Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yolu yok Donkişot’um!*
Gezi, 2013 yılının haziran ayına damga vuran ve sürdüğü kısacık zaman aralığında bu ülkenin endişeli ve aydınlık halkına büyük bir umut aşılayan tuhaf bir rüyaydı.
Gülen tarikatının hücreleri, bir kanser gibi bünyesine yayıldığı devlet ve kamu kurumlarından, iş dünyasından, sanat dünyasından, medyadan, polisten, ordudan, yargıdan ve en önemlisi iktidardan henüz ayıklanmamıştı.
Patladığında mevsimlerden bahardı.
O bahardan bu kışa, arada geçen zamanda...
Bu ülkede hangi devlet yıkıldı, hangi devlet, kuruldu?
Hangi hükümet gitti, hangi hükümet geldi?
Hangi iktidar yerini hangi iktidara bıraktı?
O bombalar neden ardı ardına patladı?
O süreçler neyle baltalandı?
Bu arada neler yağmalandı?
Zamanı geldiğinde tarih, 2013 yılının Türkiye’siyle 2019 yılının Türkiye’si arasındaki uçuruma bakacak ve bu soruların cevaplarını o uçurumda gördüklerinde bulacak.
Ve bugün inatla bir darbe girişimi olarak lanse edilmeye çalışılan “Gezi”nin aslında “ne” olduğu o zaman anlaşılacak.
Gerçek şüphe nedir, şüpheliler kimdir, bir gün mutlak ortaya çıkacak.
Şu andaki şüphelilere bir bakın, ne yapmışlar?
Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmişler. Hükümetin görevini yapmasını engellemeye çalışmışlar.
Mala zarar vermişler.
Tehlikeli maddeler bulundurmuşlar.
İbadethaneleri, mezarlıkları yakıp yıkmışlar.
Yağmalar yapmışlar.
İnsanları yaralamışlar.
Bu şüpheliler...
Oyuncu Mehmet Ali Alabora’ymışlar, gazeteci Can Dündar’mışlar, iş insanı Osman Kavala’ymışlar, avukat Can Atalay’mışlar, yapımcı Çiğdem Mater’mişler, mimar Mücella Yapıcı’ymışlar... Onlarla beraber toplam on altı aydın ve eğitimli insanmışlar.
Ağırlaştırılmış müebbetle yargılansınmışlar.
Bu on altı insanı...
Hukuku niyete alet ederek katran ve tüye buluyorlar.
İbreti âlem için cahilleştirdikleri halkın önüne “düşman” olarak atıyorlar.
Onları dünyanın en tehlikeli teröristleriymiş gibi idam cezasına denk bir cezayla, ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılamaya kalkışıyorlar.
Bu insanların nasıl insanlar olduklarını düşünmekten vazgeçin;
İdeolojilerini, kişiliklerini, kaygılarını, hayallerini, niyetlerini bir kenara atın;
Sadece mesleklerine bile baksanız, bu ekibin bir ülkeyi yıkacak değil aksine kuracak nitelikte olduğunu görürsünüz.
Şu an hukuk ne derse desin, bu iktidar kimi neyle itham ederse etsin, sonuç neye varırsa varsın gerçek net ve tektir.
Tarihin herhangi bir zamanında ve yeryüzünün herhangi bir yerinde...
Bir ülkenin gazetecileri, mimarları, hukukçuları, iş insanları, yazarları, sanatçıları, entelektüelleri, akademisyenleri, gençleri gidişattan endişelenir ve bir araya gelirlerse...
Hükümete, devlete, ülkeye, siteme itiraz edip bir şeyler artık değişsin diye sokağa çıkarlarsa...
Hele hele bir de istedikleri değişimin gerçekleşmesini sağlarlarsa...
İnsanlık bunu korkunç bir darbe diye değil;
Muhteşem bir aydınlanma diye geçirir kayda.
*“... Yolu yok Don Kişot’um benim, yolu yok Yel değirmenleriyle dövüşülecek!...” Nâzım Hikmet
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Türkiye'deki sağlık sistemi ne durumda? Mersin Tabip Oda
- Çorlu tren faciası davasında 6 yıl sonra karar çıktı!
- Beslenme çantalarının içi boş kaldı...
- Böylesi görülmedi: Tavuk mu horoz mu?
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
En Çok Okunan Haberler
- Kayyum rektörün paylaşımına tepki
- Öğrenilmesi en zor dili açıkladı
- Milletvekili sayısı artacak
- 'Kapıdan içeri sokmayın'
- Soylu geri mi dönüyor?
- Taksim bombacısı için karar çıktı
- 'Asla yalnız yürümeyeceksin'
- Özgür Özel 'kırmızı motosiklet' sözünü tuttu
- Kapısı açık seyreden otobüsten böyle düştü!
- 'Dükkânı kapat gel diyor'