Şiddetin sanat hali

Mustafa Kemal Erdemol yazdı...

Yayınlanma: 06.05.2019 - 11:51
Şiddetin sanat hali
Abone Ol google-news

Şiddetle yatıp kalkıyoruz malum. Televizyonda, yazılı basında, sanal dünyada, nihayet sokakta her gün şiddetle başbaşayız. Bir çılgınlıktır gidiyor. Şiddet, kendini ifade etmede eksik, öfke kontrolünden habersiz bireylerin tutumu tabii. Ya da öyle bilinir. Peki, okumayla, yazmayla işi olanların şiddetle işi olur mu? Elbette olur. Azımsanmayacak sayıda kavgacı ya da şiddete başvuran şair, yazar vardır. “İngiliz edebiyatının Shakespeare’den önceki en büyük oyun yazarı” olan Christopher Marlowe, şiddet dolu hayatının doğal sonucu olarak 29 yaşındayken bıçaklanarak öldürülmüştü örneğin. Ingram Frizer, Nicholas Skeres, Robert Poley adlı üç arkadaşıyla birlikte Londra dışında bir kasabada, Deptford’da yemek yedikten sonra Marlowe ile Ingram Frizer adlı arkadaşı arasında hesabı kimin ödeyeceği konusunda tartışma çıktı. Marlowe’un arkadaşına arkadan saldırdığı, onun da hançerini çekip büyük yazarın gözüne sapladığı, beyninin gözünden akıp gittiği bilinir.

Burnunu kaybeden gökbilimci

Ancak bunun gerçekten hesap yüzünden çıkan bir kavga olduğu konusu biraz karışıktır. Marlowe, bir istihbaratçıydı. Gizli servise Cambridge’de öğrenciyken alınmıştı. Yemek yediği arkadaşları da İngiliz servisinin elemanlarıydılar. Frizer, yargılanmış, nefsi müdafaadan beraat etmişti. Sadece yazarlar değil, bilim adamları da şiddetle pek içli dışlı olabiliyorlar. Yüzyıllar öncesinin ünlü gökbilimcisi Danimarkalı Tycho Brahe, üniversite öğrencisiyken, bir matematik sorusu yüzünden bir sınıf arkadaşıyla düello yapınca, burnunun neredeyse yarısını kaybetti. Burnuna, ölünceye kadar altın-gümüş karışımı bir kapak takmıştır.

PUŞKİN’İN ÖLÜMÜ

Yine İngiliz edebiyatının en büyük oyun yazarlarından, kendisi gibi ünlü oyun yazarı John Marston’u dövüp silahını da elinden alan Ben Jonson, şiddete sık başvuranlardan. Öyle ki, 1598’de, 26 yaşındayken düelloda bir oyuncuyu öldürdü. Puşkin’in de bir düello sonucu yaşamını kaybettiğini biliyoruz. Voltaire’in kendisinden alacağını isteyen kitabevi sahibini dövdüğünü okuduğumda çok şaşırmıştım. Hollanda’da bindiği geminin tayfalarının aralarında konuşurlarken kendisini öldüreceklerini duyduğunda büyük filozof Descartes’ın kılıcını çekip hepsini alt ettiğini öğrendiğimde de az şaşırmadım doğrusu. Sadece bu değil, Descartes, evleneceği bir kız yüzünden kanlı bıçaklı dövüşmüştür de. Alexandre Dumas’nın da kılıç ya da tabancayla tam yirmi kez düello yaptığı kaydedilir.

Verlaine şiddeti

Verlaine ile Arthur Rimbaud’nun ellerinde bıçaklarla birbirine girdiğini öğrendiğimde inanmakta zorlanmıştım gerçekten. Çok sık olurmuş bu kavgalar. Bir keresinde Verlaine’i iki yıl içeri bile atmışlar. Verlaine ile Rimbaud arasında eşcinsel bir beraberlik vardı, aslında daha çok bu nedenle, yani “ahlaksızlıktan” mahkûm edilmişti. Mahkûmiyeti boyunca başyapıtı olan Sözsüz Romanslar’ı yazan Verlaine, karısını da yakmaya kalkmış meğer. Çocuğunu duvara çarpıp az daha öldürecekti de. Parasız kaldığı bir gün annesini bıçakla soymaya kalkıştığını da ekleyeyim. Bunlar şiir yazan, ince duyarlılıkları olan insanlar elbette ama oluyormuş demek ki. Hatta Lord Byron gibi bir şair bile kendi atalarının kafatasından yapılan kadehle şarap içerdi, hâlâ şaşırırım buna. Rönesansın en duygulu şairlerinden biri olarak bilinen François Villon’un kelimenin tam anlamıyla şiddet dolu bir yaşam sürdüğüne inanamıyor insan. Bilinen ilk “vukuatı” ölümlü bir kavgadır.

Sade saygı görüyordu

Benim Junky adlı romanıyla bildiğim Amerikalı yazar William S. Burroughs da 1951’de Meksika’da yaşadığı sırada karısını vurararak öldürmüştür. Beat kuşağından sayılan bir yazardı Burroughs. Eroin bağımlılığı ise bilinmedik değildi. Aslında silaha düşkünlüğüyle de tanınan Burroughs, eşi Joan Vollmer’in başına koyduğu kadehi vurmak isterken öldürmüştür karısını. Buna rağmen silah tutkusundan vazgeçmemiş, silah koleksiyonu yapmıştır. Yastığının altına koyduğu silahla uyurdu. Şiddet yanlısı olsalar da toplumca kabul görenlerin olması şaşırtıcı gelebilir. Ama var tabii örnekleri. Marquis de Sade şiddeti cinselliğin ayrılmaz parçası gören bir şiddet yanlısıydı elbette ama o kadar saygı görüyordu ki, Fransız İhtilali’nin büyük liderlerinden Marat’nın cenazesinde konuşma yapmaya bile çağrıldı. Yani şiddetten kaçıp sanata sığınmak da bazen işe yaramıyor görüldüğü gibi.

PAZAR DERGİ


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler