Patlarsam yanarsın!

19 Şubat 2016 Cuma

Ülkenin dört bir yanında farklı örgütlerin kamikazeleri cirit atıyor.
Ve hepsi birden ardı ardına bağırıyor:
Patlarsam yanarsın!
Biliyorlar, bu zavallı ülkenin artık, “vatansever” bir ordusu; güçlü ve bağımsız bir askeri ve sivil istihbaratı; sınırlardaki savaşlara karşı kendi konumunu kollayan gelişmiş stratejik bir aklı yok.
Dünya devletleri arasında bir ağırlığı, bir saygınlığı da kalmadı.
Taleplerinde ve müdahalelerinde haklılığı azaldıkça azalıyor.
Yakın tarihe hangi sıfatlarla geçeceğimiz belli.
Ülkeyi kimlerin yönettiği de...
Şu anda bu ülkeyi istediği yerde istediği anda bombalar patlatabilenler yönetiyor.
Gözü dönmüş eylemleriyle uluslararası niyetler adına varlık gösterenler yönetiyor.
İç ve dış siyasete itirazlarını kanlı mesajlarla dillendirenler yönetiyor.
Canlı bombalarının künyesi çoktan ülkenin resmi kayıtlarına işlenmiş olanlar yönetiyor.
Terörü kötü bir Tanrı’nın gölgesi gibi gündelik hayatın üstüne hiçbir engelle karşılaşmadan düşürebilen, adı sanı ve menşei belli örgütler yönetiyor.
Ve tabii ki asıl o örgütlere silah verenler... geçit verenler... taviz verenler yönetiyor.
Adı üç ya da dört harfli, tüm o silahlı örgütler...
Zaten yarım asrı aşkındır terörün farklı yüzleriyle tanışık olan gündelik hayatımıza gökten zembille inmediler.
Aksine dini bütün, aklı paramparça küçük hesapçılar, kötü oyuncular, ölümüne hırslılar tarafından mumla, neredeyse yana yakıla davet edildiler.
Ateşler içindeki bir coğrafyanın krallığına heveslenen deliler...
Onlara gelsinler ve burada zaten zar zor süren hayatı iyice zehretsinler diye kırmızı halılar serdiler.
Bu ülke bir zamanlar, İslami hegemonyalarla kuşatılmış Ortadoğu cehenneminin ortasında mucizevi bir mücevher gibi bir an parlayıp sönen, kendi zaaflarıyla baş etmeye çalışan laik bir cumhuriyetti.
50’lerden beri bayrağı birbirine devrede devrede, Cumhuriyetin ve laikliğin mezarını zincirleme kazan sivil ve askeri yönetimlerin işbirliğiyle İslami zaaflara ikram edildi ve nihayetinde bu hale geldi.
Şu anda yönetime kara bir başarıyla kilitlenen mevcut iktidarın zulmünü çekmekteyiz.
Ve ardı ardına patlatılan bombaların açtığı derin çukurların içine doğru hızla topyekûn göçmekteyiz.
Kendi ölümünü şuursuzca izleyen kocaman bir ülke...
Basmakalıp bir “birlik ve beraberlik” masalını bile artık ağzına alamıyor.
Ne biriz ne beraberiz;
Ne bir beynimiz var ne de bir kalbimiz.
Şimdi bir daha düşünelim.
Ankara’daki patlama devletin kalbinde mi yapıldı gerçekten?
Ya da şu anda bu devletin hâlâ bir kalbi mi var?
Ya da bir beyni... Bir parça da olsa... Hiç beyni kaldı mı ki bu devletin?
Kararlar o kalple mi alınıyor?
Hangi beyinle, neler düşünüyor; nasıl sonuçlara varıyor tepedekiler?
Ülkeyi mi kolluyorlar kendilerini mi?
Gemilerini mi yakıyorlar bizleri mi?
Bir şizofren gibi kişiliği paramparça; aklı havalarda; canı çukurlarda bir ülkeyiz.
Devlete çöreklenenlerin kirli emelleri uğruna köşe bucak dört bir yanda ölmekteyiz.
Osmanlı, kalbi durmak üzere olan, beyni artık çalışmayan bir hasta adam olarak göçmüştü...
Bu iktidar, takıye marifetiyle ele geçirdiği Cumhuriyeti, nihayetinde kalbi sökülmüş, beyni kemirilmiş bir yarı ölüye döndürdü.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları