‘Eğlence kantonları’mızda bir canlı bomba

13 Ocak 2016 Çarşamba

İktidar, canlı yayına bağlanıp, “Çocuklar öldürülmesin” diyen öğretmeni susturmayıp bir de alkışlattığı için Beyaz’ı örgüt propagandası yapmakla suçlarken...
Beyaz, kan ter içinde kendisini savunmak için bahaneler sıralarken...
Hamile Ayşe Öğretmen, canlı yayında söyledikleri yüzünden başına gelebileceklerden korkarken...
Sultanahmet’te canlı bir bomba patlarken...
Hendekler ve çukurlar cehenneminde, bir yanıma Kürt, bir yanıma Türk, alnıma Alman, tabanıma IŞİD kanı sıçramış bir şekilde vicdan üzerine bir yazı yazmak için aklımı korumaya çalışırken...
Okuduğum bir cümleye takılıp kalıyorum:
Ertuğrul Özkök dünkü yazısında PKK, üç metrekare kalmış eğlence kantonlarımıza da hendek kazmaya çalışıyor” diyor.
Tecrübeli gazeteci, aslında olan biteni doğru okuyor; ama okuduğunu anlamıyor.
Onlar için hendek savaş demek; bizim içinse vicdan...
O hendekleri biz zaten kendi eğlence kantonlarımıza kendimiz kazıyoruz...
O savaşta ölen tüm insanlar için ideolojimiz ne olursa olsun insanlığımıza sığınıp derin bir acı duyuyoruz.
Beyaz, bunun canlı kanıtı.
Hiç beklemediği bir anda duyduğu:
“Burada çocuklar ölüyor haberiniz var mı” cümlesinin karşısında, ışığa tutulmuş tavşan gibi kalıveren...
Bir taş gibi; gökten düşmüş gibi; telefondaki bir sesten stüdyonun ortasına balyoz gibi inen ve tam vicdana isabet eden bir“Ölü çocuk” imgesinin ağırlığıyla...
Bir anda... O anda...
Babasının polisliğini... Vatan millet sevgisini... Bayrak saygısını... Şehit hassasiyetini... Ülke bütünlüğünü... Her gün televizyonlardan izlediği terör gerçeğini...
Yani bildiği inandığı öğrendiği her şeyi...
Sınırları, tehlikeleri, beklentileri, tehditleri, kazançları, kayıpları, riskleri, mesleğinin geleceğini unutuveren...
Bugüne kadar politik bir misyonu olmamasıyla övündüğü, işini hep hakkıyla yaptığını düşündüğü halde...
Bir an, o an bunların hiçbirini düşünemeyen...
Kelimelerin derinlerindeki anlamları, cümlelerin geldikleri ve gidecekleri yönü hesaplayamadan, boş bulunup, bomboş bulunup sadece o “ölü çocuk” cümlesine gerçekten hesapsız ve korkusuz herhangi bir insan gibi üzülen...
O üzüntüsüyle, aslında üzerindeki tüm ağırlıklara rağmen bize vicdanının hâlâ sapasağlam durduğunu gösteren böyle kıymetli bir kanıtı, doğaldır fazla uzun yaşatmazlar.
O yüzden, hiç gecikmeden, Beyaz’ın vicdanını hızla kanırtarak yerinden çıkardılar ve parça parça edip önümüze attılar.
Şimdi biz hepimiz önümüze atılan o vicdanın üzerine üşüşmüşüz, meşrebimizce bir vicdan muhasebesi yapıyoruz.
Çocuk ve kadın cesetlerini vicdanlarımıza değdire değdire bir dışarı bir içeri sürükleyenler...
Vicdanı küçümseyip militarist mantık gereği girdikleri savaşı her ne pahasına olursa olsun kazanmayı ilke edinenler...
Birbirine zıt resmi ve gayri resmi politik söylemlerini o cesetlere eğreti iğnelerle iliştirenler...
Zaten çoktan ufalıp ufalıp minicik kalmış bir vicdanı, sahibine hepimizin gözleri önünde şu anda ekranlarda çiğ çiğ yedirtmekteler.
Evet canlı yayında bizim küçücük eğlence kantonumuza bir bomba atıldı.
Ama bu bombanın açtığı hendek, benim için kirli bir savaşın asla onaylamadığım sivil halkı kendisine kalkan yapan hendek stratejisini değil; doğrudan vicdanımızı işaret ediyor.
Onlar, istedikleri kadar öldükçe ve öldürdükçe kazanabileceklerine inansınlar.
Biz ancak küçücük kantonlarımızda eğlenirken ne amaçla olursa olsun, ölü bir çocuk imgesi karşımıza çıktığında bir an için bile olsa durup içtenlikli üzüntümüzü korkusuzca dile getirebildiğimiz zaman kazanacağız.
Özkök, pek çok şeyi gerçekten biliyor ama bir şeyi bilmiyor:
Bazen de kaybederek kazanır insan.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları