Boşuna çekildi bunca acılar... İlhan Selçuk uyarmıştı

Yargıtay'ın bozma kararının ardından görülen 235 sanıklı Ergenekon davasında karar açıklandı. "Ergenekon örgütünü kurma", "yönetme" suçundan tüm sanıklar beraat etti. Sanıklardan Alparslan Arslan'a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Sanıklar Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır'a ise müebbet hapis cezası verildi. Peki davada bu zamana kadar ne olmuştu?

Yayınlanma: 01.07.2019 - 12:29
Abone Ol google-news

İlhan Selçuk

Yasayla kapatılan dönemin özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince 5 Ağustos 2013'te verilen kararda, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ müebbet, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ağırlaştırılmış müebbet, emekli Tuğgeneral Veli Küçük 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 99 yıl hapis, Tuncay Özkan ağırlaştırılmış müebbet ve diğer suçlardan 22 yıl 6 ay hapis, emekli Orgeneral Hurşit Tolon müebbet, Danıştay saldırısının faili Alpaslan Arslan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, avukat Kemal Kerinçsiz ağırlaştırılmış müebbet, Mehmet Haberal 12 yıl 6 ay, Mustafa Balbay 34 yıl 8 ay hapis, Sinan Aygün 13 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Diğer sanıklar da çeşitli oranlarda hapis cezasına mahkum edilmişti. Ergenekon davasında İlhan Selçuk, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın zırhlı aracını verdiği eski savcı Zekeriya Öz’ün talimatıyla 21 Mart 2008 günü sabaha karşı gözaltına alınmıştı.

 

Bazı sanıklar, davaya bakan ve kapatılan özel yetkili mahkemenin gerekçeli kararını yazmasının 7 ay sürmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuruda bulunmuş ve yüksek mahkeme de "sanıkların haklarının ihlal edildiğine" hükmetmişti. İhlal kararı üzerine, yasayla kaldırılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yerine başvuruları inceleyen nöbetçi mahkemeler, tutuklu sanıkları tahliye etmişti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin karardan 7 ay sonra 16 bin 600 sayfadan oluşan gerekçeli kararının taraflara tebliğ edilmesinin ardından dosya, temyiz incelemesi için Yargıtay 16. Ceza Dairesi'ne gönderilmişti. Temyiz duruşmaları, 6 Ekim 2015'ten itibaren yapılmaya başlanmıştı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 21 Nisan 2016'da verdiği kararla, 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını, "eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un Yüce Divan'da yargılanması gerektiği yönündeki itirazının haklı olması, Danıştay saldırısı davası ile Ergenekon davası arasındaki hukuki ve fiili irtibatın somut delillerle gösterilememesi ve soruşturma, yargılama, delil toplama aşamalarında adil yargılanma ilkelerine aykırılık bulunması" gibi gerekçelerle bozmuştu.

Dosyaya hangi mahkemenin bakacağına ilişkin yaşanan yetki karmaşasının ardından, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından alınan kararla dosya, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti.

Eski hakim ve savcılar FETÖ'den tutuklu veya firari

"Ergenekon" soruşturmasını yürüten ve meslekten ihraç edilen savcılar Zekeriya Öz ve Fikret Seçen, FETÖ soruşturmaları kapsamında firari olarak aranıyor. Bir dönem soruşturmaya bakan firari sanık Cihan Kansız hakkında da FETÖ üyeliğinden dava açıldı.

Dönemin özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde dosyaya bakan hakimler Hüseyin Özese, Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu hakkında FETÖ üyeliği suçundan dava açıldı. Özese ve Çalmuk tutuklu bulunurken, Haşıloğlu hala firari olarak aranıyor.

Davaya duruşma savcısı olarak giren Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın da FETÖ davaları kapsamında tutuklu bulunuyor.

Ayırma ve düşme kararları

Davanın görüldüğü İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 21 Haziran 2017 tarihli duruşmada, Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin bozma ilamına uyulmasına karar vererek, Ergenekon dava dosyasıyla daha önce birleştirilen internet andıcı, terörle mücadele eylem planı ve Danıştay saldırısı dosyalarının ana dosyadan ayrılarak başka esasa kaydedilmesine hükmetmişti.

Süreçte hayatını kaybeden 11 sanık ve Yargıtay'ın beraatlerine hükmedilmesini istediği 21 sanığın dosyasını ayıran heyet, 6 Temmuz 2017 tarihli duruşmada, Ergenekon ana dava dosyasıyla birleştirilen 12 sanıklı Danıştay saldırısı dosyasıyla ilgili görevsizlik, ilk mahkemece beraat kararı verilen 21 sanıklı dosyayla ilgili beraat ve yargılama sürecinde hayatını kaybeden 11 sanıklı dosyayla ilgili de düşme kararları vermişti.

Düşme, ayırma ve beraat kararlarının ardından mahkeme heyetince dava, 229 sanık üzerinden görülmeye başlanmış ve 11 Eylül 2018'deki duruşmada verilen birleştirme kararlarıyla sanık sayısı 235'e çıkmıştı. 30 Kasım 2018 tarihli 7. duruşmada mütalaasını açıklayan savcılık, Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine saldırı dava sanıklarının da aralarında bulunduğu 32 sanığa çeşitli oranlarda hapis cezası, 199 sanığa beraat, bir sanığa düşme, bir sanığa ayırma, bir sanığa suç duyurusu yapılması ve bir sanığa da herhangi bir karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesini talep etmişti.

Süreçte karar verilemedi

Mütalaada, "Ergenekon silahlı terör örgütünün varlığının, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamadığı, bu nedenle de varlığı kanıtlanamayan örgütün liderliği, üyeliği ve örgüt adına suç işlenmesinin de söz konusu edilemeyeceği anlaşılmıştır. Bu haliyle bu dava kapsamında kovuşturmaya konu edilen 'Ergenekon' adlı bir terör örgütünün varlığı ispat edilememiştir." denilmişti.

Sonraki süreçte, sanıkların mütalaaya karşı beyanları alınmış, mahkeme heyetinin her duruşmada karar vermesi beklenmiş ancak duruşmalarda kimi sanıkların savunma yapmaması veya mazeret sunması nedeniyle nihai karar açıklanamamıştı.

İlhan Selçuk uyarmıştı?

Yargıtay'ın, hükmü bozma kararı verdiği, Ümraniye'deki bir gecekonduda 12 Haziran 2007'de 27 el bombası ele geçirilmesiyle başlayan 275 sanıklı Ergenekon davası kapsamında yargılanan ve 21 Haziran 2010'da hayatını kaybeden Cumhuriyet Gazetesi yayın Kurulu Başkanı İlhan Selçuk, davanın savcılarına "abi nasihatı" diyerek, "İş döner, dava çuvallar, bu yük sizi yaşam boyu ezer" uyarısında bulunmuştu. Ergenekon davasında İlhan Selçuk, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın zırhlı aracını verdiği eski savcı Zekeriya Öz’ün talimatıyla 21 Mart 2008 günü sabaha karşı gözaltına alınmıştı.

40 saatlik gözaltının ardından 14 saat sorgulanan ve daha sonra serbest bırakılan 83 yaşındaki İlhan Selçuk, 28 Mart 2008 tarihinde “Pencere” köşesinde "Bizim Savcıya 'Abi' Nasihati..." başlığıyla bir yazı yazmış ve uyarmıştı.

İşte o yazı;

Her nedense bu 'abi' deyişi ben gazeteye girer girmez başladı; hiç unutmam, bir gün Nadir Bey bile gizil şakacılığıyla beni 'İlhan Abi' diye çağırmıştı...

Bu kıdemime dayanarak Ergenekon dosyasının savcısına abilik yapayım dedim...

Nasıl?..

*

İnsan ya yaşar ya ölür; yaşadıkça da hastalanır, iyileşir, ömür başka türlü geçmez...

Epey hastalandım ben de, zatülcenpten vereme, ülserden katarakta dek hastalıklar beni yokladı...

Şaka değil, 80'i çoktan aştık...

12 Mart döneminde içerden çıkmıştım, üstümde bir tuhaflık vardı; neydi, nedendi bilemiyorum...

Hastaneye yatırdılar, bir şeyler bulamadılar..

O dönemde Yalova kaplıcaları gözdeydi, kendi kendime dedim ki:

- Gazeteden izin alayım, bir güzel dinleneyim...

Kafaya bak sen!..

Yalova'da her gün sıcak sulara giriyorum, yürüyüşler yapıyorum; ama, nafile...

Açılamıyorum...

Bir gün yürüyüşün sonuna doğru sağ bacağımı çekemez oldum, kendi kendime söyleniyorum:

- Allah.. Allah..

Eve döndüm, telefonda bizim Merih Sezen 'le konuşuyoruz:

- Sen, dedi, apandisit olmuşsun...

- Deme!..

*

Teşhisi Merih koydu, doktorlara gittim, onayladılar:

- Apandisitin patlamış; ama, kimi çok seyrek durumlarda beden 'önlemini' alır, patlayan apandisiti bir zarla sarar...

Vay canına!..

Meğer Ziverbey'in anısını bedenimde taşıyor ve saklıyormuşum...

Akrostiş yazmak kolay değil...

Her neyse ardından bir enfarktüs geçirdim, bir daha...

Derken bedenimde kendine göre yeni dengeler oluştu ve bu yaşa erişebildim...

Sizin anlayacağınız, durumu idare ediyoruz; ama, bu yaşlarda insan bıçak sırtında yaşar, her şey kıl payıdır...

*

Şimdi gelelim sevgili savcımıza...

Nasıl bir tehlikeyi yaşadığının farkında mı?..

Sanırım değil...

Evi bastıkları saatlerde, daha sonra polislerle yolda, Emniyet'te veya savcılıkta bana bir şey olsaydı, pattadak nalları havaya dikseydim, neler olacağını sevgili savcım hiç düşündü mü?..

Damgayı yiyecekti:

- Katil savcı!..

Yazık olacaktı sevgili savcımıza...

İşin altından ömür boyu kalkamayacaktı...

*

Savcı Bey anlaşılıyor ki çok ağır bir yük üstlenmiş, altından kolay kolay kalkılamayacak bir yük...

Sorgulamadaki karşılıklı konuşmalarda sezinledim ki bu yük onu tüm yaşam boyu ezebilir...

Ne düşünüyordu:

- İlhan Selçuk 'un evini sabaha karşı basarım, suç belgelerini ele geçiririm...

Operasyon fos çıktı...

Ergenekon dosyasını yaymak; yazarları, fikir adamlarını, emekli komutanları, muvazzafları da içine alarak sonuçta laik orduya ilişkin bir dava harekâtına dönüştürmek akıl kârı değildir...

Savcımız durumu bir daha gözden geçirmeli...

Kişinin kafasındakilerle 'realite' arasında bir uygunluk olmadı mı iş tersine döner, dava dosyası da çuvallar...

*

İlhan Selçuk'a gece baskınında kapsamlı düşünemeyen, kendi kariyerini bile tehlikeye atabilecek kararlar alabilen sevgili savcım, 'Düşünen Adam' heykelini sanırım biliyordur...

Savcım 'Düşünen Adam' olmalı...

Bu, yalnız ülke için değil, kendisi için de gerekli bir temel koşul...

<haber-yatay:1465410,1464969,1465351>


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler