Avrupa'nın Gözü Erdoğan'da

16 Haziran 2013 Pazar

“Avrupa Parlamentosu kararı tamamıyla Gezi direnişçilerinin eseri...” diyor konuştuğum Batılı diplomat ve ardından ekliyor:

\n

“Demokrasi mücadelenizi, sizin kendi adınıza başkalarının yapmasını bekleyemezsiniz. Bugün Gezi direnişçileri olmasaydı, Avrupa Parlamentosu’ndan elinizdeki karar çıkmazdı. Bu kararı Gezi’yi gerçekleştirenlere borçlusunuz!”
Avrupa Parlamentosu’nun, yıllardır gözler önünde olan tüm demokrasi ihlallerine AKP iktidarları döneminde hep suskun kalmasına karşılık şimdi birdenbire zembereğinden boşalan bu tepkiyi nasıl yorumlamalı?

\n

RTE istikrar unsuruyken 
sorun oldu

\n

Bu soruyu yönelttiğim bir Batılı diplomattan şu yanıtı aldım: “Gezi olaylarına dek Erdoğan’a karşı neredeyse adı konmamış bir saldırmazlık paktı vardı” diye söze başladı konuştuğum kişi:
“Batı’nın çıkarları çünkü ılımlı İslam modelinin başarılarının öne çıkarılmasını gerektiriyordu. Erdoğan bu modelde bir istikrar faktörü olarak kabul ediliyordu. Gezi’den sonra Türk başbakanı ne var ki artık bir çözüm değil, bir sorun olarak görülmeye başlandı. Avrupa Parlamentosu kararını dikkatle okursanız, spesifik olarak kararın Erdoğan’ın uzlaşmayan tavrını eleştirdiğini, Türk başbakanının kutuplaşmayı artırıcı tutumuna açık eleştiriler getirdiğini göreceksiniz. Böylesi bir belge için bu alışılmışın dışında sert bir ton. Bu tür kararlarda genelde üstü kapalı ve diplomatik bir dil kullanılır. Burada bilinçli olarak dolaysız ifadelere yer verilmiş. Erdoğan, doğrudan hedef alınmış. Gül ve Arınç’ın ılımlı tavrı övülmüş; Erdoğan’ın ‘Seçimi bir kez aldım mı ben her istediğimi yaparım!’ tarzındaki ‘çoğunlukçu’ anlayışı ayan beyan eleştirilmiş; ‘çoğulcu demokrasinin kapsayıcı olma ve muhalefetle sivil toplumu karar süreçlerine dahil etme zorunluluğuna’ dikkat çekilmiş. Başbakan’ın, aldığı temel pozisyon yerilmiş. Erdoğan’ın Avrupa Parlamentosu kararına bunca öfkelenip tepki göstermesi boşa değil yani. Kendi açısından çok haksız değil!”

\n

‘Ağır bir siyasi hüküm’

\n

“Erdoğan neden peki, bu kadar böyle uluorta hedef alınmış?” sorumun karşılığında diplomat muhatabımdan şu yanıtı alıyorum: “Çok basit. Uluslararası televizyonların haber kanallarında Gezi gösterilerinde yaşananlar, dünya kamuoyunun gözü önüne serildi. Avrupa Parlamentosu’nun bizzat kendi inandırıcılığını korumak adına bu kararı alması bu nedenle kaçınılmaz oldu. Strasbourg’daki parlamento unutmayın ki yalnız sizlere,Türk kamuoyuna seslenmiyor. Parlamento inandırıcılığı açısından özellikle uluslararası kamuoyu nezdinde bir pozisyon alıyor. Sonuçta bu AKP hükümeti için, ağır bir siyasi hükümdür. Demokratik yetersizliklerin altının bunca açık ve kalın biçimde çizilmesi; genelde sadece Kuzey Kore ve Myanmar gibi dikta rejimleri söz konusu olduğunda gündeme gelir. Türkiye gibi demokratik rejim kapsamında görülen bir ülke için, Avrupa Parlamentosu’nun getirdiği bu açık eleştiriler; sıra dışı ve çarpıcı.
Kararda hükümete Türk anayasasındaki hakların kapsamı dahi hatırlatılıyor. Toplantı hürriyeti ile ifade özgürlükleri bağlamında TC Anayasası’nın çeşitli maddelerine gönderme yapılıyor. Türkiye’nin AB adayı olduğu, insan hakları ve demokratik hak, özgürlüklere bu nedenle saygı göstermek yükümlülüğü anımsatılıyor!”

\n

‘İnsan haklarında ulusal \t\tsınır yok’

\n

Ankara’dan “Türkiye’nin iç işlerine karışma” olarak öne sürülen itirazları dile getirdiğimde; bunların hiçbir makul temele dayanmadığına işaret eden Batılı diplomat muhatabım; “İnsan hakları söz konusu olduğunda, iç işleri kategorisi diye bir kategori yoktur” diyor ve ekliyor: “Sözgelimi soykırım yapıp ‘Bu benim iç işimdir’ diyebilir misiniz? İnsan haklarında ulusal sınırlar olmaz. İnsan hakları dendiğinde, uluslararası anlaşmalarca güvenceye alınan haklardan bahsedilir.”

\n

‘İç politika retoriği’

\n

AKP hükümetinin “Biz bu kararı tanımıyoruz. Yok hükmünde sayıyoruz. Ankara’ya tebliğ edildiği an geri göndereceğiz!” yollu çıkışlarının bu şartlarda etki ve ağırlığını sorduğumda son olarak şu yanıtı alıyorum:
“Ankara’nın bu tepkisel söylemleri tamamen iç politikaya odaklı. TC sınırları dışında bu retoriğin taşıdığı ağırlık sıfır. Parlamentonun kararı ise Avrupa Komisyonu’na, Avrupa Konseyi’ne, üye devletlerin ezcümle hükümet ve parlamentolarına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başkanına iletilecek. Çok geniş spektrumlu bir alan bu. Sözü edilen merciler bu kararı ileride hangi içerik/bağlamda değerlendirirler bilemiyoruz. Ancak ileride üzerinde böylelikle çalışılacak bir temel oluşturulmuş oluyor.”
Konuşmayı sonlandırırken “
Erdoğan’ın Avrupa karşısında izleyeceği yolun” ne olabileceğini de sormadan edemiyorum:
“Yaşayıp göreceğiz!” diyor diplomat gözlemci; “Avrupa’ya sert mukabelede bulunmak ve kapıyı kapatmak, Erdoğan’ın hiç işine gelmez. Erdoğan’ın, Ortadoğu ve Arap dünyasındaki etkisi de son kertede Avrupa’dan geçiyor. Avrupa bağlantısını kaybettiği an Ortadoğu coğrafyasındaki ağırlık da iyice küçülür.”

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları