Halka gitmek

30 Ağustos 2023 Çarşamba

Daha öncelerde de yazmış olabilirim.

Sürekli ve uzun süre yazınca tekrara düşmek kaçınılmaz olabiliyor.

Öyleyse eğer, özür dilerim.

Bu yazıda, şair olarak aldığım iki unutamadığım alkıştan söz edeceğim.

İlki Sofya’da, bir metalürji fabrikasındaydı.

1970’ler olabilir.

Büyük fabrikanın üst katında, balkonumsu bir yerdeydik. 

Aşağıda, girişte muazzam bir işçi kalabalığı vardı.

Sanki devrim konulu siyah beyaz bir filmdeydik...

Hangi şiirimin okunduğunu anımsamıyorum.

Fakat uzunca bir şiirimdi.

Önce ben şiirin bir dörtlüğünün Türkçesini okuyordum. Ardından Bulgarca çevirisi okunuyor ve bunu her seferinde aşağıdan yukarıya yükselen coşkulu alkışlar izliyordu.

Bu alkışları unutamam.

Unutamadığım bir başka alkış, bu kez Türkiye’de, Hacıbektaş’taydı...

Yine 1970’ler olabilir.

Halkın içinde şiir okuyorduk.

Ben, çevrem çoğunluğu kadın köylülerle çevrili “Parkta Rastladığım Adamın” başlıklı şiirimi okuyordum.

Bir gerçek öyküydü bu.

Bir parkta rastladığım bir eli bileğinden kesik bir köylüden dinlediğim öyküydü.

Zorunlu olarak fabrika işçisi olmuş, kısa süre sonra da “iş kazasında” bir elini yitirmiş; şimdi işsiz, ümitsiz Trakyalı bir köylünün öyküsü...

Şiirin daha başlarında çevremdeki kadınlardan yükselmeye başlayan “cık” “cık” sesleri, giderek bir “cık” “cık” korosuna dönüşmüştü.

Okumakta olduğum şey şiirden daha farklı, daha başka bir şeye dönüşmüştü artık.

Şair, şiir, dinleyenler, Trakyalı köylünün kederinde buluşmuşlardı.

Kitaplarımda, bir yerlerde bu şiiri bulup okursanız söylediklerim daha iyi anlaşılacaktır.

Hacıbektaşlı bu sevgili köylü kadınlarının “cık” “cık”ları şair olarak yaşamım boyunca aldığım en unutulmaz alkışlardandır.

Yazıya başlarken aklımda yoktu ama başlamışken sürdüreyim...

Unutulmaz olmaktan çok ilginç bir toplu alkışla Hindistan’ın güneyindeki Kerela eyaletinin bir hapishanesinde ödüllendirildim... 

Büyük bir salona sıra sıra dizili sandalyelere oturmuş mahkûmlara “Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var”ı okudum.

Yine bir dörtlüğü Türkçe okuyuşumun ardından, genç bir Hintli arkadaş bu dörtlüğün (sanırım Malayamca) çevirisini okuyordu.

Oturdukları sandalyelerde şiiri sessizce dinleyen bir erkek kalabalığı, şiirin bitiminde beni güçlü bir alkışla ödüllendirdiler...

Benzerleri arasından çok hoş, eğlenceli bir tanesiyle örnekleri bitireyim.

1960’lı yılların başları... Bursa’da Set Üstündeki Havana meyhanesinde yaşı yirmiye henüz değmiş delikanlılarız. 

O günlerde, böyle anlarda içimden en çok gelen şeyi yaparak sevgili Attilâ İlhan’ın “Kaptan”ını ezberden, oturduğum yerden okumaya başladım...

Meyhane, çıt çıkarmaksızın şiiri sonuna kadar dinledi...

Son dizenin hemen ardından, masalardan birinden, ufak tefek olduğunu anımsadığım halktan bir adam bir haykırışla ayağa fırladı: “Yaşaa, Namık Kemal!”...

Bana, Attilâ İlhan’a, Namık Kemal’e bu coşkulu selam da unutulmaz!

Sözü yıllardır gittiğimiz şiir dinletilerine getireceğim.

Her birinden büyük mutluluk duyuyorum.

Salonlar dolusu okurlarıma, izleyicilerimize şiirlerimi okuyuşum; şiir, yaşam, ülkemiz üzerine söylediklerim, söyleşilerimiz, yaşamımın en büyük mutluluklarındandır.

Dinleti sonrasında kimileri saatlerce süren imzalar sırasında karşılıklı sevgi sözlerimiz bu mutluluğu tamamlıyor.

Fakat içimde hep bir eksiklik duygusu kalıyor.

İstiyorum ki davetlisi olduğumuz kurumlar, özellikle belediyelerimiz, bizi kahvelere, köylere; esnafın, zanaatkârların, işçilerin topluca bulunduğu işliklere, çarşılara, arastalara da götürsünler...

İstiyorum ki üstü başı makine yağı içinde bir çocuğun aklında bir şiirimden bir dize, bir sözcük kalsın...

Genç bir işçi yanıma gelerek az önce okuduğunuz şiiri nerede bulabilirim, onu sevgilime okuyacağım desin...

İstiyorum ki bir köy kahvesinde ya da meydanında genç, yaşlı, kadın erkek yöre köylülerine şiirlerimi okuyayım... Onlardan türküler, mutlaka ezbere bildikleri şiirler dinleyeyim...

Son sözüm de DİSK başta olmak üzere sendikalarımıza olsun.

Bizi neden fabrikalara çağırmıyorsunuz?

Bu ülkede çağrınıza kanatlanarak gelecek şairler var... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ülkem için korkuyorum 24 Nisan 2024
Devlet suç işliyor 17 Nisan 2024
Bir bayram kutlaması 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları