Ali’nin Ne İşi Vardı Sokakta?

04 Şubat 2014 Salı

En son aylar önce bir taksici sormuştu bu soruyu.
“Gözümle gördüm, polis çok kötü davrandı ama onların da ne işi vardı sokakta?”
Aradan aylar geçti. Ülkede her şey altüst oldu. Yolsuzluk dosyaları ortaya saçıldı. Hükümetin ve devletin ve okyanus ötesinin foyası gün yüzüne çıktı. Karadeniz’de gemiler battı. Güvenilen dağlara karlar yağdı.
Belki şimdi anlamıştır.
Belki de hâlâ anlamıyordur.
Taksisinde devamlı açık duran radyodan haberleri dinlerken, cemaate ya da hükümete sövüp sayıyordur.
Belki geçen seçimlerde AKP’ye oy attı, şimdi CHP’ye ya da MHP’ye atacak, karar veremiyordur.
Düne kadar, “Bizim mahallenin harbi delikanlısı” diye övüp durduğu Erdoğan’ın omuzları artık gözüne çökük görünüyordur.
Belki o an taksisindeki radyo, Eskişehir’den Kayseri’ye kaçırılan Ali İsmail Korkmaz davasının peşinden Kayseri’ye akın eden kalabalığın ve neyi neden korudukları meçhul TOMA’ların, helikopterlerin, silahlı polislerin haberini veriyordur; o yine kendi kendine soruyordur:
“Ne işleri var sokakta?”
Aslında sokağa çıkmanın ne anlama geldiğini herkes çok iyi bilir.
Sokağa çıkmak için düşünmek gerekmez.
Ya da emir almak.
Ya da bir hesap yapmak.
Kapıyı açar ve hızlıca çıkarız sokağa.
Aynı anda kapılarını açıp sokağa çıkan diğerleriyle birlikte.
Tamamen içgüdüsel bir refleksle.
O an ne kendi gücümüzü düşünürüz ne de güçsüzlüğümüzü.
Sadece ortak bir isyan duygusu vardır hepimizde.
Bir şeylerin ters gittiğini ve bu ters giden şeylerin düzelmesi için sesimizi duyurmamız gerektiğini biliriz.
Sesimizin, o kısık, o kibar, o yükselmeye alışık olmayan sesimizin gerçekten duyulacağını düşünürüz.
Hiçbir akılcı dayanağımız yoktur, küçüğüzdür, cılızızdır, yalnızızdır, üfleseler uçarız, itseler düşeriz, tekmeleseler ölürüz... Ama yine de çıkarız.
Sadece bağırmak için ve sadece herkes dışarıdayken evde kalmamak için, sadece dünyanın değişebileceğine inanacak kadar iyimser olduğumuz için ve yine sadece bu iyimserliğin gücüne güvendiğimiz için çıkarız sokağa.
Öleceğimiz aklımıza en son gelir.
Ama gelir.
Bizden önce ölenler olduğunu biliriz.
Bizden sonra ölecekler olduğunu da biliriz.
“Ölüm bizden uzak olsun” der, yine de gölgesinde yürürüz.
Ali’nin ne işi vardı sokakta?
Ethem’in, Abdullah’ın, Ahmet’in, Mehmet’in...
Ne işi vardı onca insanın sokakta?
Plastik mermilerle gözlerini kaybedenler, yerlerde sürüklenerek dövülenler, başlarına gaz kapsülleri isabet edenler, biber gazından hastanelik olanlar...
Sahi onlar neden sokaktaydılar?
Ne işimiz var sokakta?
Daha çok işimiz var sokakta.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları