Kimler vardı... Zaten yoktular

13 Haziran 2021 Pazar

13’ün uğursuz diye adı çıkmış.

13’ün büyüsünü Toto milyonerlerine sorun, bir de Tansu Çiller’e.

Onun talihinin ve tarihinin yazıldığı tarihtir 13 Haziran. 

Çankaya’ya çıkan Demirel’in yerine parti lideri seçildiği ve başbakanlık kuşunun başına konduğu tarihtir.

1993 yılıydı, bugünkü gibi pazar günüydü. 

*

Politikamız oldum olası külhanidir.

Siyasetimizde bıyık ve göbek bırakıp tespih çekmek, kostak yürümek marifettir.

Baba namıyla halkımızın bağrına bastığı Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı olunca babalığını kuvveden fiile dönüştürdü. 

Lahuri şalları, tropikal renkli tayyörleriyle gafları ve turistik laflarıyla önce Hazine bakanı olarak denediği Tansu Hanım’ı sonra da elinden tutup sahneye çıkardı. 

*

Magazin açlığı çeken medyamız Çiller’i bulunmaz Hint kumaşı muamelesiyle göklere çıkardı. 

Kendisinin on parmağında on marifetini sayıp dökerken “mutluluk felsefesini” bile ayrıntılarıyla işlediler.

Çiller “mutluluğun almakta değil, vermekte olduğu” ilkesine inandığını anlatıyor. Onlar da yazıyordu.

Ama Amerika’da otel sahipliğinin, Uskumruköy’deki dönüm dönüm arazilerinin verilmeyip alındığını Cumhuriyet gibi bir iki gazete dışında soran olmuyordu. 

Almanın değil, vermenin en iyi örneğini bir kez vermiş ve orada durmuştu:

Eşinin soyadını almak yerine, ona kendi aile soyadını vermişti.

*

Cumhuriyet tarihinin Hazine’den sorumlu ilk bakanı olduğunda kendisine sorulmuştu:

“Başbakan olmayı da düşünüyor musunuz?”

Yanıt mı?

“Hayır, benim böyle bir şeyim yok. Benim tek amacım, evlatlarıma dönmek.”

“Evlatlarım” dediği, Boğaziçi’ndeki öğrencileriydi. 

Belli ki “evlatları”nı çok özlüyordu. 

Bu yüzden gazetecilere, bürokratlara arada boş bulunup “Bak yavrum...” diye hitap ettiği gazetelere yansıyordu.

*

Bir röportaj sırasında bendenize de “yavrum” demişti. 

Ama artık bir haber değeri yoktu. 

Haber, gazetecinin ona “yavrum” demesiydi.

Ankara’da da çok şükür öyle bir haber oluşmadı...

(Şimdilerde “Al yavrum sana 10 bin dolar!” haberleri belki bu eksikliği gideriyor.)

*

13 Haziran 1993 günü, DYP kongresi büyük bir heyecanla toplandı.

“İsmet Abi formülü” öne çıkıyordu. Zira sağ siyasette kural, bıyıklıların bıyıklıları seçeceğiydi. 

Tansu Hanım kuralı bozdu.

Zaten sanki kural bozmak için yaratılmıştı. 

Ama sonunda bozulmayan kural gereği o da bir kenara itiliverdi. 

*

Ne liderler ne vekiller vardı, zaten yoktular. 

Demeçler verirlerdi arada bir. 

Atatürk’e hakareti marifet sayarlardı.

Azıcık alkışlansalar daha da azarlardı.. 

Zira Cumhuriyete ve kurucusuna sövmek, en köklü yobaz geleneğiydi.

İktidarı saran bu kenelere kızmaya gerek yok.

Cumhuriyetin mezarcısı çok.

1991 - 2001 yılları arasında Reyiz’in eski partilisi ve hemşerisi milletvekili Hasan Mezarcı da onlardan biriydi. 

Günah almayalım; onun “dava”sı ise Reyiz’i bile kıskandıracak somutluktaydı.

“Anıtkabir yıkılsın!”

Yıllarca gazetelere manşet oldu. 

Son yıllarda taklitleri çoğaldı ve Atatürk’e nankörlük etmek iyice ayağa düşünce “Mesih” olmaya karar verdi.

Arada gazeteci Hakan Aygün’ün YouTube kanalına “Mesih” sıfatıyla konuşmakla yetiniyor.

Devlette korunup kollanan yeterince “Atatürk düşmanı” bulunduğundan sadece iktidarı imana getirmeye çağırıyor:

“Asgari ücretle insanları çalıştırmak, onların kanını emmektir, hayatlarını çalmaktır. Bundan daha büyük bir günah olabilir mi?”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları