'Sandığınızdan daha güzelsiniz!'

Fitness yazarı Özkan: Sihirli ürün ya da antrenman yok.

Yayınlanma: 21.10.2013 - 13:26
Abone Ol google-news

Türkiye’nin önde gelen fitness yazarı İlşad Özkan, her gün yüzbinlerce tıklanan bodytr.com’un yöneticisi, aynı zamanda Zinde Türkiye Sağlıklı Yaşam ve Spor Dergisi’nin Yayın Yönetmeni. Kendisine yöneltilen sorulara sabırla, detaylı açıklamalar ve örnek videolarla yanıt veriyor. Fizyoterapi eğitimi aldığı için bilimsel konuşuyor, şiir yazdığı için halden anlıyor.

Zayıflama hapları ve doping ürünlerinin düş pazarı olduğu yönündeki görüşleri nedeniyle tehditlere ve hack’lere, davalara maruz kalsa da gerçeği söylemekten vazgeçmiyor. Türkiye’de 2012’de yalnızca  “zayıflama ve kilo kontrol” ürünleri pazarının 120 milyon liraya, “takviye ürünler” şemsiyesi altındaki pazarın ise 800 milyon liraya ulaşmış olmasının yarattığı tehlikeye dikkat çeken Özkan’la fitness dünyasının bilinmeyenlerini konuşuyoruz.

- Yıllar boyu reklam dünyasının yarattığı ideal imajlar, güzellik endüstrisinin sıfır beden modası, kaslı vücut takıntıları nihayet azalıyor derken... Son dönemde fitness konusunda adeta patlama yaşandı. Hakikaten, bu iş nereye gidiyor?

Tüketerek varolmak kültürüyle alakalı bir durum bu, kendimizi “tüketilecebilecek, tercih edilecek” şekilde konumlamak istiyoruz. Bu özellikle 90 sonrası kuşakta daha belirgin bana göre. Evet, son dönemlerde fitness konusu yükselişte.  “İdeal vücutlar” gözümüze sokuluyor, toplumda spora para harcayabilecek insan sayısı arttı, bu da sektörün katlanarak büyümesini sağladı. Salon ve malzeme fiyatları gibi masrafların ucuzlaması da önemli bir neden.

- Peki fitnessa başlarken, ne gibi yanlış fikirlerle geliyor insanlar?

Başlamadan önce üç temel hurafe var: sihirli bir ürün ya da antrenman olduğunu sanmak, vücut tipini değiştirebileceğini sanmak, kısa sürede sporun vücudu ideal hale getireceğini sanmak. Zaten bir süre sonra da, bu sanrıların gerçek olmadığını görenlerin pek çoğu spordan vazgeçiyor. Sporun çaba, bedel ödemek olduğunu kabul etmek istemiyorlar. Başladıktan sonrakiler ise; sağlığı riske atan yanlışlar, para israfına yol açan yanlışlar ve  moral bozan yanlışlar. Zayıflama uğruna bilgilenmeden önce davranışa geçiyoruz. Her antrenörü yeterince donanımlı sanıyoruz, bu doğru değil ne yazık ki. Kaldı ki hepimizin sağlık durumu farklı, bunun için spor programlarına başlamadan önce sağlık durumu gözetilmeli ve ona uygun uyarlamalar yapılmalı. Diğer yandan insanlar “en iyi” salona gitmek isterler ama bir spor salonunun neden iyi ve kötü olduğunu, kendi ihtiyaçlarını ne derece karşılayacağını bilmezler. “En iyi” takviye ürünlerini alırlar ama beslenme konusunda bilgileri yoktur ve paralarını israf ederler. Fırsatçı salonların ve ürün satıcılarının en sevdiği kitle budur. Ve tüm bu yanlışlara, gerçekçi olmayan istekler de eklenince sonuç alınamaz, kişi spordan uzaklaşır. Fitness’da tek mucize vardır: Bilinçlenmek.

DÜŞ PAZARI ÖLDÜRÜYOR

- Öyleyse şöyle soralım, fitnessa başlayacaklar nelere dikkat etmeli?

Öncelikle bilgilenmek, bol bol okumak gerekli. Sonra tabii ki sağlık. En önemlisi kalp sağlığı. Kalbinizde sorun yoksa fitness’da istediğiniz kadar zorlanın, sağlıklı bir kalbe spordan hiçbir zarar gelmez. Ancak sağlıksız bir kalp için risk yaratabilir. Sonra da hocaları iyi de olsa kötü de olsa, hareketlerin kineziyolojik olarak nasıl doğru yapılacağını muhakkak insanlar kendileri öğrensinler, bu sayede sakatlıklardan korunurlar. Biz de bunun için bir rehber hazırlamaya çalışıyoruz. Bir de yaşınız ilerlemişse hekim kontrolünü asla ihmal etmeyin ve kalp tetkiklerinde yüksek eforlu testler yaptırın, derim. Onun dışında fitness’ın yaş aralığı yok, 7’den 70’e hatta 90’a kadar herkes kendi seviyesinde yapabilir.

- Zayıflama hapları, kremleri, doping ürünleri... Sandığımızdan daha mı fazla gidiyor?

Zayıflama hapları büyük bir düş pazarı. Bakanlık nihayet -çok geç kalsa da- bu pazarı yontmaya başladı ancak yine de internette yeterli kontrol yok. Rakamlardan örnek vermek gerekirse: ruhsatlı  “zayıflama ve kilo kontrol” ürünleri 2007, 2008 ve 2009’da durağan 70 milyon civarında pazarı olan ürünlerken, 2010’dan sonra sıçrama yapıyor. 2012 için sırf bu ürünlerin pazarı 120 milyon lira oluyor. Bir de kayıt dışı, tehlikeli ürünler var. Takviye şemsiyesi altındaki bunların toplamı da 2007'de 350 milyon lira iken 2012'de 820 milyon lira olmuş. Ben bu düş pazarıyla mücadele etmeye çalıştım ama çok tehdit aldım. Davalık olduklarımız var. Kimse de arkamda olmadığı için mücadele etmek kolay olmuyor, bir ara siteye yoğun şekilde saldırdılar.

Ruhsatlı ya da ruhsatsız birçok zayıflama hapı etkisizdir. Etkili olanlar ise sağlıksız ve riskli olarak zayıflatır, bazıları hayati risk de yaratır. Biber hapı böyleydi, internetten satılırken buna karşı çıktığımda arkamda kimseyi bulamadım, aylarca satıldı. En sonunda 3 kişinin kesin ölüm sebebi olduğu anlaşılınca yetkililer lütfedip bir şeyler yaptılar. Geçen gün de “ölümcüldür” diye uyardığım bir hap vardı, yine serbestçe satılıyor. Birkaç gün önce sporcu bir dostumuzun bu hapı kullanırken vefat ettiği haberini aldık. Bu hap halen satılıyor. Yetkililer sizce neden bir şey yapmıyor, siz olsanız şüphelenmez misiniz? Acaba bu milyonlarca liralık pazardan bir çıkarları mı var?
 
KADINLAR BÖLGESEL ZAYIFLAMA, ERKEKLER KAS PEŞİNDE

- Size gelen soruları göz önünde bulundurduğunuzda, insanlar en çok neyin cevabını öğrenmek istiyor?

Oturup okumak yerine yazılarımızda yanıtladığımız şeyleri soruyorlar genelde. Kadın ve erkeğin güzellik algısı farklı benim gözlemlediğim kadarıyla. Örneğin kadınlar için küçük, “skinny” bir popo iyi ölçüyken, erkeklerin çoğu dolgun, “fit” olanı tercih ediyor.  Kadınlar “bölgesel yağ yakımı”, “evde zayıflama programı”, “kalça eritme ya da büyütme”; erkekler “kısa sürede kas yapımı” ve “karın, kol kası” yapmak için mucize reçete arayışında. Gerçekçi sorular azınlıkta. Ancak en önemli gördüğüm şey, fitness’ın amacı sağlığı geliştirmek, vücudu güzelleştirmektir ve kesinlikle bunun için doğru yoldur. Ancak sizi bazı reklamlardaki ilaçlı modeller gibi yapmaz. Diğer yandan vücudunuzun yatkınlığını denemeden tam bilemezsiniz, çok iyi bir vücudu birkaç yıl içinde yapabilirsiniz. Çoğu insan sandığından daha güçlü, daha atletiktir, daha güzeldir.

Sporla ilgili birkaç konunun iyi bilinmesi lazım: 1) Kalıtımsal anatomik yapınızı, vücut tipinizi değiştiremezsiniz. 2) Hepimizin avantaj ve dezavantajları söz konusu. Bir de yağlanma kuralımız var, ilk yağlandığınız yerdeki yağlar en son yakılır. 3) Spor, yetişkinlerde kas ve yağ dokusunun yerlerini değiştirmez ancak bulundukları yerlerde kütlelerini ve oranlamalarını değiştirerek görüntü farkı yaratmanızı sağlar. 4) Fitness’la belirli bölgelerinizin daha dikkat çekici olmasını sağlayabilirsiniz , bunun için doğru çalışırsanız 4 ayda fark rahatça görülür.

- Olimpiyatlar konusunda Türkiye’nin sporla ilişkisi çokça tartışıldı. Siz nasıl bakıyorsunuz bu konuya?

İlişkimiz çağdaş seviyenin gerisinde. Düzenli spor, toplumu daha sağlıklı ve mutlu yapmakta, sağlık giderlerini azaltmakta çok etkili. Örneğin Kuzey Avrupa ülkelerinde spor bilinci çok yüksek, suç oranları da ciddi şekilde düşük. Türkiye de son dönemde spora yatırım yaptı ama çoğu boş, israf, topluma yük bir yatırım şeklindeydi. Yeni spor salonu yaptırıp içine personel koyunca tamam diyorlar, halbuki hiç de tamam değil. Mesela lisanslı sporcu sayımız da milyonlarca ama spordaki başarımız ortada. Bir başka deyişle spora müteahhit gözlüğüyle bakıyorlar; binayı yaptık, görevimiz bitti der gibiler. Onun dışında, profesyonel sporda “Şampiyon olunmaz, şampiyon doğulur,” kuralı geçerlidir. Madalya getirecek bireylere ulaşmanız gerekir, onların size ulaşmasını bekleyemezsiniz. Amatör spor bilgisi ise olabildiğince topluma yayılmalı. Amaç lisansla gezen, bilinçli spor alışkanlığı olmayan insan sayısını çoğaltmak değil, hiçbir lisansı olmasa da spor yapma alışkanlığı olan birey sayısını artırmak olmalı amatör sporda.

YETERLİ YAYIN YOK

- Bu sektöre ilişkin yeterli bilgilendirici yayın yapılıyor mu sizce?

Bazı kitaplar var ama dergi ve site anlamında sıkıntı büyük. Şu an için bizim dışımızda bağımsız bir fitness dergisi ne yazık ki yok. Herkes, hem de açıkça çıkar ilişkileri içinde. Dergileri çıkartanlar ek besin firmaları, insanları çok yanlış bilgilendirip kendi menfaatlerine göre yönlendiriyorlar. Halbuki biz Google reklamlarını bile doğru bulmazsak yasaklayan hassas bir duruş sergiliyoruz. Bizim gibi 10 tane yayın organı olsa, insanlar çok daha hızlı ve iyi bilgilenir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler