Erinç Yeldan

IMF’den Türkiye Ekonomisine Bakış

09 Ekim 2013 Çarşamba

IMF’nin Türkiye ekonomisinin 2013
ve sonrasına ilişkin gözlem ve uyarılarını
kapsayan IV. Madde Değerlendirmesi
yayımlandı. Değerlendirme raporu, 2013
sonrasında Türkiye ve küresel ekonomiye
ilişkin güncel verileri ve öngörüleri
sunmakta. Bu yazımızda kısaca söz
konusu verileri ve IMF’nin önerilerini sizlerle
paylaşmak arzusundayım.
IMF, Türkiye ekonomisinin 2013
ve sonrasında uluslararası sermaye
hareketlerinin daha “merhametsiz” bir
görünüm alacağını vurgulayarak kısa
dönemde gerek para, gerekse kamu
maliyesi politikalarında sıkılaştırmaya
gidilmesini önererek işe başlıyor. IMF’nin
“geleneksel” daraltıcı makro ekonomi
politikaları söylemine son derece
uygun olan bu adımın gerisinde Türkiye
ekonomisinin dış açığının çok yüksek,
büyüme temposunun ise tarihsel oranların
gerisinde kalması tespitleri yatıyor.
IMF heyeti özellikle para politikasının
muğlak, belirsiz ve karmaşık olmasından
rahatsızlığını dile getirmekte ve mevcut
para politikasının enflasyon hedeflerine
ulaşmakta yetersiz kalacağı yolunda
Merkez Bankası’nı uyarmakta. IMF’ye
göre, TCMB’nin mevcut “geleneksel
olmayan para politikaları” demetinin aşırı
karmaşık ve çok fazla hedefe yönelmekte
olduğu gözleniyor. Bu da enflasyonla
mücadelede “piyasaların” TCMB’ye olan
güveninin sarsılmasına yol açıyor. IMF’ye
göre Merkez Bankası bir an önce pozitif
reel faiz sunan bir para politikası izlemeye
başlamalıdır. (Mevcut politika faizinin yüzde
4.5 ve reel olarak yaklaşık yüzde eksi 4
olduğu düşünülürse, IMF’nin faizlerin en
az yüzde 8.5 oranına çıkarılmasını önerdiği
söylenilebilir.)
IMF Değerlendirme Raporu’nda ele alınan
önemli bir diğer makro fiyat ise reel döviz
kurudur. IMF öngörüleri, yabancı dövizlerin
2003 yılındaki değerini 100 kabul edersek,
2012’de yaklaşık yüzde 15 ucuzlamış
olan dövizin reel fiyatının, 2018’de yüzde
19’a değin düşeceğini belirtmektedir.
Dolayısıyla, Türkiye ekonomisi 2010’lu
yıllarda da ucuz döviz (aşırı değerli TL)
patikasını izlemeye devam edecektir.
IMF’nin Türkiye ekonomisinin yakın
geleceğine ilişkin öngörülerinin çoğunlukla
durgunluk içermekte olduğu görülüyor.
IMF’nin ağustos sonunda sunmuş olduğu
projeksiyonları, Türkiye ekonomisinin
2013’te yüzde 3.8; 2013-18 arasında
da ortalama yüzde 4.2 oranında
büyüyeceği yönünde. Her iki oran da
tarihsel potansiyel ortalamanın altındadır.
İşsizlik oranındaki yüzde 9.4 öngörüsü
ile birleştiğinde, Türkiye’nin 2010’lu yılları
küresel krize koşut olarak durgunluk
içerisinde izleyeceği öngörüsü hemen
anlaşılıyor.
IMF’nin makro düzeydeki diğer önemli
öngörüsü ise cari işlemler açığına ait.
IMF öngörüleri 2012’de milli gelirin yüzde
6.1’i düzeyinde gerçekleşen cari işlemler
açığının giderek yükseleceğini ve 2018’de
yüzde 8.3 olacağını vurguluyor. Tanım
gereği, cari açığın iki ana kaynağı özel ve
kamu tasarruf yatırım açığıdır. Öngörüler,
kamu kesiminde tasarruf yatırım açığının
ortalama yüzde 1.4 düzeyinde kalacağını,
ancak özel sektörde tasarruf yatırım
dengesinin bozulmaya devam edeceğini
vurgulamakta. Dövizdeki ucuzlamaya koşut
olarak, özel sektörde ulusal tasarruf yerine
dış borçlanmaya dayalı bir dış tasarruf (cari
işlemler açığı) kullanımının özendirilmesi
kaçınılmaz gözüküyor.
IMF’nin öngörülerine dayanarak genel
bir değerlendirme sunarsak üç rakam
öne çıkmaktadır: yüzde 9 (+ ?) düzeyinde
işsizlik; milli gelire oran olarak yüzde
8.4 düzeyinde cari açık ve yüzde 4.2
düzeyinde büyüme hızı. Daha önceleri
bu oranlar çok daha yüksek büyüme hızı
ve daha düşük cari açık oranında denge
oluştururken Türkiye’nin 2018’e değin
makro dengelerinin daha düşük büyüme
ve daha yüksek cari açık ile beraber
gerçekleşeceği anlaşılıyor. Yüzde 7 - 8
büyüyen bir ekonomide yüzde 9.2 olan
işsizlik oranının, yüzde 4.2 büyüyeceği
tahmin edilen bir ekonomide gene aynı
düzeyde kalacağını öngörmek ise çok
gerçekçi durmuyor.
Bütün bu veriler Türkiye’nin sorunlarının
çevrimsel (cyclical) olmaktan öte, yapısal
nitelikte olduğunu (dışa bağımlılık, enerji
bağımlılığı, düşük ulusal tasarruflar)
belgelerken; daha fazla mali disiplin
ile aşılabilecek boyutun çoktan aşılmış
olduğunu vurgulamakta.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları