Efendinin kelepçeli fantezileri

22 Haziran 2016 Çarşamba

Tüm medya hep bir ağızdan manşetten haykırıyor olmalıydı şu an.
“Gazetecilik suç değildir.”
Oysa susuyoruz.

Çünkü artık biz de gazeteciliğin bazen de suç olduğunu düşünüyoruz.
“PKK’nin yayın organı” diye mimlenen bir gazeteye destek verdi diye kelepçelenerek tutuklanan insanların kimliği kafamızı karıştırıyor.
Aziz Nesin’i seviyoruz ama oğlu biraz farklı gibi...
İnsan Hakları Vakfı tam olarak kimler tarafından destekleniyor acaba?
Sınır Tanımayan Gazeteciler ismi kulağa hoş geliyor da...
Yine de bizim sınırlarımız var.
Şu Kürt meselesi çok şaibeli...
“Susma sustukça sıra sana gelecek” diye bağırıyoruz meydanlarda ama bazen de fena halde susasımız geliyor.
Her konuda bağıralım, sıranın bize gelmesini umursamayalım tamam da... Samimiyetsiz tuzaklarla donatıldığından artık hiç kuşku duymadığımız Kürt meselesine dair hukuksuzluklarda bağırmaya içimiz el vermiyor.
Susuyoruz.
Kelepçelenen o üç insana susarak ve uzaktan bakıyoruz.
Oysa...
O gazeteyi okuyun okumayın, ona destek verilmesini onaylayın onaylamayın, fark etmez...
İktidarın hedefindeki bir gazeteye destek verdi diye kelepçelenen ve apar topar içeri gönderilen kaçma, tehlike yaratma, dehşet saçma ihtimali sıfır olan düşünce suçlusu o üç insan...
Bundan sonra olacakların belki de son işaret fişekleri.
İşaretleri okumak bir marifettir; işaret okuyamayanın sonu da mutlak felakettir.
Bu ülke bu felaketlerle dolu günlere, yarım asırdır işaretleri doğru okuyamadığı için geldi.
Hukuku hukuksuzluğuna araç yapan ve herkese ait bir bahçeyi sadece kendisinin sanan bir efendinin avucunun içindeyiz ve köklerimizden hunharca sökülmekteyiz.
Efendi buyuruyor:
“Şunu içeri alın; bunu tutuklayın; öbürünü sorgulayın; diğerini yok edin; berikini yeryüzünden silin, tüm bilekleri ve zihinleri kelepçeleyin!”
Biz kelepçelenen o insanların kim olduğunu tekrar tekrar birbirimize anlatalım ve başımıza tam olarak ne geldiğini hâlâ anlamaya çalışaduralım.
Demokrasi treninden çoktan inen ve o hızla tepemize binen bir efendinin kelepçe fantezisine hep birlikte kurban gitmekteyiz.
Kelepçe...
Evet, hukukta bir güvenlik önlemidir ama sınır tanımayan iktidar alanlarında da efendinin tehlikeli fantezi oyuncağıdır.
O, önce etrafındaki gönüllülerin boynuna tasmalar takar; onları boyunduruk altına girmenin, tutsak olmanın, biat etmenin zevkli ve kutsal bir şey olduğuna inandırır.
Gönüllülerle işi bitince gözünü muhaliflere diker ve işin içine bu sefer bir de şiddet girer.
Bunun için muhalefet alanlarında sürek avına çıkar.
Önce susmayanları avlar, kelepçeyi zorla onların bileklerine basar.
Sonra tarihte defalarca yazdığı ama kimsenin ders almadığı gibi sıra susanlara gelir.
Ve bir de bakmışsınız ki ona biat edenler boyunlarında tasmayla saray sofralarında semirmiş; etmeyenler, birbirleriyle anlaşsınlar ya da anlaşmasınlar fark etmez, bileklerinde kelepçe sarayın ve zihnin zindanlarında yan yana çürümüş.
Akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, öğrenciler, sanatçılar, sivil toplumcular, gay’ler, lezbiyenler, translar, köylüler, çiftçiler, madenciler, farklılar, isyankârlar, susmayıp haykıranlar, korkmayıp diklenenler...
Efendi gibi düşünmeyenler...
Hepsi bugün ibret-i âlem için cımbızla ayıklanıp tek tek elenmekteler.
O da biliyor sustukça sıra bize gelecek.
O yüzden sırayla ilerliyor; bizi suskunlaştıracak alanlarda elindeki kelepçeyi gözümüze soka soka geziniyor.
Onu durdurmanın tek yolu tuzağa düşmemek, hiç susmamak ve zinhar sınır tanımamak.
Sıradan çıkıp bizden bekleneni değil beklenmeyeni yaparak, susacağımızı sandığı yerde aksine daha çok bağırarak efendinin aklını karıştırmayı becerirsek ne âlâ!
Yoksa, az kaldı, bu koca ülke işçisinden çiftçisine, gazetecisinden akademisyenine, Kürt’ünden Türk’üne, efendinin kelepçeli fantezilerine topyekûn kurban gitmek üzere.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları