Erinç Yeldan

Onuncu Kalkınma Planı'nda Hayali Sanayileşme Tasarımları

10 Temmuz 2013 Çarşamba

=2014-2018 dönemini kapsayan Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı geçen hafta sessiz sedasız kabul edildi. “Planlı kalkınma” döneminin çok uzağında kalan ve bir “kalkınma” planından ziyade öngörü ve temennilerle sınırlı tutulan söz konusu doküman, bir nostaljik söylem olarak belirse de uzun vadeli amacını şöyle tespit etmekteydi: “Yeniden şekillenmekte olan dünyada milletimizin temel değerlerini ve beklentilerini esas alarak gerçekleştirilecek yapısal dönüşümlerle ülkemizin uluslararası konumunu yükseltmek ve halkımızın refahını artırmak... Bu çerçevede, 2023 yılında GSYH’nin (milli gelirin) 2 trilyon dolara, kişi başına gelirin 25 bin dolara yükseltilmesini; ihracatın 500 milyar dolara çıkarılmasını; işsizlik oranının yüzde 5’e düşürülmesini; enflasyon oranlarının kalıcı bir biçimde düşük ve tek haneli rakamlara indirilmesini hedeflemek...

\n

Teknik olarak, bu amaç doğrultusunda, “2018 yılında GSYH’nin 1.3 trilyon dolara, kişi başına gelirin 16 bin dolara yükseltilmesi; ihracatın 277 milyar dolara çıkarılması; işsizlik oranının yüzde 7.2’ye düşürülmesi” hedeflenmektedir. Planın makro ekonomik hedefleri aşağıdaki tabloda özetlenmektedir.
Plan metni “Küresel kriz öncesi dönemde likidite bolluğunun etkisiyle dünya ekonomisi yükselen ve gelişmekte olan ekonomiler öncülüğünde yüksek oranlı bir büyüme dönemi yaşamıştır” tespitinde bulunurken “ancak, yüksek büyüme dönemi küresel dengesizliklerin arttığı ve küresel krizin tohumlarının atıldığı bir dönem olmuştur” yargısıyla da küresel kapitalizmin sürmekte olan kriz konjonktürünün ana öğelerinin altını çizmektedir. Dolayısıyla, Türkiye ekonomisinin küresel krizden çıkışının ve sürdürü-lebilir bir büyüme performansı yakalayabilmesinin biricik koşulu verimlilik artışlarından ve sanayileşmenin derinleştirilmesinden geç-mektedir.
Ancak, planın paylaştığı verilere göre, Türkiye ekonomisinde 2007-2012 döneminde büyümenin üretim yönünden kaynakları olan istihdam, sermaye stoku ve toplam faktör verimliliği (TFV) sırasıyla yıllık ortalama yüzde 3.3 ve yüzde 5.6 olarak gerçekleşmiş; buna karşın verimlilik artış hızı ise yüzde -05 (yüzde
negatif 0.5) ile “Dokuzuncu Plan” hedefinin çok gerisinde kalmıştır. Bunun ötesinde sanayi sektörünün GSYH içindeki payı yüzde 19.3’e düşmüş, hizmetler sektörünün GSYH içindeki payı ise artarak yüzde 72.7’ye yükselmiştir. Nitekim, “Onuncu Plan” metni “son yıllarda kaynakların sanayi sektöründen, rekabet baskısının sınırlı olduğu dış ticarete konu olmayan sektörlere yönelmesi ve imalat sanayisinin toplam katma değer içerisindeki payının düşmesi, orta-uzun vadede potansiyel büyüme oranını olumsuz yönde etkileyebilecektir” yorumuyla ulusal kaynakların sanayi sektörlerinden uzaklaşmasını ve verimlilik temposundaki gerilemeleri “kritik bir gelişme” olarak değerlendirmektedir. Bu bağlamda, 2014-2018 dönemin-de verimliliğin yüzde 1.1 artacağı beklentisi “para, maliye ve teşvik politikalarının uygulanmasında kaynakların üretken alanlara yönlendirilmesinin öncelik olarak gözetilmesine” dayanmaktadır.
\n

\n\n

\n“Kaynakların üretken alanlara yönlendirilmesi” beklentisi ise piyasanın kısa dönemli ve spekülatif rantiyer kararlarına ve yabancı sermaye girişlerine indirgenmiş durumdadır. Dış açığın kapatılması için ulusal tasarrufların artırılması konusunda gerçekçi bir adım atılmazken dış açıkların kapatılması ve Türkiye’de yatırımların sürdürülmesi ancak yurtdışından ge-lecek döviz girişlerine dayandırılmaktadır. Örneğin, yukarıdaki makro hedeflere göre, Türk mali piyasalarında ortalama döviz kurunun 2013’te 1.83 TL/dolar; 2018’de ise 1.96 TL/dolar olarak tahmin edildiği görülmektedir. Oysa, bu satırların yazılmakta olduğu daha 2013’ün temmuz ayında ABD Doları’nın döviz kuru 1.96 TL’yi aşmış konumdadır.
Özetle,
“Onuncu Plan”, döviz piyasalarında ve dış ekonomik dengelerde yaşanan gelişmelere karşı Türk ekonomi idaresinin yıllardır sürdürmekte olduğu kayıtsız ve ilgisiz tutumunu korumaktadır. Bir bütün olarak değerlendirildiğinde, 10. Kalkınma Planı metninin, AKP hükümetinin 2023 Türkiye ekonomisine ilişkin hayal ürünü dogmalarına ve siyasi rant projelerine feda edilmekte olduğu görülmektedir.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları