Fotoğraflar

26 Kasım 2012 Pazartesi

\n

CHP Sözcüsü Haluk Koç, kimi fotoğraflar üzerinden konuşuyor:

\n

Hikmetyarın dizinin dibinde oturan Recep Tayyip Erdoğan. Hikmetyar kimdir diye sorarsanız, El Kaideye gidin.

\n

Sudanın Elbeşiri. Meşhur Darfur katliamından, 300 bin kişinin ölümünden sorumlu olan eli kanlı diktatör. Başbakanla muhabbete bakın. Başbakanın yüzündeki gülümsemeye bakın.

\n

Esat ile bir dizi film çevirmediği kaldı Başbakanın. Bakın, muhabbete bakın. O zaman Esat kanka. Bu fotoğraflar çekilirken Esat ülkesinde diktatör değil miydi? Suriye zindanlarında tutuklu muhalifler yok muydu? Suriye halkı mazlum değil miydi o zaman?

\n

Ya bu fotoğrafa ne diyeceksiniz? Şaronla muhabbetine dikkat edin. O zaman Filistin halkının sorunları yok muydu? Filistin özgür, bağımsız bir ülke miydi o zaman? Sen Şaronla halvet olurken, Şaronun oğlu Gazze yerle bir edilmelidir derken Şaronla bu samimiyet nereden ileri geliyor?

\n

Süleyman Demirelin o ünlü sözü, siyaset tarihinin dehlizlerinden yeniden çıkıp geliyor:

\n

Dün dündür, bugün bugündür.

\n

İlk Tank mı?

\n

\n

Recep Tayyip Erdoğanın Sakaryada tanıtımına katıldığı Altayadlı tankın ilk Türk tankıolduğu ileri sürüldü.

\n

Halbuki değil.

\n

Prof. Dr. Bilsay KuruçunMustafa Kemal Döneminde Ekonomi - Büyük Devletler ve Türkiyeadlı kitabında, Türkiyenin ilk metalürji mühendisi, eski MKE Genel Müdürü Selahattin Şanbaşoğlunun anılarına da gönderme yaparak ilk Türk tankını anlatır:

\n

“...Şanbaşoğlunun deyişiyle heves, gayret ve sonuçolduğu için, bu minyatür sanayi sitesindeki ürün çeşitleri başlangıç yıllarıyla karşılaştırılamayacak derecede çoğalmaktadır.Top, tabanca, zırh mermisi, zırh levhası, vagon yayı, tampon yayı, kurşun yüksek fırını, akümülatör ve daha birçok ürün kabına sığmayan sanayi aklının ve çabasının ürünleridir.

\n

Kabına sığmayan sanayi aklı, kendi kendine çok değişik ve üstün ürünler yapma mücadelesine girişir. Mücadeleyi göze alır. Çünkü, sanayide öğrenmenin ve rüştünü ispatlamanın yolu budur.Askeri Fabrikaların adındaki askeri başlık, araştırma ve gitgide yeni şeyler, daha karmaşık ürünler yapabilme güdüsünü sınırlayan değil, özendiren, kolaylaştıran bir rol oynar. Adeta, araştırıcı akıl yapacağı ürünleri kendi seçer. Teknik bilgide geri kalmışlığa meydan okuyan bir havari havasındadır:

\n

‘1940’ta, kendi girişimimizle tank yaptık. Bunun sadece Ford motoru dışarıdan geldi. Dizaynı bizimkilerindir. Tipi kendimize mahsustur. Kâmil, Necati filan yaptılar. Zırh levhası, topu, paleti, aktarma organları hepsi bizim üretimimizdir. Bu tank, 1946da Cumhuriyet Bayramı töreninde geçti. Ancak, sipariş gelmedi ve bu tek tank olarak kaldı. Amerikan yardımı başlayınca hazırcılık ve kolaya kaçma başladı.’

\n

1930’ların başında çelik üretimini ve ray çekmeyi Skodanın ustabaşısı Harlastan öğrenen mühendislerle işçilerin on-on beş yıl içinde kendi kendilerine tank yapma iddiasına erişmeleri heyecan vericidir.

\n

Recep Tayyip Erdoğan, tıpkı demirağlarda olduğu gibi, tankta da yaklaşık 70 yıl sonradan geliyor...

\n

Görüşülemezle Görüşmeler

\n

Gazeteler, Abdullah Öcalanın avukatlarıyla görüşmesine yine bozuk kosterin engel olduğunu yazıyor.

\n

Hukukçu dostumuz Halil Sevinçe, Ömür boyu hapse çarptırılmış bir hükümlü, avukatı ile görüşebilir mi?diye sorduk. Yanıtladı:

\n

Belli bir sınırın üzerinde ağır cezada mahkûm olanlar, hüküm kesinleşirse medeni hakları kullanma haklarından mahrum edilir. Medeni hakları kullanma ehliyetinden mahrum edildiği için bu kişinin işini ancak vasi takip edebilir. Vasi, mahkeme kararıyla tayin olur. Avukatın avukatlığı, hükmün kesinleşmesiyle medeni haklarını kullanma ehliyetinin elinden alınmasıyla düşer. Önceden vekillik vermiş olması, vekilliğin devam ettiği anlamına gelmez. Hüküm kesinleştikten sonra avukat-vekillik ilişkisi bittiği için hükümlünün avukatıyla görüşmesi mümkün değildir. Görüşecekse, ancak bir başka dava nedeniyle görüşebilir.

\n

Kara kitap böyle diyor ama Öcalan ile görüşmeyen kalmadı neredeyse.

\n

Bozuk olan koster değil, hukuk düzeni...

\n

Başka Kapıya

\n

\n

Birileri, TBMM Başkanvekili Güldal Mumcunun son kitabıİçimden Geçen Zamanın özetini içeren dizimiz üzerinden Cumhuriyete saldırmaya kalkışıyor.

\n

Efendim, biz yıllardır Uğur Mumcuyu Ortaçağ karanlığı öldürdüdiyormuşuz da Güldal Mumcunun kitabında ortaya konan yeni savlar karşısında onun anısına saygısızlık etmemeliymişiz filan...

\n

Biz, Uğur Mumcunun izinde gazetecilik yapıyoruz. Uğur Mumcunun cinayetindeki İran bağlantısını da, imam hatiplileri de, uluslararası istihbarat örgütlerini de, Yeşili de, MİTi de yazarız.

\n

Kimse bize gazetecilik ahlakı öğretmeye kalkmasın. Biz, elindeki belgeleri kamuoyu ile paylaşmayıp bavulla oraya buraya teslim edenlerden değiliz.

\n

Biz muhabirlik yaparız, muhbirlik değil.

\n

Haydi, başka kapıya!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları