Çıkış: Kardeşlik!

14 Şubat 2023 Salı

İskenderun-Hatay gözlemlerimizi nota dökünce en az 7-8 yazı konusu çıktı. Gerek deprem gerekse öteki gündem konuları sürekli evrildiği için daha konsantre yazmak gerekecek.

Bu acıyı tarif etmek çok zor. Zaman geçtikçe enkaz altından yakınlarını canlı çıkarma umudunu yitirenler cenazeye bir an önce ulaşmak istiyordu. Ulaşabilenler bu kez mezar yeri bulmayı ve uygun bir toprağa veriş şeklini büyük bir “görevini yapma” sorumluluğu olarak görüyordu. Bunu başaran bir kişi bize duygularını şöyle özetledi:

“Şükür kavuştuk.”

Cenazeye ulaşıp toprağa verebilmek bir “kavuşma” idi!

Meğer Cahit Sıtkı’nın deyişiyle, “taht misali o musalla taşında”, “bir namazlık saltanat” ne büyük lüksmüş!

Hayatta kalanlar kayıplarını saydıktan sonra gözyaşına boğulup şöyle hıçkırıyordu:

- Keşke onlar değil ben ölseydim!

Kurtulanlar ölenleri düşünüp, “hayatta kalma suçunun” cezasını bekliyor!

Ana caddelerde en çok iki konvoy dikkati çekiyor:

Ambulans ve cenaze aracı!

Yanlış okumadınız, konvoy halinde geçiyorlar.

***

Şu iki gerçek ayrı ayrı yazı konusu olabilecek içerikte:

- Akıl almaz organizasyon bozuklukları...

- İnanılmaz, harikulade gönüllü organizasyonlar!

Cumhuriyet, dayanışma duygusunu pazar günü manşetten duyurdu. Öylesine umut verici gönüllü hareketlerle tanıştık ki. İstanbul Beşiktaş’tan Balıkesir’e, Antalya’dan Erzurum’a... Hepsinden söz etmek isterdim. 

Balıkesir merkezli 911 Arama Kurtarma Derneği’ni (SAR) konu edeceğimize söz verdik. Mustafa Gürsoy başkanlığında 1999 depreminden sonra bir araya gelmişler. Her meslekten katılımcı var. Canım kardeşim Orhan Aydın’ın eşini sağ çıkardılar ama çok uzun uğraşlardan sonra kızı Eylem’in cansız bedenine ulaştılar. Tüm alet ve cihazları kendileri sağlamış. İkinci gün Osmaniye’deki enkazda iki hiltilerinin çalınmasını hâlâ hazmedememişler.  

Kendi içinde organize gelmiş pek çok gönüllü grubun ortak sorunu muhatap bulamamak ve sağlıklı bir organizasyonun parçası olamamaktı. Devlet, kurum ve kurallar olarak yoktu. Antakya’yı terk edenlerin başlıca gerekçesi şuydu:

Güvenlik!

Annelerini enkaz altından çıkarmayı bekleyen iki kişi bizden yardım istedi:

- Bir kamu görevlisi görürseniz şu mesajımızı iletebilir misiniz?

Kardeşim Serkan İlkbahar’la birlikte bütün gün enkaz caddelerinde dolaşırken gecenin geç vakti bir de “Kaçın... Asi Nehri üzerindeki baraj patlamış... Kaçın” bağırışlarının ortasında kaldık. Serkan bir yandan, “Abi bu bölgede baraj yok ki” diyor bir yandan etrafımızdaki kalabalığın telaşla dağılışının ortasında çıkış arıyorduk!

Suriyeliler konusuna ayrıca değineceğiz!

***

11 Şubat Cumartesi günü İskenderun izlenimlerimizi “Kardeş köyler” başlığı ile dile getirmiştik. 

Önerimiz şuydu:

Herkes deprem yardımlarının adresine ulaşmasından endişeli. Hem bu güveni sağlamak hem dayanışmayı somut hale getirmek için “kardeş köyler, kardeş mahalleler” adıyla eşleştirme yapılsa. Bir deprem köyünün her şeyini örneğin Ankara’nın bir semti karşılasa!

Buna ilişkin pek çok mesaj ve telefon aldık. 

Yaygınlaşması ne güzel olur.

Bir Balkan atasözü ile noktayı koyalım:

Kardeşe kardeş demeyen, yabancıya efendi der!

Çıkış, kardeşlikte!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yargıtay’da kanun kim? 16 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları