Kim önce gidecek?

21 Eylül 2015 Pazartesi

Türkiye’yi yöneten siyasal İslamcı aklın “İhvan kuşağı yaratma” fantezisiyle Suriye’de 4.5 senedir yürüttüğü mezhepçi yıkım politikalarına itiraz edenler gayet iyi anımsarlar. Bir ara sosyal medyada dönen bir temenni vardı: “Erdoğan, Esad’dan önce gidecek” diye... İlkini kestirebilmek için 1 Kasım seçimini bekleyeceğiz. İkincisinin ise bir mucize filan olmazsa “uzun vadeye” kaldığı artık netleşti.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry geçen hafta, IŞİD ve cihatçı Selefilerin bileğini bükmek ve Suriye’de siyasi çözüm için Rusya ile askeri/diplomatik kapsamlı işbirliğini teyit ederken şöyle dedi: “Odak noktamız IŞİD’i yok etmek olmaya devam ediyor ve ayrıca Suriye’de Esad’ın uzun vadeli varlığıyla başarılabileceğine inanmadığımız siyasi anlaşma. Ortak zemin bulmak için yollar arıyoruz.
Bu sözler Esad’ın gidişinin kısa ve orta vadede öncelik olmaktan çıktığının bugüne kadarki en net ifadesi. Ortadoğu’da uzun vadeyi ise kim nereden bilebilir!

***

Geçmiş yazılarımızı okuyanlar, bu noktaya gelinmesine şaşırmayacaklardır. Satranççı Ruslar, İranlılarla elbirliği içinde IŞİD’le mücadele koalisyonuna bölge rasyonalitesine uyan ve kaçınamayacakları bir gündem dayattılar. Batı’nın entelektüel kibrinin sahayı doğru okuyamamak olarak tezahür eden körlüğünden yararlandılar. Beğenin yahut beğenmeyin hem tutarlı durdular hem de uluslararası hukukun sınırlarını aşmama ustalığını sergilediler. Salt bu yazki son aşamaya bakmak kâfi:
Bir: Obama yönetimi Sünni müttefiklerinin fantazisi olan “ılımlılık” safsatasıyla cebelleşti. Neocon odakların Amerika’ya El Kaide uzantısı Nusra ve türevi Ahrar’ı “ılımlı” diye pazarlama çabası da sonuç getirmedi. Rejim değişikliği ajandasıyla savaşın devamı Batı’ya zorlayıcı bir sığınmacı maliyeti çıkardı.
İki: Rusya yaz başında diplomatik cephede IŞİD ve cihatçı Selefi virüsün temizlenmesi için büyük güçler, bölge güçleri ve sahada tek etkili güç olan Irak ve Suriye orduları eşliğinde yürütülecek bir çözüm planı sundu.
Üç: Batı’da yine “Rusya yakında Esad’ı terk edecek” safsataları havada uçuşurken Moskova askeri ağırlığını koydu. ABD yönetimi 12 aydır bir terör oluşumunu “Şam’ın oluruyla” vurmak durumunda kalmışken, Ruslar BM’de Suriye’yi temsil eden bir yönetime yasal askeri anlaşmalar uyarınca desteği artırdı. İncirlik’e karşı Lazkiye’yi devreye sokup Ortadoğu’daki ilk kez hava üssü edinecek uzun vadeli bir etkinliğe ulaştılar.
Dört: Devlet Başkanı Vladimir Putin eylül başında Esad’ın “kapsayıcı bir geçiş hükümeti kurulmasına da yeni seçimler düzenlemeye de hazır olduğunu” duyurdu. Yani Kerry’nin bugün çözümün Esad’lı olacağını teslim ederken “Esad müzakere masasına oturursa...” türü söylemini baştan boşa düşürdü.

***

Artık rasyonel zemine dönülüyor. ABD yönetimi, bu kez doğrudan müdahil olmayıp bölgedeki vekilleri aracılığıyla yürüttüğü rejim değişikliği ajandasından geri adım atıyor. Nihayet IŞİD’e ve bölgeyi tüm renklerinden arındırmayı hedefleyen cihatçı Selefi zihniyete karşı hakiki bir uluslararası seferberlik olasılığı beliriyor. Sonuç alınır mı, nasıl ve ne zaman kestirmek güç. Suriye’nin de fakto bölünmesi senaryosuna başvurulmayacağının henüz tam garantisi yok.

***

Maalesef bunlardan payımıza düşenler vahim. Zira çözüm olasılığı belirmesi ancak Türkiye ve Suudi Arabistan’ın oyundan büyük ölçüde düşmesiyle mümkün oldu. Suudiler Yemen bataklığında kıvranmakta, Türkiye ise kendi kaşıdığı Kürt yarasıyla uğraşmakta.
Bizim irrasyonel aklıevveller de “İslamofobik terör ortaklarına acımasız direniş” başlıklı yazılarıyla palavralar sıkmakla meşgul. Her zamanki gibi kendi sebep oldukları felaketleri başkalarının sırtına yıkabilecekleri hesabıyla... Ne diyelim, fıtrat meselesi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları