Her tarafı dökülüyor - II

15 Aralık 2016 Perşembe

AKP Türkiye’sine bakanların her tarafı dökülüyorkanaatini güçlendiren veriler artıyor.

Ekonomik kriz...
Türk Lirası, dolar karşısında bir yılda yüzde 34 değer kaybetti. Dış ticaret açığı azalması gerekirken bu yılın ekim ayında bir önceki yıla göre yüzde 29 arttı. Bu artışa bakarak, şirketlerin dolar cinsinden borçlarını karşılama olanaklarının daha da zayıfladığını söyleyebiliriz. AKP liderliği, kurun değeri, sermaye hareketlerinde serbestliği, bağımsız para (faiz) politikası, hedeflerinden, aynı anda yalnızca ikisini gerçekleştirebileceğinden habersiz bocalayıp duruyor.
Bu sırada, Türkiye ekonomisinin büyüme hızı, son yedi yılda ilk kez eylül ayında yıllık yüzde -1.8 ile resesyon alanına giriyor. Bu bozulmanın arkasında iç tüketimdeki hızlı gerilemenin olduğu anlaşılıyor. İç tüketimdeki hızlı gerilemeyi, 15 Temmuz’dan sonra yüz binden fazla insanın işinden atılmasına yol açan tasfiye dalgasının yarattığı gelir kaybıyla ilişkilendirirsek, resesyonun, siyasal İslamın başkanlık saplantısının doğurduğu kötü yönetimle ilgili bir siyasi boyutunun da olduğunu söyleyebiliriz.
AKP döneminin başında 129 milyar dolar dolayında olan toplam dış borç, bu yıl 421 milyar dolara ulaşmış, aynı dönemde, portföy yatırımlarına toplam 144 milyar dolar, doğrudan yatırımlar için de 137 milyar dolar yabancı sermaye gelmiş. Bu kaynak girişine karşılık, imalat sanayiinin ve tarım, orman, balıkçılık üretiminin GSMH içindeki payları sırasıyla yüzde olarak 1998’de 23.6 ve 12.6 düzeyinden 2002’de 17.6 ve 10.3’e, 2015’te 15.2 ve 10.1’e gerilemiş. İmalat sanayiinin yıllık ortalama büyüme hızı da 1998-2003 döneminde yüzde 30’larda dolaşırken 2012-15 döneminde yıllık ortalama 9.8 düzeyine gerilemiş.
Peki öyleyse “ülkeye giren bu kaynaklara ne oldu?” Ben cevabını bilmiyorum ama aklıma Asya krizi sırasında “ahbap çavuş ekonomisi”, otokratik yönetimler konuşulurken IMF’nin, “verilen borçların yüzde 30’unun, ekonominin üretim kapasitesini geliştirmeye değil, doğrudan liderlerin cebine gittiğine” ilişkin açıklamaları geliyor.

Siyasette kaosa doğru
AKP’nin projesinin gelip dayandığı, kültürel, siyasi ve jeopolitik sınırlara bakarak, “AKP rejiminin ne kadar şiddet kullanırsa kullansın, artık asla istikrar kazanamayacağını” ileri sürmüştüm. İstikrarsızlık unsurları da birikmeye devam ediyor.
Irak’ta IŞİD toprak kaybetmeye, Suriye’de Esad muhalefeti hızla erimeye devam ederken IŞİD’in Türkiye’yi hedef göstermeye başladığı görülüyor. AKP rejimi HDP’nin eş genel başkanlarını, milletvekillerini, belediye başkanlarını tutukladı. Baskıları arttırdıkça, provokasyona, “false flag” (yanıltıcı) operasyonlara uygun bir ortam gelişiyor. Devleti ve toplumu “liderle” “bir”leştirmeyi amaçlayan bir başkanlık saplantısı da “ya başkanlık ya kaos denklemini” yeniden gündeme getiriyor. Bu gelişmeler de en az 44 kişinin ölmesine, 160 kişinin yaralanmasına yol açan terörist saldırılara benzer eylemlere uygun bir ortam yaratıyor.
Güvenlik güçleri HDP’li siyasetçilere yönelik operasyonları genişletirken AKP yandaşı medyada kimi yazarların, Alevileri hedef alan katliam tehditleri bu kesimde, iktidarın nimetlerini toplamaya devam etmek adına iç savaş çıkartmaktan çekinmeyen bir anlayışın gelişmekte olduğunu düşündürüyor. En yukarıdaki sesin, “İç savaş çıkarsa ezer geçeriz” ifadeleri de bu anlayışı cesaretlendiriyor.
Dış basında analistler, Türkiye’nin “AB ve Batı’yla bağlarını kesin bir biçimde koparmaya doğru gittiğini” (Carnegie), “Kürt politikasının çıkmaza girdiğini” (Brookings), yönetimin “politikalarının başarısızlığa mahkûm olduğunu” (Bloomberg) savunuyorlar; Türkiye’nin Trump üzerinden ABD’ye şantaj yapmaya çalıştığı ileri sürülüyor (MSNBC). Adeta Türkiye, bir “haydut ülke” konumuna doğru itiliyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları