Barış Doster

KDV indirimleri ve ekonominin geleceği

30 Mart 2022 Çarşamba

İktidar, ekonomik sorunları çözmek için attığı adımlarda umduğunu bulamıyor. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan KDV indirimlerini açıkladı. Lakin söz konusu indirimlerin de beklenen etkiyi yapmayacağı belli. Çünkü sorunlarımız yapısal. Üretimi, yatırımı, istihdamı, ihracatı, vergi adaletini, verimliliği, kalkınmayı, gelir dağılımını unutmuş bir ekonomiyiz. 24 Ocak 1980 tarihinde tutulan yol, izlenen program, farklı partiler tarafından harfiyen uygulandığından, kısa vadede çözüm de mümkün görünmüyor.  

Öncelikle şunu kabul edelim, ekonomi; sadece para politikalarından, fiyat istikrarından ibaret değildir. Bunlar önemlidir elbette, ama ekonomi, çok daha fazlasıdır. Ekonomik büyümeyi öne çıkarıp büyümenin niteliğini, sürdürülebilirliğini geriye itmek; büyüme istatistiklerini, parasalcı politikaları öne çıkarıp asıl önemlisi kalkınmadan, planlı kalkınmadan, bütüncül kalkınmadan, kalkınma ekonomisinden vazgeçmek yanlıştır.    

Bizim bu yanlış dediklerimiz, kimilerinin ekonomi politik tercihi, ideolojik tercihi, sınıfsal tercihi olabilir. Liberalleri, neoliberalleri mutlu edebilir. Ama Cumhuriyetçilerin, yurtseverlerin, devrimcilerin, Atatürkçülerin, solcuların, ulusalcıların buna usulden ve esastan itirazı vardır. O nedenle, sadece liberal demokratları, muhafazakârları, sağcıları, milliyetçileri değil, bazı sosyal demokratları ve hatta sosyalistleri de hayli etkilemiş olan Turgut Özal’dan bu yana dolaşımda olan, “Sınıf kavgası sona erdi”, “Emek- sermaye çelişkisi aşıldı”, “Küreselleşme çağında yaşıyoruz” gibi cilalı sözleri sorgulayarak başlamak gerekir işe.  

CUMHURİYETÇİLİK, KAMUCULUK, TOPLUMCULUK, HALKÇILIK 

Belirtelim, bir Cumhuriyetçi sadece büyüme rakamlarına bakmaz. Zira büyüme ille de toplumsal refahı getirmeyebilir. Aralarında her zaman doğrudan ilişki yoktur. Büyümenin niteliği, sürekliliği önemlidir. Nitekim Türkiye büyüdüğü oranda kalkınamayan; büyüdüğü halde istihdam yaratamayan bir ülkedir. Yıllarca istihdamsız büyümüş, istihdamsız büyüme hastalığına yakalanmıştır.   

Küreselleşme yanlıları, kalkınmayı unutturup büyümeyi öne çıkardıklarından, toplumsal değil, kişisel büyümeyi, zenginleşmeyi öncelediklerinden, bu tercihleri, siyasete, bürokrasiye, akademiye, iktisat eğitimine de yansımıştır. Parasal büyüklük, ülke ekonomisinin borçlanma kapasitesi, ülkenin borcunu çevirip çeviremediği konuşulmaktadır yıllardır bu yüzden. Ama gelir dağılımı adaletsizliği, bölgeler arası gelişmişlik farkı, yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan milyonlar, o denli öne çıkamamaktadır. Çünkü ortalama yaşam süresi, yaşam kalitesi, toplumsal katılım, kültür ürünlerinin tüketimi, eğitim düzeyi, emekçilerin örgütlülüğü büyüme kavramı altında değil, kalkınma kavramı altında incelenirler.  

Yineleyelim: Büyüme, kalkınma anlamına gelmez. Kalkınma ile üretim, mülkiyet ve bölüşüm ilişkileri arasında, toplumsal refah arasında doğrudan ilişki vardır. Kalkınma için de kamucu, halkçı, toplumcu, devletçi politikalar şarttır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları