Hüsnü Şenlendirici'den Deniz Seki açıklaması

Şimdiye kadar Deniz Seki’nin açıklamalarına hep sessiz kalan Hüsnü Şenlendirici, bu defa içini döktü.

Yayınlanma: 10.02.2016 - 10:08
Abone Ol google-news



Uyuşturucu ticareti yapmaktan 16 aydır Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda hapis yatan Deniz Seki’nin, her fırsatta yaşadıklarından Hüsnü Şenlendirici’yi sorumlu tutması sonunda usta klarnetçiyi kızdırdı.

“YAPACAK BİR ŞEY YOK”


Hindistan'da bulunan Şenlendirici, Seki’nin hapiste yaşadıklarını yazdığı ‘Deniz’in Dibi’ adlı kitabındaki “Birkaçı hariç cezaevindeki kadınların başına gelenler yanlış adam sevmelerinden kaynaklı. Bu konuda yalnız değilim” satırlarına yönelik net konuştu: “Artık yeter, ben de bıktım. Onun için üzgünüm ama yapacak bir şey yok. Yine de Deniz’in canı sağolsun...”Deniz Seki’nin cezaevinde yazdığı ‘Deniz’in Dibi’ isimli kitabı okurlara ulaştı. Seki, kitabında yaşadığı tüm sıkıntıların sebebini ‘yanlış aşk ve yanlış adam’a bağladı. İşte Deniz Seki'nin cezaevinde yazdığı kitabından bazı kısımlar: Beş buçuk aylık firari dönem ve bir aylık cezaevi sürecinin ortasında, koğuşumdaki buz gibi demir yığını ranzanın alt katında, oturup ilk defa yazmaya başlamış halde buluyorum kendimi. Niye bugüne kadar iki satır yazıyı bir araya getirip de yazamadım bilemiyorum. Hâlâ kırgınım ama öyle içini akıtabilen, dağa taşa haykırabilen biri değilim pek. Şarkı sözlerim en büyük çığlığım, melodiler ise içimi döküp haykırdığım gizli gizemim olmuştu bu zamana dek.

Yirmi bir adım boyunda, on adım eninde, volta atılan ve adına havalandırma denilen bir yerimiz var. İşte o küçücük gökyüzünü gördüğümüz yer burası. Kilo almamaktan çok, yosun tutmamak için yürüyorum. Adli Tıp’a gideceğim için tuhaf bir heyecan vardı içimde. Düştüm yollara fakat beni götürdükleri araç çok gücüme gitti. O kadar kötü ki, bagaja oturuyorsun resmen. Esir kampına düşmüş gibi, çok fena. Bu arada radyoda “İyisin Tabii” çalıyor. Şaka gibi! Gücüme gitti, başladım minik minik ağlamaya. Sonunda geldik Adli Tıp’a. “Allahım neler yaşıyorum ben böyle ne olur kurtar beni buradan yalvarırım” diyorum içimden.

Bugün aşkım geldi (Faruk Salman). Bana çok güzel pijamalar almış. Kokusunu da sıkmış üzerlerine. Yerim onu ben. Çok özledik ikimiz de. “Yarım yok, sen benim her şeyimmişsin. İstemeden de olsa seni çok üzmüşüm ben. Kendimi pataklıyorum, kahrediyorum şimdi” diyor. İçim acıyor. Üzülüyorum öyle deyince “Az kaldı kavuşmamıza, geçecek. Acısını çıkaracağız elbet bu günlerin, hem de çok güzel bir şekilde. Canımın içi seni çok seviyorum aşkım” diyorum ben de. Biz kavuşacağız çünkü ve o gün bir daha asla ayrılmayacağımız bir hayatın ilk günü olacak.

Aslında ben tek değilim. Birkaç istisna harici cezaevindeki bütün mahkûm kadınların başına gelen olay ya yanlış adam sevmelerinden ya yanlış arkadaşlıklar kurmalarından ya da hayır diyememelerinden kaynaklanıyor.Bu gece Mart’ın 12’si. Ameliyatımın üzerinden tam 21 gün geçmiş. Kocaman bir hastane maceram var. 15 gün hem özgür, hem hasta, hem mutlu, hem hüzünlü, hem aşkına kavuşmuş, hem ondan ayrı; hem 9 aydır görmediğim annemi öpüp koklamış, hem ona hasret kalmışlığım var.

Çıkınca belki de hiçbir şey konuşmadan uzun uzun annemin yüzüne bakmak, ona sarılmak istiyorum. İçim buruk. Bir kadın komutan, bir infaz koruma memuru, refakatçi ve ben... Cerrahpaşa’da, camları demir parmaklıklı, deniz manzaralı olduğunu bildiğim ama bakamadığım odamda 15 günlük bir hastane macerası. Hayatım seri halinde bir roman. Bir yandan çok fazla şey var yazacak, bir yandan da tek bir satır bile gelmiyor aklıma.

Faruk Salman’ın nişanlısı Deniz Seki için yazdığı şiir de kitapta yer alıyor: Aşkım Yokluğun ölüm gibi bana Her yer karanlık Her yer sensizlik kokuyor Sen yokken ben yokum buralarda Bana nasılsın diyene gözyaşlarım cevap veriyor Ben Yokum Deniziiiimmm Yok

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler