İtibarı Servette Arayan İktidar

11 Mart 2014 Salı

Kurtuluş reçetesini İsmet Paşa yazmıştı:
“- Namuslular, namussuzlardan daha cesur olmalıdır!”
Paşa’yı düzeltecek halimiz yok.
Ama namussuzlarınki cesaret değil, cürettir.
Arkasında ahlak ve erdem yoktur.
Namussuzunki açgözlülükten kaynaklanan bir gözü karalıktır.
Evlerde yatak odalarında milyonlarca dolar istiflemek, cesaret değil cürettir.
Hazine arazilerini, devlet kurumlarını hırsız işadamlarına peşkeş çekmek, cesaret değil cüretir.
Sahtekârlara, proje maskesi altında kolay para kazandırmak için rüşvet havuzları oluşturmak, cesaret değil cürettir.
Cesaret ahlak ve erdemlilerde olur.
Hırsızlarda, yolsuzlarda, ahlakın, erdemin ve itibarın zerresi yoktur.
İtibar iktidardan bağımsızdır.
İktidar, itibar sağlamaz.
Buna bugün dünya âlem tanık oluyor.
Türkiye’deki iktidar için, meydanlarda caddelerde binler, on binler “hırsız” diye tempo tutuyor.

***

İsmet Paşa’nın kızı Özden İnönü- Toker’in bendenize anlattığı, her siyaseçtinin kulağına küpe bir anısı vardır.
1950 yılının ilk haftalarıdır. Ülke seçime gitmektedir. Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde büyümüş Özden Hanım lise çağındadır.
Paşa kızının elini tutar, bahçeye çıkarır:
“Kızım, der, mayısta seçim var. Bu seçimi ve iktidarı kaybedebiliriz. Ama unutma, siyasette ve hayatta önemli olan iktidar değil itibardır!”
(Bu noktada, Tayyip Bey’in de kızı Sümeyye’ye itibarla ilgili benzer sözleri söyleyeceğini not etmenin tam bir abesle iştigal hadisesi olacağını düşünüp parantezi açıp kapatıyoruz!) 14 Mayıs 1950 seçimleri yapılır, CHP iktidardan düşer. İsmet Paşa ise İnönü’nün muzaffer komutanı ve Lozan kahramanı olarak itibarı ile siyasete devam eder.
1961 seçimlerinde de başbakan olarak yeniden iktidar olur.
AKP’nin iktidarı kaybetmekten deli gibi korkması, itibarsız olduğunu bilmesindendir.
İtibarsızlar eğer iktidarı da kaybetmişlerse korkuya ve dehşete kapılırlar.
Başlarının belaya gireceği korkusuna düşerler.
Gözü kara biçimde haramzadeliğe sapmaları ve çılgınca servet sahibi olmaya yönelmeleri bu yüzdendir.
“Siyasi gücü kaybetsek bile parasal kudret elimizde olursa hayatımız garanti altında olur!”

Şimdi Nakit Vaktidir!!
Tapelerin ortaya koyduğu akıl almaz boyuttaki rüşvet trafiği bunun kanıtıdır.
AKP İktidarının ve mahut - malum bakanların iştahını kabartan ise Cem Uzan olmuştur.
Uzan Holding’in ve Genç Parti’nin yolsuzluğu tescilli patronu, Paris’in ortasında saltanat sürmektedir.
Bu Cem Uzan’ın sahip olduğu servet sayesindedir.
Fransa bile kaynağı ile ilgilenmeden, zenginliğe böylesine itibar ettikten sonra AKP önde gelenlerinin servet edinmek için gözlerinin böylesine kararmasına hiç şaşırmamak gerek!
Servet edinme hırsının arkasında saltanat sürmek kadar, kendini hapisten, kazadan beladan koruma içgüdüsü yatıyor.
Ajda’yı sever ve dinlerler:
“Bu günlerin yarınları da var!
Gidiyoruz biz, sen hoşça kal!”
Evlerdeki nakit havuzları yarınları güvence altına almak için.
Yargıyı, HSYK Başkanlığı üzerinden Adalet Bakanı’nın komutasına verdiler.
Ama bunlar yeterli güvence değil.
En sağlamı nakit.
İsviçre bankalarının su kaçırdığı Wiki- Leaks ile belli oldu:
“8 ayrı hesap” ve “Dünyanın en zengin başbakanı”...
Yatak odasındaki 7 kasa gibi dünyanın dilinde.
O nedenle...
Hâlâ var iken vakit..
Topla eritmekle bitmeyecek kadar nakit!

Tekke Temposu
Kimi AKP’li akıldane milletvekilleri de gerzek-zevzek “entel kavram”larla liderlerine hizmet sunmak peşinde.
Bunlardan biri de “İnsanların günah işleme özgürlüğü var” dedi.
Vergileriyle maaş sağlayan kaynak olarak yurttaşların da “Senin gibilerin canı cehenneme!” deme hakkından da söz edilebilir.
Ama o milletvekili (Metin Külünk - İstanbul) farkında olmadan “günah” kavramı ile de kafa bulmaya çalışıyor.
Tekkelerde zikir sırasında bendir ve kudüm çalınır. Zikir ilerledikçe tempo hızlanır.
Önce bir ayetle açılış yapılır ve yavaş bir tonda duaya geçilir:
“Allahım günah yazma!..
Allahım günah yazma!!”
Günah işlenmiş ise yazılmaması mümkün değildir
Hikâye bu ya..
Tempo hızlanırken müritler “Bazen yaz.. Bazen yazma!!”ya geçerler.
Sonunda müritler aşka gelirler coşarlar..
“İster yaz.. İster yazma!” devresine geçerler.
Tepeden aşağıya işleyen trafiğe bakılırsa rüşveti belli ki günah olarak görmüyorlar.
O yüzden de bakanlardan birinin hesabına 10 milyon Avro yazılmamış. O da adamı aracılığıyla bundan yakınıyor.
Allah’la bile şakacıktan da olsa “bazen yaz bazen yazma” pazarlığı yapıldığına göre, arada yazılmaması doğal.

Mutlu Son?
Bülent Arınç, cemaate nasıl seslenmişti?
“Biz varsak, siz de varsınız... Yoksak, siz de yoksunuz!” (27.01.2014 – Bursa )
Yani...
Hocaefendi’yi yok etmeye çalışırlarken kendileri de yok olacak!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları