Adnan Binyazar

Kitap armağanı...

22 Nisan 2022 Cuma

Herkese Kitap Vakfı, yurttaşları kitap armağan etmeye çağırıyor. Elbette yararlı bir girişim. Oysa yapılması gereken, çocuklara, gençlere kitap armağan etmek değil, onların kitaba ulaşmasını kolaylaştıran ortam yaratmaktır. Bu da Eğitim Bakanlığı’nın okullarda bunu gerçekleştirmesine, öğretmenlerin bu alanda yetişmesine bağlıdır. Bu dayanışma kurulamazsa, okulu hiçbir kitap okumadan bitirir çocuk...   

Bizde iktidarların çoğu, okumayı gereksinim olmaktan çıkarmıştır. Örneğin Demokrat Parti 1950’de iktidara gelir gelmez, birer okuma yuvası olan Köy Enstitülerini kapatmış; hemen ardından dünya klasiklerini yayımlayarak okumayı yaygınlaştırma amacı güden Tercüme Bürosu’nu kapatmış; okuyarak düşünen, sanatta yaratıcı olmaya yönelten Halkevleri’nin kapısına kilit vurmuştur. 

KENT ENSTİTÜLERİ

Oysa çağlar boyunca en güçlü iktidarın bile gelişimin yolunu tıkamaya gücü yetmemiştir. Prof. Dr. İsa Eşme Yarım Kalan Aydınlanma Atılımı Köy Enstitüleri (İTÜ, 2021) kitabında, Köy Enstitülerinin, “Kent Enstitüleri” adıyla canlandırılacağını savunuyor. 

Bornova Belediyesi, Köy Enstitülerinin “yaşayarak öğrenme” ilkesini uygulamaya başlamış bile:    

“Bornova Belediyesi’nin çocuk aktivite merkezlerinde görev yapan 10 eğitimci, Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nın (AÇEV), ‘Okuyan Bir Gelecek Projesi’ kapsamında düzenlenen eğitici eğitimlerine katıldı. Amaçları hem çocuklara hem ebeveynlerine okuma alışkanlığı kazandırmak...” 

SÜRGÜNLÜK YILLARI

İlköğretmen okulundan üniversiteye, 51 yıllık öğretmenlik süresince öğrencilerime okuma alışkanlığı kazandırmaya çalıştım. Bunun dört yılını, Doç Dr. Bozkurt Güvenç’in müdürlüğünü, yazar Emin Özdemir’in bölüm başkanlığını yaptığı Hacettepe Üniversitesi Türkçe Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak geçirdim. 

1970 faşist darbesi olunca, üniversite senatosu, derste çağdaş yazarlara yer verildiğini öne sürerek Türkçe bölümünü kapattı. Siyasal ortam az çok şiddetini yitirince Gazi Eğitim Enstitüsü’nde öğretmenliğe başladım. Birkaç ay sonra iktidarın adamları beni Erzurum Eğitim Enstitüsü’ne sürdü. Ancak yakın arkadaşlarımın çabasıyla, Ankara’nın Yenimahalle Mahallesi’ne bağlı Şentepe Ortaokulu’na atandım.      

Sürgün olanların çoğu, uzun süre bu ağır, haksız uygulamanın etkisinden kurtulamaz. Bense göreve yeni başlamış genç bir öğretmen coşkusuyla 1. sınıfı seçtim. 

Evimden okuluma iki otobüs değiştirerek yağışlı, karlı havalarda, birkaç yüz metrelik yokuşu elimde ağır kitap paketleriyle yaya çıktım. Yılmadım! O sırada Cem Yayınları’nda çalışan Can Yayınları’nın kurucusu Erdal Öz’ün armağan ettiği kitaplara bende olanları da katarak okul kitaplığının boş raflarını doldurdum.  

Ertesi gün, her öğrencinin elinde bir kitap görünce öğretmenliğin kıvancını yaşadım.      

KÜLTÜR BAKANLIĞI YILLARI

Yaşamımın şafağı 1978 yazında söktü. Doç. Dr. Ahmet Taner Kışlalı Kültür Bakanı, müsteşarı da Prof. Dr. Şerafettin Turan olunca Yayımlar Dairesi Başkanlığı’na getirildim. 

Birkaç ay içinde klasiklerin basımına geçildi, “Ulusal Kültür”le “Çeviri” dergileri yayımlandı...    

Türkiye’de, Atatürk dönemi dışında, kültürel atılımların ömrü kısa olmuştur. İki yıl sonra yeni iktidarın adamları göreve geldi. İlk işleri bizim giriştiğimiz atılımların önünü kesmek oldu. Beni Ankara Devlet Konservatuvarı’na öğretmen atadılar. 

EK

Yıllarca çıraklıktan sonra 14 yaşında ilkokula üçüncü sınıftan başlatılan, 16 yaşında Köy Enstitüsüne girerek kitaplarla yüzleşen öğrencinin yaşamı, okumanın erdemini yansıtır diye girdim bu ayrıntılara...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları