Meriç Velidedeoğlu

Ne zaman?

01 Mayıs 2020 Cuma

Değerli dostlar bugün “Bir Mayıs” “emek”in, “emekçi”nin bayramı; ne yazık ki ancak özel bir mikroskopla görülecek boyuttaki bir varlık, bir “virüs” “Covid-19”, bu bayramın gereğince kutlanmasını engelliyor.

Tüm emekçilerin bayramı kutlu olsun!

Başlığı oluşturan soru, şu günlerde pek çok bağlamda soruluyor, en çok da, “Hayat ne zaman normale dönecek” sorusu olarak.

Kolay kolay dönmeyecek gibi; “Covid-19” bir yandan can alırken, bir yandan da hem “devlet”i yönetenler hem de “din” konusunun yöneticileri, birlikte “toplumsal ayrıştırmayı”, olabildiğince koyulaştırarak, tehlikeli bir boyutta sürdürüyorlar.

Anımsanacağı gibi, ilkin Diyanet İşleri Başkanı (DİB) Ali Erbaş, geçen cuma günkü hutbesinde, “LGBTİ”lere karşı dile getirdiği -bir din adamına hiç de yakışmayan- “nefret söylemi” ortalığı karıştırdı. (24.4.2020)

Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan’ın, Erbaş’a “Avukatlık Kanunu”nun “95. Maddesi”nde yer alan, “insan haklarını korumak” doğrultusunda verdiği yanıtı, Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan beğenmeyip devreye girdi.

Salgın hastalıkları, “eşcinselliğe”, “nikâhsız yaşamaya” bağlayan “Diyanet İşleri Başkanı”nı korumasına aldı. Başka türlü davranamazdı, “İmam Hatip” eğitimi alan biri olarak.

Oysa, “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı”nca soruşturma başlatılmıştı. Olsun, “Tek Kişilik Yönetim”le yönetilen ülkelerde olduğu gibi, devletimizin başındaki olaya el koydu; Erdoğan: “Diyanet İşleri Başkanımıza saldırı, devlete yapılan saldırıdır!” diyerek -tarihe geçecek bir deyişle- korudu Erbaş’ı...

Bu söylem, “laikliğe aykırıdır!” diye karşı çıkmak, doğrusu “haksızlık” olur; neden derseniz, “Hem Müslüman hem laik olunamaz! Ya Müslüman olacaksın ya laik!” diye seslenmiş Erdoğan, daha “1993”lerde...

Ardından: “Elhamdülillah şeriatçıyız!” diye bildirmiş, “1994”lerde...

“Referansımız İslamdır, hedefimiz ‘İslam Devleti’dir!” diye de sürdürüp, açıkça doğrultusunu, yürüyeceği yolu belirtmiş.

Ne ki değerli dostlar, bir süre sonra da Erdoğan, “İslamın kuralları güncelleşmeli!” diyecektir, “2018”lerde...

Dahası, bu söylemini noktalar noktalamaz da, şöyle:

Hangi, medeniyet kodlarında oturuyorsak, yaşantımız da o doğrultuda olacaktır” diye seslenecektir “2019” yılında...

Eh, böyle olunca da “bilim”, “ilimleşir”; “salgın”ın nedeni de “eşcinselliğe” bağlanır.

Ve değerli dostlar, ne “İslam”ın doğuş yıllarında, ne “Dört Halife” döneminde, ne “Emeviler”, ardından “Abbasiler” döneminde ne de “Osmanlı Devleti” yönetiminde, devleti yönetenlerce “din” bu denli “günlük yaşam” konusu durumuna getirilmiştir...

Bu köşede, bir iki kez değinmiştim. Halife Sultan İkinci Mahmud’un (1808 -1839) Şeyhülislam’dan gelen bir muhtırayı, sadrazamı (başbakan), vezirleri (bakanları), öteki devlet adamları önünde yırtıp attığını...

Ve ayrıca değerli dostlar, “Basın Özgürlüğü”, özellikle her türlü özgürlüğe karşı çıkan Sultan İkinci Abdülhamid (1876-1909) döneminde bile günümüzdeki gibi kısıtlanmak, kontrol altına alınmak istenmemiştir.

Abdülhamid, “1876” yaptığı, ilk anayasamız olan “Kanuni Esasiye”ye “1909” yılında yapılan ekle, “Matbuat kanun dairesinde serbesttir. Hiçbir vechile (nedenle) kablel-tab (basımdan önce) teftiş ve muayeneye tabi tutulamaz” maddesini eklenmesine izin vermiştir.

“2011”de A. Şık’ın kitabı “İmamın Ordusu”nun, daha basılmadan yaşadıkları, bilmem ki unutuldu mu?

Ve gazetemiz Cumhuriyet’e uygulananlar...

Atatürk’ün, Türk Ulusuna yaptığı bir öğüt vardır: “Saygıdeğer ulusuma şunu öğütlerim ki: Bağrında yetiştirerek başının üstüne dek çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz mayayı çok iyi incelemekten uzak kalmasınlar!” der, “Nutuk” (Söylev) de...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları