Siyasetin Gözyaşları

19 Kasım 2013 Salı

Ağlamak aslında güzel konuşmak kadar ikna edici bir enstrüman.
Bu enstrümanı bizim buralarda yıllardır en iyi kullanan siyasetçi de herkesin malumu Fethullah Gülen.
Gülen, 1979 yılının şubat ayında çıkarmaya başladığı Sızıntı dergisinin ilk sayısının kapağına o ünlü “Ağlayan çocuk” portresini boşuna koymamış.
İtalyan ressam Bruno Amadio’nun, akıttığı gözyaşlarıyla insanın içini buran arabesk resmi, o son askeri darbeden bir yıl önce dergisinin kapağına gelecek günlerin bir nişanı gibi yerleşmiş.
Gülen’in o ilk sayıda M. Abdülfettah Şahin imzasıyla bizzat yazdığı giriş yazısının başlığı, “Bu ağlamayı dindirmek için yavru”.
Gülen, o yazıda şöyle diyor:
“Bütün mücrimler adına senden özür dileyeyim: Bir keyif uğruna varlığına sebebiyet verenleri, etine - kemiğine bağlanıp gönlünü unutanları, bir geçici dem için ebediyetine kıyanları, ruhuna hoyratlık aşılayıp sefaletini hazırlayanları affeyle yavrucuk.”
Sanırım o metindeki “yavru” biziz; keyif uğruna varlığımıza sebebiyet veren, etine kemiğine bağlanıp gönlümüzü unutan, bir geçici dem için ebediyetimize kıyan ve de ruhumuza hoyratlık aşılayıp sefaletimizi hazırlayan suçluların kim olduğunu da siz düşünün.
Fethullah Gülen, o fotoğrafı basalı ve bu yazıyı yazalı otuz dört yıl oldu.
O gün bugündür o ağlıyor, çocuk ağlıyor.
Hatta bugün siyaset sahnesine çıkan herkes ağlıyor.
Türkiye adeta zırıltılı bir kreşe dönmüş durumda.
Normal bir insan, yaşamı boyunca 95 litre yani yaklaşık 10 kova gözyaşı dökermiş.
O zamandan bu zamana Gülen ortalama 3 kovayı doldurmuştur.
Bülent Arınç’la Tayyip Erdoğan ağlama işine yeni girdiler sayılır.
İkisinin gözyaşlarını bir kovaya koyarsak ufak bir kavanoz belki dolar.
Aslında ağlamayı değil, başkalarını ağlatmayı seven İbrahim Tatlıses bile politik bir misyonla onların yanına gidince, ağlıyor.
Yetişkinler genelde akşam üzeri hava karardıktan sonra saat yedi ile gece on arası ağlarmış.
Bizimkiler bırakın havanın kararmasını beklemeyi, flaşların patlamasıyla birlikte ağlamaya başlıyorlar.
İstatistiklere göre Amerikalı erkekler üç ayda beş-altı kez, Alman erkekler dört-beş kez, İspanyol erkekler biriki kez, Çinli erkekler sadece bir kez ağlayabiliyorlarmış.
Gülen, Erdoğan, Arınç ve Tatlıses verileri istatistikçilerin eline bir düşse tüm dünya Türkiye’de erkeklerin haftada üç gün zırıl zırıl ağladığını sanacak.
Ne tuhaf değil mi?
Normalde bu sert ve hoyrat coğrafyada bizim erkekler pek ağlamaz.
Ağlasa ağlasa bülbül ağlar, gül ağlar.
Gök ağlar, yer ağlar.
Olmadı, yürekler kan ağlar.
Bir de bir hayvan var...
Avını yemek için ağzını açtığında gözünden yaş gelen; o ağlar.
Gerisi hep yalan ağlar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları