İhbar Kutusu ve 'Sırdaş Polis'

30 Temmuz 2013 Salı

“Sır” ve “polis” sözcüklerinin bu derecede rahat ve gevşek biçimde yan yana getirildiğini görünce, “Nasıl yani?” oldum: “Sırdaş polis, gizli polis gibi mi hizmet verecek?”
“Gizli polis teşkilatları” malum diktatöryal rejimlerin birinci âlemetifarikasıdır.
Hitler rejimi, kurbanlarına dehşet saçan büyük gizli polis ağı “gestapo”yla; komünist blok Almanyası da gene benzer şekilde “stasi” sistemiyle meşhurdu.
“Gestapo” ve “stasi”nin gizli ihbara dayanan düzenleri; en sıradan insanların sıradan yaşamlarına, yatak odalarının mahremiyetine dek giriyordu.
Totaliter düzenlerin her iki türünde de
“gizli polis”, hukuk devleti kurallarını bütünüyle dışlıyor, yalnızca lider ve “otoriter düzenin bekasını” korumakla yükümlü sayılıyordu.
Şimdi getirilmesi düşünülen bu
“sırdaş polis sistemi” ile gördüğüm kadarıyla bizde de, “hukuk devletinin” en olmazssa olmaz şartı olan “şeffaflık” tamamen devre dışı bırakılacak.
Mahallelere
“ihbar kutuları” konacak…
Konu-komşu, eş dost bildiğiniz kişilerden
“gönüllü muhbirler”; kendi meşreplerine göre suç saydıkları her türlü gerekçeyle “gizli ihbar” yapabilecekler. Gizli tanıklıklarda olduğu gibi kimlikler gizli kalacağından; yasa önünde de sorumlulukları bulunmayacak.

\n

‘Had’ böyle bildirilecek

\n

“Allahım bu kâbus mu?” oluyor insan ilk okuduğunda…
Ama hayır, değil. Son derecede sıradan bir haber gibi verilen bu gelişme de, vidaları her gün biraz daha sıklaştırılan ve sıkıştırılan
“büyük birader-BBG” sisteminin bir zinciri sadece.
Dün
“Cumhuriyet”in manşetinde görmüşsünüzdür. Sadece mahalleli değil, stat kalabalıkları da bundan böyle çok yakın takibe alınacak. 5 milyon futbolsever, “e-bilet” gerekçesiyle kayıt altına girecek. Söz edilen sistem kapsamında; “yurttaşlık numarası”, “fotoğraf”, “adres” ve “kimlik bilgileriyle” herkes markaja alınacak. Tribünlerindeki en ufak bir dalgalanma dahi “yasal takiple” sonuçlanacak.
Özetle hiç yaprak kıpırdamayacak.
Başbakan’ın tabiriyle
“Herkes haddini bilecek! Ayaklar baş olmayacak!”
Feodal düzenlerdeki gibi; ayaklar ayak kalmaya mahkûm kalacak; başlar ilelebet hep baş olacak.
Huzur, düzen asla bozulmayacak. Asayiş her daim berkemal sayılacak.

\n

Putin Rusyası bile izliyor

\n

Son sürat hazırlanan bu anti-demokratik önlemlere, bizde henüz ele dişe gelen bir tepki nedense pek yok. Ama dünya, “Gezi sonrası”nın yüksek voltajlı atmosferinde olanı biteni yakın ilgiyle izliyor. O kadar ki “Rusya’nın Sesi” sitesi dahi; bu dudak uçuklatan “sırdaş polis, ihbar kutusu projesi”ne ve “büyük taraftar gözaltısına” bir hayli etraflı yer ayırıyor. Ve özellikle “e-bilet” için şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Elektronik bilet uygulaması her ne kadar, endüstriyel futbolun gereği gösterilse ve modernleşme adına atılan adım olarak duyurulsa da; toplumun özellikle tepki gösteren-hak arayan-isyan eden kesimi bu yolla gözlem altına alınacak. Tribündeki en ufak tepki bu yöntemle ‘tespit edilip’, her gergin maç sonrası ‘toplu gözaltılara gidilebilecek!’
Eğer Putin Rusyası’nın sesi… bu olursa; varın dünyanın gerisini düşünün.

\n

Korku imparatorluğundan 
polis devletine

\n

“Gezi” ertesinde görüştüğüm Çizme’nin önde gelen düşünce kuruluşu, “IAI-Istituto Affari Internazionali” başkanı Prof. Stefano Silvestri ile, henüz yeni bu polis devletine sürüklenişi konuştum.
Ülkemizi yakından tanıyan, Türkiye’ye çeşitli vesilelerle gelen, Ortadoğu ve Akdeniz uzmanı Prof. Silvestri şu kilit saptamayı yaptı:
“Türkiye bir korku imparatorluğu oluyor derken, şimdiye dek daha çok ‘müesses nizam çevreleri’ üzerindeki baskılar kastediliyordu. Sistem, (Silivri’deki gibi) aydınlar, gazeteciler ve yazarlar, çizerler üzerinde nokta hedef denilebilecek bir baskı uyguluyordu. Gezi ardından sorunun boyutu değişti. Bundan sonrasında yalnız nokta hedefle üst kademeleri korkutup yıldırmak yetmez. Sokağı ve sokaktaki adamı yıldırmak gerekecektir. Bu; sizin o korku imparatorluğu dediğiniz şeyle yapılamaz. Sokaktaki adamı denetim altında tutabilmek, korkutmak adına ciddi bir polis devleti kurmak gerekir. Bugünün Türkiyesi buna izin verir mi? Yanıtı aranması gereken soru bu.”
Baskı,
“müesses nizam”dan… “sokaktaki adam”a doğru yönelirken…
İktidar açısından öyle anlaşılıyor ki polis devletine geçiş bir zorunluluk olarak algılanıyor.
Türkiye en son şimdi bu kabuk değişimini yaşıyor.
Hukukçularımız bu ürkütücü ve çok kaygı verici kabuk değişimi için acaba ne düşünüyor?
Bugün tepki verilmezse, yarın çok geç olacak.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları