Öfkenin Hası Kontrolsüz Olanıdır

13 Mayıs 2014 Salı

Siz bakmayın atalarımızın “Keskin sirke küpüne zarar verir! Öfkeyle kalkan zararla oturur!” falan demesine..
Vatandaşa sokak ortasında “Ananı da al git!” dediği günden beri öfkelenip duruyor.
Ama 12 yıldır da yerinde oturuyor.
Zararda falan da değil.
“Montaj” demekle yetindiği tapelere bakılırsa sıfırlamakla tükenmeyecek kadar da kârda!
Bağırıp çağırmak ağzına tat vermiş durumda.
Çünkü öfke baldan tatlı!
Öfke sadece belagat siyaset değil, ticaret sanatı da aynı zamanda.
Öfkenin tadından, rantından ilk yararlanan Cem Uzan olmuştu.
Konserli, döner-ekmek takviyeli artistik öfke patlamalarıyla sıfırdan yüzde 7’ye çıkarttıydı oylarını.
13 Haziran 2003’de Bursa mitinginde Erdoğan için sadece sinkaf etmediği kaldı:
“Sen ne biçim Müslümansın. Gözünü hırs bürümüş. Allah korkusu kalmamış. Allahsız olmuşsun. Allahsız herif” dedi. Erdoğan’ın şikâyeti üzerine 8 ay hapis ve para cezası aldı.
Ama Yargıtay fazla diyerek bozdu. (Yani Uzan’ın sözlerini kısmen yerinde buldu.)
Bursa 3. Asliye Mahkemesi, davaya yeniden baktı. Bu defa Uzan’a “değişik bir ceza” verdi:
“Öfke Kontrolü Programı”na katılmak ve 5 kitap okumak!
Uzan bu cezayı da ağır bulup itiraz etti.
Ama bu arada “kitap okuma cezası” resmen ve yargı kararıyla “hapis yatma” ile eşdeğer ceza haline geldi! Cem Uzan infazı erteletip durdu ve “öfke kontrolü”nün ne menem bir program olduğu ise hiç anlaşılmadı!
Başbakan’a son olay üzerine “öfke kontrolü” öneren önerene...
Beyhude çaba!
Cem Uzan’ın metelik vermediği tedaviye Tayyip Erdoğan tenezzül eder mi?

Sırada Protokol Kumpası Var
Öfkesinin artçı şokları yakında ortaya çıkacaktır.
Devlet protokolünde TBMM üyeleri ve Sayıştay Başkanı’ndan sonra 25. sırada yer alan Türkiye Baralor Birliği Başkanı “tenzili rütbeye” uğrayacaktır.
Protokole bir süre önce yine ayar verilmişti.
Elbette onun talimatıyla. 51. sıradaki
“Diyanet İşleri Başkanı”nı (DİB)
10. sıraya “terfi” ettirmişti. Ve böylece DİB, Bakanlar Kurulu üyeleri ve TBMM’deki muhalefet liderlerinin önüne geçmişti.
Aslında “ulemaya danışma” ilkesi nedeniyle Diyanet İşleri Başkanı’nın yerinin Başbakan’ın hemen sağı olması gerekir.
Bu arada olan kuvvet komutanlarına oldu. Bir anlamda başlarına çuval geçirilerek 15. sıraya itildiler.
Eski listede 11. sırada yer alan orgeneral ve oramiraller ise artık çok gerilerde.
Demokrasi demek, seçilmişin atanmışın önünde olması demek. Haydi Diyanet’i mübarektir diye geçtik. Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nı da seçilmiş saymayalım.
YÖK Başkanı’nın; bakanların, TBMM başkanvekillerinin ve milletvekillerinin önünde olması ne demek?

Öfke Burcu
Aziz Yıldırım’la ortak yanı sadece
Fenerbahçelilik değil.
İkisi için de öfke bir belagat, yönetim ve öz-savunma sanatı.
İkisi de aynı düşünüyor:
“Öfke keskin sirkedir.
Asla saklamaya gelmez.
Yoksa sinsi bir hastalık gibi içine işler insanın. Dışa vurmalısın. Yoksa o seni vurur!
O vurmadan, sen vur.
Ve sabırlı-sakin ol diyenden uzak dur!”

Kendi Rakibini Kendin Yarat
İsrail lideri Perez’e “van münit” dedi ve eklediydi:
“Daha da Davos’a gelmem!”
Sahiden gitmedi.
Van’ın deprem sefaletinden söz eden Metin Fevzioğlu’na daha da sinirlendi.
“Van minit” falan kesmedi.
“Bir saat yaa!” Oturduğu yerden haykırdı:
“Yalan konuşuyorsun!
Edepsizlik etme!”

Ardından da ekledi:
“Onun katıldığı toplantılara gelmem!”
O kim?
Türkiye Barolar Birliği (TBB) adlı kamu kurumunun başkanı.
Devlet protokolündeki yeri TBMM üyelerinin hemen arkasında gelen kamusal kurum.
Protokol, onun bayıldığı sözcükle “devlet adabı-edebi” demek.
TBB, Başbakan gibi değil.
Genellikle sünnet düğünlerine, temel atma törenlerine falan katılmıyor.
Devlet adap ve edebinin gerektirdiği yüksek yargının ve adli yılın açılışı gibi toplantılara katılıyor.
“O varsa ben yokum!” demek...
Barolar Birliği Başkanlığı’na savaş açmak demek...
Belki de asıl amacı bu.
Kendisine kolay lokma bir siyasi rakip yaratmak...
Benzer bir planı “van münit” ile de denedi.
İsrail’e, Perez’e meydan okuyarak önce İslam ülkelerinin sempatisini kazanmak, sonra da Suriye’de Esad’ı tepelemek!
Ustalık dönemine geçti ya!
Öfkeyi artık belagat için değil, ince siyaset için kullanıyor.
Ne diyelim?
Tanrı Türk’ü korusun!

Okuma Cezası...
Metin Feyzioğlu’ndan kıl kapmasının bir nedeni de onu “anayasa profesörü” sanması olabilir.
Oysa Feyzioğlu ceza hukukçusu. Hakaret fiiline kesilebilecek en üst cezayı da, bu konudaki içtihatları da iyi biliyor. Ki, kendisine resmi bir törende “Edepsizlik etme” diye hakaret eden Başbakan’a dava açmayacağını açıkladı.
“Allahsız herif!” sözü için Uzan’a “5 kitap okuma cezası” veren mahkeme, “Edepsizlik etme” sözü için Erdoğan’a verse verse “Haftada 1 gün Cumhuriyet gazetesi okuma cezası!” verebilirdi. O da bu cezayı, “Dokunulmazlığım var!” diye dönem sonuna erteletirdi.   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gerçeğin demine Hu 28 Nisan 2024
Erdoğannâme... 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları