Küçük Adamın Kulağı, Bildiğiniz Eşek Kulağı

25 Şubat 2014 Salı

Bir zamanlar Dersaâdet Telefon Şirketi, müşterileri için hazırladığı Telefon Kitabı’nda “... öyle bir teşebbüstür ki idhal edildiği yerde kök salar” diye tanıtmış marifetini. İdhal, Osmanlıca “Dahil etmek, içine sokmak” demek. Bir nevi zehirli sarmaşık meret.
Aslında biz, yılanın başını küçükken ezmek gerektiğine erken uyanan bir ceddin torunlarıyız. Telefon memlekete ilk II. Abdülhamit döneminde gelmiş.
Haşmetmeab bu şeytan icadının gizli işlerde kullanılabileceği evhamına kapılıp “Tez telleri koparıla” diye emir vermiş. Böylece telefonun Osmanlı’ya girmesiyle çıkması bir olmuş.
Hatta bir rivayete göre II. Meşrutiyet’in ilanına kadar imparatorlukta telefonla ilgili kitap okumak bile yasaklanmış.
Torunlarda belli ki dedelerinin aklından eser yok. Anca şimdi, 2014 yılında, gizli işlerde kullanılabilir evhamına kapılıp interneti yasaklamaya çalışıyorlar. Onlar internetle boğuşurken, Başbakanlarının paçasını telefonun örümcek ağlarına kaptırdığından habersizler.
Dün yayımlanan listeyi, her meraklı yavru kedi gibi baştan aşağıya ben de bir solukta okudum.
İlk günün mönüsünde şahsen tanıdığım, ama şükür, telefonda hiç konuşmadığım üç arkadaşım gözüme çarptı.
Gazeteciliğe başladığım 90’lı yıllarda birlikte sokaklarda muhabirlik yaptığım ama yıllar var ki görüşmediğim gazeteci arkadaşım Fuat Kozluklu, bir zamanlar Kitaplık Dergisi için söyleşi yaptığım edebiyatçı arkadaşım Sadık Yalsızuçanlar ve tatilini yazları bizim köyde geçiren, “Ne olacak bu memleketin hali” diye diye birlikte Tavşan Adası’na yüzüp durduğumuz Barış Terkoğlu.
Üçü de başka telden!
Bir de yıllardır telefonunda duyduğu en ufak cızırtıda, ahizenin öbür ucundakiyle yaptığı sohbeti kesip, kendisini dinlediğini varsaydığı sanal istihbaratçıya çatan Mustafa Amca var.
Muhatabına “Dinle küçük adam!” diye hitap ediyor. Sonra uzun bir politik söylev çekip, lafını, “İstediğiniz kadar dinleyin, bizi bu şekilde yıldıramazsınız. Çünkü küçüksünüz! Küçücüksünüz!” diye bitiriyor.
Baktım, listedeki Mustafalardan hiçbirinin telefonu onunkiyle tutmuyor.
Ben bile görünmez olup hiç tanımadığım insanların sıradan konuşmalarını dinlemeyi hayal ederken...
Sırf bu yüzden garson ya da taksici olmadığıma yanarken...
Yaptıkları işten muhtemelen bıkmış olan psikolog ve psikiyatr arkadaşlarıma gıpta ederken...
Önümde yürüyen insanların muhabbeti dikkatimi çekerse, yolumu değiştirip konuya vâkıf olana kadar bir süre peşlerinden gidebilecek kadar meraklı biriyken...
Kim kimi niye dinlemiş, dinlenmeye hevesli Mustafa Amca’yı niye kimse dinlememiş diye sormamam gerektiğini biliyorum.
Telefon dinlemek olsun, kapı dinlemek olsun, bunların hepsi, aileler dahil, irili ufaklı tüm iktidarların yerine göre savunma, yerine göre saldırı silahıdır.
Saldırıdan da savunmadan da hazzetmeyen, “Savaşacağımıza sevişelim” kafasında olanlar, telefon denen casusu derhal hayatlarından çıkarmak zorundalar.
Aleyhte delil olarak kullanılabilecek haberleşmelerde tek çare, sihirli mürekkeplerle yazılmış pusula geleneğine geri dönmek.
Devleti, hükümeti, polisi, MİT’i, paralel ya da sarmal şeyleri bir yana bırakın, üst komşu, eski sevgili, işteki rakip, aşktaki rakip.. telefonunuz varsa bunlardan herhangi birine yem olmanız an meselesi.
Belli ki herkes herkesi gönlünce dinliyor.
Çünkü o küçük adamın kulağı, bildiğiniz eşek kulağı!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları