Hikmet Çetinkaya

Katliam çeteleri...

14 Temmuz 2016 Perşembe

Bazen en sıkı dostumuz oldular bazen düşmanımız...
Nasıl oldu diye düşündük, sağa döndük sola döndük, sonra özür falan diledik.
Kim dost kim düşman orası belli değil...
Almanya “soykırım” deyince düşmanımz oldu, mülteci sorunu, al gülüm ver gülüm hikâyesi, “Haydi gel barışalım, İncirlik’te uçaklarınıza yer açtık” çağrısı...
12 Eylül Anayasası’nın üzerine kurulmuş bir yönetim biçimi, yasaların yok sayılması, Balyoz mağdurları, kumpas, paralel devlet...
Eski ortağın polisi, savcısı, yargıcı, medyası...
Derin dostlar şimdilerde düşman.
Birlikte yürümüşlerdi o yollarda, yağmurda ıslanmışlardı ya!
Hey gidi günler hey!
Eski dostlar darbeci oldu...
Akıl oyunlarının bile almayacağı bir süreçten geçerken, eski düşmanımız İsrailen yakın dost” olurken gel de “Mavi Marmara”yı düşünme...
Yumun gözlerinizi, o İsrail komandolarının gemiye girişini anımsayın...
Kuşadası Limanı’nın İsrailli işadamı Ofer’e bir çırpıda verilişini, Tüpraş’tan yüzde 14.75 pay kapışını düşünün.
Ofer adlı muhterem, “Mavi Marmara”yı basıp masum insanları katleden komandoların eğitim verildiği okulun sahibi değil miydi?
Zamanında bu konuları derinliğine yazıp çizdik, üstelik Gülen’in ABD’den yaptığı açıklamayı eleştirdik...
Gülen ne diyordu:
Otoriteden izin alınması gerekiyordu!
Otorite İsrail’di...
Zaman hızla akıp gidiyor...
Düş kırıklıklarımız, yiten canlar, acılar...
Libya dostumuzdu, onları sırtından hançerleyen bizdik! Şimdi İsrail’le kucaklaşırken, ülkeyi yönetenler Gazze’ye insani yardım yapanlara bakın ne diyor:
Bize mi sordunuz?

***

Bu ülkede kimse kimseye bir şey sormaz...
Hele hele iktidara soru sormak, suç öğesini oluşturur.
Askeri darbelerle hesaplaşılmaz, kurulan kumpaslar, kendilerine dokununca birlikte yaptıkları hukuksuzlukları ortaklarına yükler siyasal iktidar...
Gün gelir o kumpası birlikte yaptıkları unutulup “paralel yapı” bulunur.
Devletin içinde böyle bir yapı olduğunu Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Casusluk ve Fuhuş gibi davalarda yaşamadık mı?
İnsanların hayatlarından beş yıl çalanlar önce bunun hesabını verir yargı önünde...
Laik, demokratik, sosyal, hukuk devletinin gereğidir bunlar...
Hesap sorulur hesap!
Devletin polisi, devletin savcısı ve yargıcı!
Yalan üzerine kurulmuş bir yapı eninde sonunda çöker.
O yıllar Esad’la kardeş olanlar, tüm hukuksuzlukların, adaletsizliklerin üzerini örtmek için çabalıyor.
Yurdum insanının yüzde ellisinin kulakları sağır, gözleri kör!
Paralel-maralel, deyip yargıyı tepeden tırnağa değiştirerek demokrasi ve özgürlükleri nasıl yaşam biçimi yapacaksınız?
Devletin olanaklarını kullanarak devletin en duyarlı birimlerinden kadrolaşan bir yapıdan söz ediyorum...
Evdeki hesap çarşıya uymaz, tıpkı Suriye’de savaşı göremediğimiz gibi...
Haydi onların deyişiyle, yine devlet içinde devlete dönüp şu saptamayı bir kez daha yapalım:
40 yıl önce okullarıyla, dershaneleriyle kadrolaşan Fethullahçılar 200-300 kişi değil... O kadrolaşma TSK’den polise; eğitimden her kuruma dek sızmış durumda...

***

Yaşananlar gerçekten çok acı çok...
Ölümlerle yatıp ölümlerle kalkıyoruz.
Kör terörün önüne geçemiyoruz, memleketimizi yol geçen hanına çevirdik, çevirmeyi sürdürüyoruz.
Komşularımızla düşman olduk, Rus uçağını vurduk, Almanya’yla bozuştuk...
Katliam çetelerinin kol gezdiği bir ülkede yaşıyoruz...
Elimizle besledik onları...
Şimdi ne yapacağımızı bilmeden esip gürlüyoruz...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları