Yoksa İnsan Neden Yarası Kapanmasın İster ki?

28 Aralık 2014 Pazar

Televizyonda Roboski katliamını anlatan bir belgesel var. Ev halkı, kim bilir kaçıncı kez bu belgeseli izliyor.
Duvardaki posterde fotoğrafları olan 34 kişinin hikâyesi ekranda akarken, evin 13 yaşındaki küçük kızı bana geçen yıl basılmış bir kitabı gösteriyor.
Sayfaları tek tek çevirerek, neşeyle anlatıyor.
Köye gelen abi ve ablalarla atölyeler yapmışlar; resimler çizmişler, yazılar yazıp fotoğraflar çekmişler. Kitap o atölyelerin kitabı.
Evin annesi gözü televizyonda, aklı üç yıl önce kaybettiği oğlunda, ağlıyor.
Biz küçük kızla gülümseyerek fotoğraflara bakıyoruz.
Evin babası iç çekiyor.
Biz küçük kızla sayfaları çeviriyoruz.
Çocuklar artık evlerde anneleri ağladıkça, babaları iç çektikçe konuyu değiştirmeye çalışıyorlar. Bir acının içinde büyümenin zoraki öğretisinden geçerek girdikleri ergenlikleri, bastırmaya terbiyelendikleri itirazı her fırsatta yüzeye çıkartıyor.
Belgesel bitiyor. Evin büyük kızı gözyaşlarını silerek anlatıyor. “Biz” diyor, “Eskiden hayvan otlatmaya bile en güzel elbiselerimizi giyip giderdik. Gözlerimize sürme çekmeden evden dışarı çıkmazdık. Şimdi hepsinden vazgeçtik. Bu katliamın hesabı verilene kadar yas tutmaya ve karalar giymeye devam edeceğiz.”
Küçük kız oturduğu yerden kalkıyor, boşalan bardaklara çay dolduruyor.
Şimdi ekranda çözüm sürecinden bahsedilen bir program var. Evin babası başını iki yana sallayarak söyleniyor. Çözüm süreciyle birlikte Roboski’nin de çözüleceğini umanlara kızıyor. Ona göre Roboski’yi çözmeden, Kürt sorunu çözülemez. Katliam sonrası Erdoğan’ın söyledikleri y ü z ü n d e n düşman bellediği AKP’yle a n l a ş m a y a varılmasınd a n y a n a değil. Onlarla hiçbir sorunun hallolamayacağından emin.
Gece bana o kitabı gösteren, sonra da boşalan bardaklara çay dolduran o küçük kız, ertesi gün mezarlıkta, CHP’li milletvekilleri konuşma yaptıktan sonra yaşıtı diğer kızlarla birlikte slogan atıyor:
“Türkiye sizinle gurur duyuyor. Katil AKP; hükümet istifa. Susma; sustukça sıra sana gelecek.”
Bu arada mezarlıkta herkes Cizre’de olanları konuşuyor. Hizbullah’ın son iki aydır nasıl hızla silahlandığını; kendilerine “Şeyh Sait’in Askerleri” diyen Hüda-Par’lı gençlerle YDG-H’li gençler arasında günlerdir süren çatışmaların arttığını; böyle giderse durumun daha da sertleşeceğini söylüyorlar.
Cizre’den gelen haberler hiç iyi değil...
İyi haberler almamaya alışkın bu coğrafyada, bir türlü gömülmeyen ölüleriyle birlikte yaşayan insanlar ve o ölümlerin nefes zorlayan, kalp acıtan rüzgârında büyüyen çocuklar tuhaf ve zor bir hayatı sırtlanmak zorundalar.
O hayatın ne kadarı kendilerinin, ne kadarı başkalarının, belli değil.
Bu belirsizliğin arasındaki kara boşlukta doğanlar ve ölenler ve ağlayanlar ve savaşanlar dünyanın aslında onlardan bağımsız döndüğünü herkes gibi için için biliyorlar.
Yine de trajedilerle yazılan eski bir destanın isyankâr kahramanları olmaktan kaçamıyorlar.
Burada sadece köyler değil, hayat da bizzat aşılması güç sarp dağlarla çevrili.
Yoksa insan neden yarası kapanmasın ister ki?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları