Knidos Akademisi

21 Ağustos 2012 Salı
\n

\n

\n

\n

Sanat çevresinde Nevzat Metini tanımayan azdır. Eski tüfeklerdendir. Kitapçılık, yayıncılık yaptı. Sanat galerileri açıp yönetti. Bu arada belli başlı ressamlarımızın büyük boy, kapsamlı kataloglarını yayımladı. Biraz delidir ya, üç yıl önce Modadaki gösterişli sanat galerisini kapatıp gördüğü düşü hayata geçirmek üzere Datçaya gitti. Knidos Kültür ve Sanat Vakfı adına Yaka köyünde bir arazi kiraladı; sivil bir akademi kurmaya girişti. Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi gelişmiş ülkelerde bulunan bir modeldi. Büyük kentlerdeki sanatsal yoğunlaşmanın getirdiği tıkanıklık, sanatçıyı bunaltıyor, daha doğal ortamlarda kendisi ve yaratma eylemiyle baş başa kalma arayışına itiyordu. Böyle bir akademiden amaç, sanatçıların daha insani, daha doğal bir ortamda zaman zaman bir araya gelerek birlikte üretmeleriydi. \n

\n

Çalışmalara katılan genç sanatçılara diploma ya da sertifika vermek yerine, öze dönüş, görüş alışverişi, tartışma ve birbirlerinin yaratma süreçlerine tanıklık yoluyla gelişme olanakları sunulacaktı. Sonuçta akademiye usta, konuk ya da öğrenci olarak gelen ulusal ve uluslararası sanatçıların, birbirleriyle kaynaşıp deneyimlerini geliştirecekleri bir kültür ve sanat ortamı yaratmak esastı. \n

\n

Nevzat Metin tüm varlığını bu işe yatırdığı gibi bir ölçüde imece ve gönül birliği de sağladı. Böylece Türk plastik sanatlarına ve kültür hayatına önemli katkılar yapacak bir akademi kurdu. Kuşkusuz görmeden anlaşılmıyor verilen emek, harcanan çaba, beslenen inanç ve heyecan. Epeydir davet ediyordu beni Metin, bu kez önerisine olur, dedim. Gittim, gördüm. Kuzey Egeden Güneye indik. Hava sıcaklığı 39 derece yol uzundu. Ama iyi ki gittim, çünkü gördüklerime hayran kaldım.\n

\n

***\n

\n

UKKSA. Knidos antik kentine giden yol üzerinde. 11 bin metrekarelik bir yamaca yayılmış. Açık ve kapalı alanları, resim, heykel, cam, seramik atölyeleri, konukevi, kütüphanesi, sergi salonları ile doğa ortasında benzersiz bir sanat kültür vahası olmuş. Badem ve zeytin ağaçları arasındaki geleneksel Datça mimarisini yansıtan doğayla uyumlu taş yapılar özenle yapılmış. Virajlı dar bir yolu geçerek Akademi kapısı önüne geldiğinizde, önce geniş bir yeşil alana yerleştirilmiş büyük boy mermer ya da seramik heykeller karşılıyor sizi. Burada belirli bir süre çalışan yerli yabancı, genç usta birçok heykelcinin Anadolunun Ana Tanrıçaları yorumlarını içeren bu eserler bir arada etkileyici. Zaten akademiden içeri adım atar atmaz sanatsal bir alana girdiğiniz duygusu sarıyor sizi. \n

\n

Kültürel etkinlikler yaz aylarında yoğunlaşıyor. Benden önce, Bekir Coşkun ve Hasan Rastgeldinin, Yazının Rengi”, Ara Gülerin Afrodisiasın kazılar önceki durumunu belgeleyen Afrodisias Çığlığı adlı fotoğraf sergileri açılmış, henüz toplanmamışlardı. İdil Biretin konseri de akademi organizasyonuydu. Ben de bir akşamüzeri, ağaçlar altında, okurlarımla sohbetten hoşlandım. Çoktandır görüşme fırsatı bulamadığım, Datçaya yerleşmiş birkaç eski dostla yeniden bir araya gelmek de çok güzeldi. \n

\n

UKKSA, kısa sürede yalnız ünlü sanatçıların değil, Yaka köyü halkının, gençlerin, Datçada yaşayan ya da bölgeye yakın ressam ve sanatseverlerin dahası turistlerin de ilgi odağı olmuş. Zaman içinde, gerekli destek verilir ve yaşatılabilirse daha da gelişeceğine ve önem kazanacağından eminim.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 8 Ocak 2013
Burhan Günel 1 Ocak 2013
Edebiyatın Sağı Solu 25 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları