endüstriyel futbola, ırkçılığa, milliyetçiliğe, cinsiyetçiliğe, her türlü nefret söylemi ve ayrımcılığa KARŞI LİG”i konuştuk...

Lig, Bangladeş'te ölen işçilere destek olmak için dün Kadıköy'deki Defacto’nun önünde yapılan temiz kıyafet eylemiyle başladı. Ama merak etmeyin, maçlar 31 Mayıs'a kadar her Cumartesi olacak. Eğer siz de hem “Başka bir futbol”un nasıl olduğunu görmek, hem hırsla değil zevkle oynanan bir futbol maçı izlemek istiyorsanız, yolunuzu Kalamış'taki Kadıköy Gençlik Merkezi'ne düşürün. Maçlar, 2.30-17.30 ve 15.00-18.00 arasında iki salonda oynanacak.

- Karşı Lig'in ortaya çıkışı nasıl gerçekleşti?

Barış Yoldaş: Yeldeğirmeni Dayanışması olarak hep ortak bir organizasyon yapmayı konuşuyorduk. Önümüz bahar, yaz diyerek diğer arkadaşlarla, forumlarla konuştuk. Aslında bu ligdeki insanların çoğu, birbirini bir yerlerden tanıyor; Gezi Parkı'ndan, forumlardan, dayanışmalardan... Zaten bir çoğumuz bir araya gelip kendi aramızda maçlar yapıyorduk. Bu organizasyon, neden bir lig olmasın, dedik. Bu lig, Kadıköy'le sınırlı kaldı biraz. Karşıdan, Ankara'dan arayıp ilgi gösteren arkadaşlar var. Onlara siz de oralardan başlayın, diyoruz.

Selin Pelek: Farklı yerlerden geliyoruz, ama hepimizin ortak bir toplum hayali var. Biz bu hayali futbola izdüşürmek istedik, böyle bir şey çıktı. Belki bu hayali paylaşan insanlar da bunu devam ettirirler, diye umuyoruz.

-Evet, ama bu izdüşümü neden başka bir spor dalı üzerinden değil de futbolla kurdunuz?

B. Yoldaş: Bunda futbol sevgisinin etkisi var tabi, bir de kolay yapılabilecek spor olmasının.

Futbolun güzel taraflarını göstermek istiyoruz. Beraber oynama, dayanışma kültürü, keyifle izlenebilirliği…

Arda Arlı: Futbol, takım oyunu. Bu kategorideki diğer sporlarda belirli kurallarla, güzel oyun çerçevesini çizmek nispeten kolay, ancak futbolda bunu yapmak zor. Ne kadar kurallar getirilirse getirilirsin, iş yine insanların güzel oyun oynama isteğine ve iradesine kalıyor. O nedenle bizim bunu yapmaya çalışmamız çok tesadüfi değil, bir karşı kültür yaratmak istiyoruz. Bir de biraz metaforik olacak ama, temasa, birbirine değmeye dayanan bir spor ve Gezi’de de olan buydu aslında. O nedenle de önemli.

Cihan Çabuk: Her ne kadar endüstrileşmiş olsa da hala işçilerin, aşağı sınıfların oyunu. Hepimiz sokakta futbol oynuyorduk çocukken. Bir çok şeyi orada öğrendik. Kızmayı, kavga etmeyi, rekabet etmeyi, kendi egolarımızla didişmeyi, dayanışmayı, kabul etmeyi... Futbolun böyle bir güneşli tarafı var, Eduardo Galeano'nun “Gölgede ve Güneşte Futbol” kitabında dediği gibi. Gölgede olan tarafı, egemen sınıflarca, diktatörlerce kendi yanına çekilmesi. Ama başka direniş odakları çıkarılabilir içinden. Aslında Gezi'yle uzun zamandır içinde olanların bildiği, ama bir çok insanın şaşırdığı ekstra bir durum ortaya çıktı. Çeşitli tribün, taraftar gruplarının o ayaklanma sürecinde yer almaları hatta zaman zaman ön saflarda olmaları düşünülürse futbolda da bir karşı kültür yaratılabileceği ortada. Biz de bunu kurmak istiyoruz. Ayrıca Türkiye’de futbol çok kirli. Biraz da bunun dışına çıkan, süper lig ağzıyla değil, başka bir dille konuşan, başka bir kültüre işaret etmeye çalışan bir muradımız var.

- Yine de idman maçınızdan edindiğim izlenime göre sahada epey hararet, hırs vardı...

C. Çabuk: Eşitlik, adalet, özgürlük, hayata başka türlü bakmak deseniz de sahaya çıktığınızda çocuklaşıyorsunuz. Bu yüzden futbol fena halde hayata benziyor zaten. Sahaya çıktığınız zaman oksijen de azalınca akli melekeler yerini başka bir şeye bırakıyor. Onu kontrol etmek ve iyi bir skalada sürdürmek önemli. Bunu yapacağımızı düşünüyorum...

Futbol taraftarlığı hoş bir şey. Ancak futbol siyasetin yerini ikame edemez. Üstelik futbolun bir yerden sonra çok problemli bir şey olduğunu da unutmamak gerek. Çünkü ciddi egemenlik ilişkileri yaşanıyor. Aslında geçen ay Yunanistan’daki bir anarşist takımla maç yaptık Spartakİstanbul olarak. İlk kez orada fark ettik; 400-500 kişilik taraftar grupları var ve hiçbiri ana akım takımları tutmuyor. Hangi takımı tutuyorsunuz, dendiğinde, anarşist grubun adını söylüyorlar. Karşı Lig’de beni çok heyecanlandıran bunu başarabilecek olması.

K. Fırat: Endüstriyel futbola karşı sesler yükseliyor son yıllarda. Ancak bu sistem içerisinde kanlı, canlı ve sürekli etkileşimde olanların onu taşıyarak, ona karşı kültür oluşturması çok kolay olmuyor. Biz mütevazi bir adım attık.

A. Arlı: Endüstriyel futbol anlayışına karşı olduğumuz puanlama sistemimizden de belli; galip gelene 3, beraber kalındığında 2, mağlup takımaysa 1 puan veriyoruz. Bu emeğe duyulan saygıyı gösteriyor.

-Peki bu, diğer alternatif liglerin aksine karma. Kadınlar da var aranızda, üstelik de sayıları azımsanamayacak kadar çok. Sizler, erkeklerin gibi görülen bir alana girmeye nasıl karar verdiniz?

Şule Akın: Ben küçükken mahallede hep futbol oynardım. Annem balkondan, “Şule eve gir, sokakta mı doğurdum ben seni” diye bağırır, erkeklerle futbol oynadığımı görünce “Sen niye bunlarla futbol oynuyorsun” derdi. İTÜ’de salon futbol kadın takımına katıldım. İki yıl orada oynadım. Dayanışmadaki arkadaşlar maça giderken ben de geleceğim diyordum. Bunun bu ligle resmi hale dökülmesi güzel oldu.

Selin Görkem: Bana futbolu babam sevdirdi. İnanılmaz fanatik Fenerbahçe taraftarıyım. Birkaç sene tribüncülük yaptım. İlkokuldayken öğretmenim, karma bir futbol takımı kurmuştu. İlk kuralları o öğretmişti. Lisedeyken 4 kadın mini eteklerimizle futbol oynardık. Lig üzerine konuşmalarımızda inanılmaz heyecanlanıp kadın kotası konusunda ısrar edenlerden biriydim zaten. Kadınlar futbolda kesinlikle olmalı.

Banu Aşçı: Ben de Fenerbahçeliyim. Taraftarım. Maçlara mutlaka giderim. Ama kadın olarak hep seyirci kaldık. Bu sefer oyuna dahil olma fırsatı ve şansını görünce içinde olmak istedim. Bu beni çok heyecanlandırdı.

Selin Pelek: Erkek arkadaşlar konuşurken, biz hep sokaklarda futbol oynuyorduk cümlesini kurdular. Ancak biz oynayamıyorduk, çünkü ayıp bir şeydi kızların futbol oynaması! İşte bu nedenle, karşı kültürü yaratmak açısından futbol bence verimli bir alan. Çünkü bir cinsin dışlandığı bir alan ve biz bunun üzerine bir şey söylüyoruz. Voleybol ligi yapsaydık bu kadar ilgi çekmeyecekti ama karma bir futbol takımı çıkarmak kadınların bütün o dışlanmışlıkları açısından bence çok önemli. O nedenle hemen katıldım bu lige. Ben Çapultura'nın eşkaptanıyım.

-Masada dönen sohbetten anladığım kadarıyla hala birbirinizden çok şey öğreniyorsunuz...

K. Fırat: Vegan arkadaşların ne düşündüğüne ilişkin sağda solda okumak başka, bir araya gelip yorumlarına tanık olmak çok başka. Konuşup, ortak akıl geliştirmek çok önemli.

Farklı farklı forumlardan insanlar geliyor. Bu üç aylık süreç, oturup muhabbet etmemize, bir takım işleri birlikte örgütlememize vesile oluyor.

- Gelelim ödüle...

K. Fırat: Aramızda bu ligi çocuklara armağan etmeyi konuşuyoruz, onaylanacak gibi. Kadın gibi çocuk da toplumda pek görülmediği için bunu hatırlatan bir ödül olsun istiyoruz. Böylece sadece futbol da oynamış olmayız. Lig sonunda bir çocuk şenliği yapalım diye konuşuyoruz.

 

FORZA YELDEĞİRMENİ

Yeldeğirmeni Dayanışması kurulmadan önce de kimi arkadaşlarla haftada bir maç yapıyorduk. Turnuva fikri çıkınca dayanışmanın takımı oluştu. Aramızda 10 yaşında bir arkadaşımız var. Kadınlar var, trans bir arkadaşımız var. Cinsiyet özgürlükçü bir yerden bakıyoruz. Biz dayanışmayı kurduğumuzdan beri, hep “Bütün deliler birleşin” çağrısında bulunduğumuzdan logomuzu da huni olarak seçtik. Maçlara, arkasında “Roboski”, “Ahmet Atakan”, Orhan Kemal’in yüzüncü yılı olması dolayısıyla “Tersine Dünya”, Bangladeş'te çöken iş merkezi altında ölen 1125 işçiyi hatırlatmak için “Dakka Savar”, 1992'de katledilen devrimci “Mine Bademci”, vb. isimler yazılı formalarla çıkacağız. İlk maçımızda, 13 yaşında Adana’da pres makinesine sıkışarak ölen Ahmet Yıldız'la ilgili bir şey söylemek, çocuk işçiliğine dikkat çekmek istiyoruz.

 

VEGANSPOR

Türkiye'de veganlar 3-5 yıldır biliniyor. Bir vegan olarak eylemlere katıldığımızda bize çevreden “Siz et yemiyorsunuz, süt içmiyorsunuz, güçsüzsünüz, zayıfsınız” diye laf atıyorlar. Hakir görüyorlar. Hatta erkekliğimize kadar laf söylüyorlar. Altı aydır bir takımımız var. Güçsüz olmadığımızı kanıtlamak için, futbol ve voleybol maçları, atletizm, koşu yapıyoruz. Karşı Lig, bizim için bir fırsat oldu, veganların güçsüz olmadığını, kuvvetli olduğunu, hatta etoburlardan daha güçlü olduğunu ispatlamak istiyoruz. 17 erkek, bir kadından oluşuyor takımımız. Ama iki kadın daha eklenecek. Formalarımız yeşil-siyah.

 

ÇAPULTURA

Arkadaşlığı 15 seneye dayanan bir ekibiz. 94'ten başlayıp, hareketli üniversite ortamında arkadaşlık etmiş, çeşitli eylemlerde bir arada, yanyana durmuş arkadaşlar olarak, son üç senedir düzenli futbol oynuyoruz. Aramıza yeni katılanlar da oluyor. 25-30 kişiyiz. Üç kadın oyuncumuz var.

Sepultura ve Çapulculuk göndermeli bir isim bulduk kendimize. Sepultura, Brezilya kökenli, 90'larda çıkmış, bizim kuşağın ilk gençliğine hitap eden; death metalin toplumsal içeriğine uygun, gelir adaletsizliğine, devletin şiddetine başkaldıran, Amazonlardaki kaybolmuş kavimlerin de sesine tanıklık eden bir grup. Dolayısıyla birkaç arkadaşımız onun adını, Çapulculuk mesleğiyle de harmanlayıp böyle bir isim çıkardı. Logomuz da Afrika'da yaşayan, komünal yaşamı benimseyen bir hayvan türü olan misketler. 12'şerli gruplar halinde ve dayanışma içinde yaşıyorlar. Hepsinin bir işi var. Hep birbirlerini kolluyorlar.

 

DİRENİŞÇİ

Takımımız 17 kişiden oluşuyor. Dördü kadın. Daha önceden bizim sendikada, Genel İş'te, bir futbol takımı vardı, ama karma değildi. Ligi duyunca karma takım oluşturduk. Bundan sonra da devam ettirmeyi düşünüyoruz. İşçi ya da işçi çocukları var takımda. Bir gözünde görme engeli olan bir arkadaşımız da bizimle. Farklılıklarımızla hep birlikte olacağız.

 

SPARTAKİSTANBUL

Biz oldukça eski bir takımız. 50 kişiyiz. 90'ların başında Venceromas diye bir takım kurmuştuk. O dönemden itibaren futbola başka gözle bakmaya çok meraklıydık. Üniversite bitince o takım dağıldı, ama benim gibi devam edenler oldu. Başka başka arkadaşlarla buluştuk. Kadıköy'de 20 yıldır futbol oynuyoruz. Spartakİstanbul adı Spartaküs'ten geliyor anlaşıldığı gibi. “Başka bir futbol mümkündür” inancından hareketle yapılan organizasyonları kıymetli buluyoruz. Gazoz Lig'te ve ondan ayrılanların kurduğu Efendi Lig'de zaten oynuyorduk. Şimdi de Karşı Lig'teyiz. Dört kadın oyuncumuz var. Logomuz Yıldız. Özgürlükçü, komünist bir yerden bakıyoruz çünkü hayata da, futbola da.

Fotoğraf: VEDAT ARIK


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler