Patron çıldırdı

30 Temmuz 2021 Cuma

Gazeteciliğin bozulmaya başladığı 90’lı yılları anlatırken hep verdiğim çok net bir örnek vardır.

Ben bu mesleğe, bir işyerindeki sendikasızlaştırma çalışmalarının hâlâ haber değeri taşıdığı zamanlarda başladım.

Ve gazetecilerin kendileri sendikasızlaştırıldığında bunun haber değeri taşımadığı yıllarda işi bıraktım.

Aradaki süre sadece beş yıldı.

Şimdi bunun üzerinden de 30 yıl geçti.

Ve bugün çalıştığım gazetenin genel yayın yönetmeninin korkunç ifşasıyla güne başladım.

Aykut Küçükkaya, Vakıf Başkanı Alev Coşkun’un  kendisine bazı gazete çalışanlarını sendikadan ayrılmaya ikna etmesi için baskı yaptığını ve bunu reddettiği için de istifaya zorladığını açıkladı. 

DÜNYEVİ VE KİRLİ DEĞERLER

Sekiz yıldır bu gazetede köşe yazıyorum.

Bu süre içinde vakıf yönetiminde de editoryal kadroda da defalarca değişiklik oldu.

Buna paralel olarak gazetenin ideolojik dili de devamlı değişti.

Değişmeyen tek şey mutfağında çalışanlar ve bir de Cumhuriyet gazetesini hâlâ, bir ucunda Cumhuriyet rejimi diğer ucunda Uğur Mumcu gazeteciliği olduğu için inatla okumaya devam eden ve yaşları artık çok ama çok ilerleyen okurlardı.

O okurlara verdiğim değer ve mutfakta çalışanların niyetine duyduğum güven yüzünden gazetedeki çalkantıları bugüne kadar hep, aleyhine yazılar yazdığım zehirli iktidar kavramına ait bir mesele olarak görmeyi ve umursamamayı tercih ettim.

Ve şu korkunç zamanlarda, bir ayağı zaten çukurda olan medyanın, bu dünyevi ve kirli değerlerden öte, paralel bir evrende kendi alternatif ve kıymetli değerleriyle var olmaya devam edebilmesi için, üretken bir noktada, çoğu zaman zorlansam da dimdik durmaya çalıştım.

O yüzden bugün gazetenin genel yayın yönetmeninin ifşa ettiği baskıya karşı gazete çalışanlarının takınacağı tavrın, vereceği tepkinin ve vakfın izleyeceği yolun hem gazetenin hem de gazeteciliğin geleceği açısından çok belirleyici olacağını düşünüyorum.

Aynı zamanda patronu olmayan bir vakıf gazetesinin iç dinamikleriyle kendisini nelerden ne kadar koruyabileceğini veya neler karşısında korunmasız kalabileceğini de hep birlikte göreceğiz. 

Bu gazetenin başına ne gelirse gelsin...

Sonuç ne olursa olsun;

Sahibi olmayan gazete kıymetlidir.

Hâlâ sendikalı olabilen basın çalışanları kıymetlidir.

Tarihinde zaman zaman büyük çalkantılar, hatalar, sorunlar olsa da çok köklü değerleri bünyesinde barındıran ve ülkenin geleceğiyle ilgili endişe taşıyan; okuruna hâlâ bir vaha ihtimali vaat eden Cumhuriyet gazetesi kıymetlidir.

Bu gazetenin başına ne gelirse gelsin...

Gazete kimlerin eline geçerse geçsin...

Mutfağında çalışan dürüst gazetecilerin ve karşılaştığımızda tek kelime etmeden ellerimi sarıp sarmalayan, yaşlı gözlerini gözüme dikerek bana neden yazdığımı tekrar ve tekrar hatırlatan okurların adına...

Başka bir sektörde ortaya çıktığında haber değeri taşıyan bir meseleyi, kendi başına geldiğinde görmezden gelmeyen ve olayı tüm açıklığıyla masaya yatırabilen bir gazetede çalışıp çalışmadığımı görmek üzere...

Bu süreç boyunca sendikalı çalışanların yanında olacağımı ve eğer ifşa edilenler doğruysa vakıf yöneticilerinin ortak tavrını hem meslek etiği adına hem de kişisel etik anlayışım adına dikkatle izleyeceğimi buraya not etmek isterim.

Her mesleğin farklı kırmızı çizgileri vardır.

Ama işçi haklarının kırmızı çizgisi her meslekte ortaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları