Vicdan, Tam Kalbimizin Altında Bir Organ

14 Ekim 2014 Salı

Kendimizi başından beri öylesine gaddar bir sisteme teslim etmişiz ki; bu sistemde vicdanı küçümsemek akılcılık; savaşın yol açtığı vahşeti olağan saymak gerçekçilik sayılıyor.

Olan bitene ikna olmayıp başka bir dünya tarif etmekse... Hayalperestlik. Oysa savaş, mevcut iktidarların kurduğu korkunç hayaller yüzünden çıkar.

Biz bu gerçeğe çoktan körüz.

O yüzden her seferinde ufacık bir işaretle sokaklara dökülüyor, ölüyor, öldürülüyoruz.

Birbirimize anında düşman kesiliyoruz.

Kendi vicdanımızı küçümsemeyi en baştan öğrettiler bize.

Bu sayede her türlü iktidarın vicdansız hayallerine koşulsuz ikna oluyoruz.

Onlar güçlerine güç katma hesabıyla göz diktikleri toprakları, bazen ele geçirmek, bazen savunmak adına, üzerlerindeki insanlarla birlikte küstahça ateşe veriyorlar.

O ateşte sadece canları değil, vicdanları da kasıp kavuruyorlar.

İktidarlar güçlerini kitlesel yılgınlıklara borçludurlar.

Onlara boyun eğen insanlık her seferinde kendisine biçilen rolü şuursuz bir kabullenişle oynar.

İktidarların aklına savaş düştüğü anda ırksal kimliklerimiz hemen önümüze konulur.

Dini inançlarımız o an büyük bir meseleye dönüşür.

Sahip olduğumuz şeylere sıkıca sarılma ve onları paylaşmama refleksimiz dürtülür.

Daha yeni ve zar zor unuttuğumuz “biz ve onlar” mefhumu yeniden hortlar.

Geçmiş savaşlara dair seyrettiğimiz filmlerde, okuduğumuz kitaplarda içimize dokunan insan hikâyelerini hızla unuturuz.

Daha da kötüsü kendimizi baştan yazılan, ama bir öncekiyle aynı olan yeni hikâyelerin lanetlenmiş kahramanları olarak buluruz.

Eğer okullarda askeri zaferlerin değil sivil yıkımların hikâyeleri anlatılsaydı; Kahramanlıklar yerine korkulardan bahsedilseydi;

İktidarların ihtirasları deşifre edilseydi;

Savaş politikalarına otopsiler yapılsaydı;

Kuşların ve karıncaların ve ağaçların bihaber olduğu sınırları, bizzat kendi elleriyle çizen insanın, o sınırlar için canını vermeye gönüllü oluşundaki ruh hali masaya yatırılsaydı;

“Öteki”ni derinlemesine merak uyandıran bir başkası yerine, öldüresiye nefret edilen bir düşman olarak gören kalplere, uzaktan değil yakından bakılsaydı;

Bugün kötülükten değil iyilikten beslenen hayallerin, hatta gerçeklerin kahramanları olabilirdik.

Ama sistem bizi çoktan kapitalizmin vahşetine ve emperyalizmin karşı konulamaz gücüne ikna etmiş durumda.

Bu sayede savaştan kaçan insanların ayaklarımıza dolanan varlığına “akılcı” dirençler gösterebiliyoruz.

Bu sayede sınırların her ne pahasına olursa olsun korunması gerektiğine inanıyoruz.

Bu sayede kendimizi “biz”, diğerlerini “onlar” olarak ayırabiliyoruz.

Bu sayede dünyada barıştan bahseden ülkelerin aynı zamanda silah üreten ülkeler olmasını yadırgamıyoruz.

Özdemir Asaf “Küçük kararları aklımla, büyük kararları kalbimle almayı öğrendim” derken vicdanı işaret eder.

Savaşı her haliyle kanıksamak ya da kanıksamamak, kendimizi onun bir tarafı olarak kabul edip etmemek büyük bir karardır.

Yerini unutanlar için vicdan, tam kalbimizin altında kadim bir organdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları