Silivri'de adalet çığlığı: Tutuklu gazeteciler serbest bırakılsın

Basın Konseyi Yüksek Kurulu, yılın ilk toplantısını 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde Silivri Cezaevi ile diğer cezaevlerinde tutuklu gazetecilere destek vermek amacıyla Silivri’de yaptı. Toplantıda yapılan konuşmalarda, gazetecilerin sorunları dile getirildi ve tutuklu gazetecilerin bir an önce tahliye edilerek mesleklerini sürdürme olanağına kavuşmaları istendi.

Yayınlanma: 10.01.2018 - 15:40
Abone Ol google-news

<video:902472>

 
Basın Konseyi Yüksek Kurulu, yılın ilk toplantısını 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde  tutuklu gazetecilere destek vermek amacıyla Silivri’de yaptı. Toplantıya gazetemizin davasında yargılanan Cumhuriyet Vakfı üyesi Musa Kart, Önder Çelik ve muhasebe çalışanımız Emre İper ile tutuklu İcra Kurulu Başkanımız avukat Akın Atalay’ın eşi Adalet Dinamit de katıldı. Dinamit, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Cumhuriyet davasında bugün karar vereceğine dikkat çekerek, “Bu karar sadece Cumhuriyet Gazetesi tutukluları için değil, tüm hak ihlallerine uğramış gazeteciler için emsal teşkil etmesi bakımından çok önemli. Bu sınav salt AYM’nin değil, Türkiye’nin sınavı” dedi. Gazeteciler de sosyal medyada ‘kutlamıyoruz’ etiketiyle muhabirimiz Ahmet Şık’ın da aralarında olduğu tutuklu meslektaşları için özgürlük talep ettiler. 
 
"Çalışamayan gazeteciler günü"
 
Silivri Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’ndeki toplantıya Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, ikinci başkan Murat Önok, Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar,  aralarında Hüsamettin Cindoruk,  Tufan Türenç, Murat Önok, Melih Berk, Turgay Noyan,Yalçın Büyükdağlı, Okşan Atasoy, Başar Yaltı, Muzaffer Baca’nın da bulunduğu Basın Konseyi Yüksek Kurul üyeleri, Basın Konseyi Genel Sekreteri Mustafa Eşmen ile tutuklu gazetecilerin yakınları katıldı.
Toplantının açılışında konuşan Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç,  “ Gazeteciler 57 yıl önce 10 Ocak’ta 212 sayılı yasanın hayata geçmesiyle yaşamsal ve sosyal haklarına kavuşmuşlardı. Yıllar içinde bu hakları kaybetmeye başladık. Ama geldiğimiz bu noktada 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, bugün için Çalışamayan Gazeteciler günüdür. Çalıştırılmayan gazeteciler günüdür. Hapise konulan gazeteciler günüdür. Binlerce, on binlerce gazetecinin işsiz kaldığı gündür. Sendikalılaşmanın yok edildiği gündür. Ailelerin acı için evde beklediği gündür. Babalarını göremeyen çocukların hapisten çıkacağı özlemiyle yaşadığı gündür” dedi. 10 Ocağın özellikle son 10 yıldır anlamını tamamen yitirdiğini ifade eden Türenç,  şöyle devam etti: “Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’de 145 civarında gazeteci hapishanede tutsak. 145 diyorum çünkü bu sayı her gün bu sayı artabiliyor, eksilebiliyor. Haklarında davalar açılan gazeteci sayısı her geçen gün ekleniyor. Gözdağı verilmeye devam ediyor. Bunun da ötesinde bizler için önemli olan gazetecilerin kendilerine uyguladığı otosansürlerdir. Bugün peşinde olduğumuz hak arayışının en önemli noktası kaleme sahip çıkmamızdır. Kaleme sahip çıktığımız zaman demokrasiye sahip çıkmış oluyoruz. Demokrasi demek en önemli unsurlarından bir tanesi fikir özgürlüğüne sahip çıkmak en yaşamsal hakkımızdır. Bunun peşindeyiz. 10 Ocak’ta Silivri’de buluşmanın önemi şuradan kaynaklanmakta hemen yanımızdaki o korkunç Silivri hapishanesinde çok sayıda gazeteci özgür kalacağı günü bekliyor.”
 
"Dava İstanbul’da görülsün"
 
Gazetemiz yazar ve yöneticileri hakkındaki davaya da değinen Türenç, “Mahkeme son duruşmada anlaşılamaz bir kararla bir sonraki duruşmayı Silivri Yerleşkesindeki mahkemeye aldı. 9 Mart 2018’de görülecek duruşma, bunu da kabul etmiyoruz. Çünkü Adil Yargılanma Hakkı’nın vazgeçilmez unsuru olan yargılamanın aleniliği ilkesinin pratikte hayata geçmesi, ilgilenen herkesin duruşmayı takip edebilmesi ve bu imkana kavuşması asıldır. Duruşmanın ücra bir yerde değil İstanbul’da görülmesini talep ediyoruz. Cumhuriyet davası ile ilgili gazetecileri de ilgilendiren diğer tüm ceza davaların bir an önce bitirilmesini istiyoruz” dedi.
 
 
Cindoruk: Yapılan işkence
 
TBMM Eski Başkanı ve Basın Konseyi Yüksek Kurul Üyesi Hüsamettin Cindoruk ise “Bugün cezaevinde uzun süredir tutuklu bulunan arkadaşlarımızın uzun tutukluluk sürecinden ötürü şikayetleri var. O şikayetleri paylaşıyoruz ama durum sadece o değil. Bugün bu arkadaşlarımıza yapılan, bu düşünce adamlarına yapılan yargısal işkencedir. Buna alışmamız çok yanlıştır buna alışamayız. Buna alışırsak demokrasimizin içinde bulunduğu sıkıntıları arttırırız. Demokrasimize kimse güvenmez. Hep beraber, herkesin iktidar partisi Cumhurbaşkanı dahil hepimiz fikir ve ifade özgürlüğü ile uluslararası değerlerde anlaşmak zorundayız” diye konuştu. Askeri idareler dahil ifade ve düşünce özgürlüğüne bu kadar açık bir saldırıya hiç rastlamadığını söyleyen  Cindoruk, “İçinde bulunduğumuz durum yargısal işkence kadar yargının düşünce ve ifade özgürlüğüne bir saldırısıdır. Üzüntü ile bakıyoruz bu saldırıyı önlemek için başvurduğumuz makam yurdumuzun içindeki mahkemeler veya Anayasa Mahkemesi olmaktan çıkmıştır” dedi. 
 
 
Adalet Dinamit: AYM ve Türkiye’nin sınavı
 
İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay’ın eşi Adalet Dinamit, eşinin ve Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu’nın 437 gün, muhabirimiz Ahmet Şık’ın ise 376 gündür tutuklu olduğunu anımsatarak, şunları söyledi:  “Cumhuriyet davası bize suç ve cezanın yasallığı ilkesinin açıkça çiğnendiğini göstermesi bakımından önemlidir. Bu davada gazeteciler ve gazetecilik yargılanıyor. Sorulan sorular köşe yazıları ve haberler… Medyanın, iktidarları ve yöneticileri eleştirme, sorgulama ve olan bitenden halkı haberdar etme görevi vardır. Bu davada sanıklar herhangi bir eylemleri nedeniyle değil, fikirleri nedeniyle ve gazetecilik yaptıkları için yargılanıyor. Cumhuriyet davası basın özgürlüğü üzerinde tehdit gibi durmaktadır. Gazetecilik faaliyeti “terör örgütü adına faaliyette bulunma” suçu olarak görülemez. Gazetecilik faaliyetleri engellenemez. Tam da bu noktada Türkiye’de demokrasi ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi bakımından gözler en üst yargı mercii olan AYM’ye çevrildi. Yarın (bugün), Cumhuriyet davasından seçilen pilot dosya hak ihlali bakımından değerlendirilecek. Yarın, yani 11 Ocak Perşembe 2018 tarihi demokrasi sınavının nasıl verileceği konusunda önemli bir tarih. Bu karar sadece Cumhuriyet Gazetesi tutukluları için değil, tüm hak ihlallerine uğramış gazeteciler için emsal teşkil etmesi bakımından çok önemli. Hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi bakımından önemli, basın özgürlüğü için önemli, AYM’nin varlık nedeni açısından önemli. Bu sınav salt AYM’nin değil, Türkiye’nin sınavı. Bu sınavın nasıl verildiğini bu davanın öznesi olan bizler de yaşayarak göreceğiz. Sözlerimi eşim Akın Atalay’ın duruşma sırasındaki sözleriyle bitirmek istiyorum: ‘Dünyaya 100 defa gelecek olsaydım, her defasında bu davada savunma makamında olmayı tercih ederdim. Çünkü adalet, özgürlük ve demokrasi değerlerinin yanında saf tutmak onurdur. Vicdanım rahat ve huzurluyum. Hiç merak etmeyin; bugün güçlü gibi görünenler değil, haklı olanlar kazanacaktır.’”
 
 
Musa Kart: Duyguların tarifi zor
 
Gazetemizin davasında geçen yıl Temmuz ayında tahliye olan çizerimiz Musa Kart, tahliye olduktan 5 ay sonra ilk kez Silivri’ye geldiğini ifade ederek, “Duygularımı tarif etmekte zorlanıyorum doğrusu... Öncelikle sevgili kardeşlerim Akın Atalay, Ahmet Şık, Murat Sabuncu’nun haksız hukuksuz biçimde, bir yılı aşkın süredir cezaevinde tutulmalarına itirazım var. Ama itirazım aynı zamanda sadece muhalif oldukları için siyasetçilerin, akademisyenlerin ve gazetecilerin zindanlara atılmasına. Bakın dünyada 3D yani üç boyutlu baskıyla uçak yedek parçaları üretiliyor artık. Bizde de baskı teknikleri uygulanıyor ama sadece muhalifler üzerinde ne yazık ki... Evet, ömürlerimizden, günler, aylar ve yıllar çalındı ama daha özgür bir ülkede yaşama umudumuz yerinde duruyor onu çalamadılar ” dedi.
 
Önder Çelik: Bizler simgeseliz
 
Adalet Dinamit ve Musa Kart’ın düşüncelerine hak verdiğini söyleyen Önder Çelik ise  “Bizler aslında simgesel isimleriz.  Yapılan hukuksuzluklar ve haksızlıklar ve adalet sistemindeki çarpıklıklar, kişiler hepsi bir semboldür. İsimler bir şey ifade etmiyor olabilir ama bütünen ifade ediyor” diye konuştu. 
 
Emre İper: Çıkmak daha zor
 
Yakın zamanda tahliye olan çalışanımız Emre İper de şunları söyledi: “İçeri girmek zormuş dışarı çıkmak daha zor. Bugünün anlamına karşılık olarak çalıştırılmayan baskı gören gazeteciler var. 2 gün önce ölüm yıldönümünü andığımız Metin Göktepe, araştırmacı gazeteci olan Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı gibi katledilen gazeteciler de var. Gerçekleri yazdığı için içerde olan Ahmet Şık, Murat Sabuncu ve Akın Atalay gibi içerde esaret çeken gazeteciler var. Bize düşen ise onların ölüm yıl dönümlerini hatırlayıp esaret günlerini saymak. Umutla yapılan haksızlıkların son bulmasını beklemek.” 
 
Özcan Işıklar: Kederi yaşıyoruz
 
Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar da  “Silivri maalesef böyle anılıyor. Ama ben inanıyorum. ‘Top yere vurmadan zıplamazmış’ derler. Topun yere vurduğu yer olarak ta anılacak Silivri.. Biz dokuz yıldır bu hüznü, bu kederi burada yaşıyoruz. Her seferinde yargılamaların başladığı günden bu yana haksızlıkların, adaletsizliğin bulunduğu yer olarak belki anıldı Silivri. Ama biz bu kavramla mücadele etmeye devam ediyoruz” diye konuştu. Işıklar, toplantı sonunda tüm gazetecileri temsilen Basın Konseyi Başkanı Türenç’e çiçek takdim etti.

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler