Hepimiz Saksıyız

24 Mart 2015 Salı

Cumhuriyet rejiminin en büyük kötülüğü gerçekten bizi köklerimizden koparmak mıydı?
Müslümanlar bu ülkede yıllarca hor mu görüldü; laikler inançlıları hep ezdi mi?
Ermenilere bu topraklarda soykırım mı yapıldı, tehcir mi?
Başörtüsü bir özgürlük müdür, esaret mi?
Askeri vesayet aşkı mı daha kötüdür İslami iktidar hevesi mi?
Paralelcilerle hükümet düne kadar birlikte hareket ediyorlardı, neden birbirlerine düştüler?
Gezi neyi temsil ediyordu?
Bugün tekrar Gezi hareketi olsa insanlar yine sokağa çıkar mı?
Son on yılı beynimizi sulandıran, ruhumuzu allak bullak eden, hepimizi depresifleştiren, cevabı muallak soruların peşinde geçirdik.
Bugün geldiğimiz noktada da avucumuzda yeni sorular, kocaman bir boşluğun ortasında çaresizce duruyoruz.
Herkes birbirine soruyor:
Şimdi ne oldu da Cumhurbaşkanı hükümetle bu kadar ters düştü?
Bu bir iyi polis kötü polis oyunu mu?
Kürt meselesinin aslı nedir?
Kürtler Meclis’e girerlerse özerklik uğruna Erdoğan’a başkanlık için destek verirler mi?
Bu soruların karşısında koca bir ülke saksı gibiyiz.
Hukuk ayaklar altında, sansür dört nala, yolsuzluklar ayyuka çıkmış, ahlak bekçileri başımıza dikilmiş, ne devlet sırrı kalmış ortada, ne can güvenliği.
Biz öylece saksı gibi durmuş, çirkin bir müsamere izlercesine olan biteni izliyoruz ve hilelerle dolu olacağını bildiğimiz bir seçimde oyumuzu kime vereceğimizi hesaplıyoruz.
Bir kez daha derin güçler, derin hesaplar üzerinden bir algı karmaşası yaratıyorlar.
Kürt sorunu gibi çok önemli bir konu öz ve üvey anneleri arasında paylaşılamayan bir çocuk gibi ortada hırpalanıyor.
“Eşme ruhu” resmen gelmiş, masaya üç kez vuruyor.
Demokrasi maskesiyle karşısına kim çıksa kucağına atlayan aydınlar, kendilerine uzatılan bir dala daha hararetle sarılıyorlar.
Kemikleşmiş bir aydın klasiği yaşanıyor.
Tutunduğumuz bu yeni dal kırılana kadar üzerinde tepineceğiz.
Bu dal da kırıldıktan sonra yeniden köşelerimize çekilip, “Biz nerede hata yaptık” diye başımızı ellerimizin arasına alarak tercihlerimizi gözden geçireceğiz.
Tüm ülke hatta dünya şahit, bu ülkenin cumhurbaşkanı kesinlikle bir saksı değil.
Tersine o, patlamaya hazır bir fırtına; taşmaya hazır bir nehir; kükremeye hazır bir aslan; ölçüsü kaçmış bir terazi; çığırından çıkmış bir iktidar düşkünü.
Saksı olan biziz.
Kurban psikolojisine sımsıkı sarılmış, başımıza gelecekleri bekliyoruz.
Asla bağımsız olmayan o televizyon kanallarının, güdümlü gazetelerin gönüllü esiriyiz.
Onların servis ettiği haberlerle kirlenen kalbimiz her gün biraz daha yavaş atıyor.
Doğru bildiklerimizi unutturuyor; inançlarımızı sarsıyor; kafamızın içini boşaltıyorlar.
Başkalarının aklıyla düşünüp; başkalarının sağduyusuna yaslanmayı daha güvenli sanıyoruz.
Bu, daha önce de yaşadığımız bir Stockholm sendromu; neredeyse celladımıza âşık olduk olacağız.
Evet, biz bildiğin saksıyız.
Tek umudum...
Bir saksının bile, nereden çıktığı belli olmayan bir rüzgârla, doğru zamanda doğru adamın başına düşerek dünyayı değiştirme ihtimalini, o pasif mevcudiyetinin gizemli bir köşesinde hep barındırıyor olması. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları