‘Kasımpaşalı Haylaz’ Soma’da...

17 Mayıs 2014 Cumartesi

Soma marketindeki kâbus görüntülere bakarken “buraya nasıl geldik?” diye düşünüyorum...
Filmi başa, “kabadayı Recep Tayyip Erdoğan karizmasının” inşasına sarıyorum...
Hürriyet’te 16 yıl önce okuduğum bir yazı aklıma geliyor.
Tarih “10 Temmuz 1998”,
Ertuğrul Özkök genel yayın müdürü...
Amiral gazetenin amiral yazarı şu başlıkta bir yazı kaleme alıyor:
Kasımpaşalı Haylazın
Brando Olarak Portresi...
Kasımpaşalı Haylaz ve Brando!
O yılların rakipsiz güç simsarı Özkök’ün; Holywood’un karizma simgesi Brando ile “Kasımpaşalı Haylaz”ı nasıl yan yana getirdiğini merak ediyorum...
İstanbul Belediye Başkanı Erdoğan’la kısa süre öncesinde kendim bir söyleşi yapmışım...
“Demokrasi amaç değil araçtır” açıklamasıyla tarih yazan röportaj boyunca düşünülebilecek en tavizsiz “Milli Görüş kimliğini” ortaya koyan siyasetçinin hoşlanmadığı sorular karşısında aldığı sert tavra ve başka hiçbir politikacıda rastlamadığım ölçüsüz tepkilere doğrudan tanık olmuşum...

İşaret fişeği ilk yazı
Çok ihtiraslı olan siyasetçi bir süre sonra Türkiye’yi sarsan “Minareler sürgümüz/Kubbeler miğferimiz/Camiler kışlamız/Müminler askerimiz” şiirini okumuş, başı derde girmiş. Fazilet’te bir liderlik mücadelesi filizlenmiş, Erbakan mı, Erdoğan mı tartışmaları yapılıyor...
Özkök yazısını işte bu kritik zamanlamayla yazıyor; yükselen genç lider adayını bariz biçimde parlatmaya girişiyor.
Hürriyet yazarları da liderlik tartışmasında Erdoğan-Erbakan arasında bölünmüşler. Özkök ağırlığını Erdoğan’dan yana koyuyor..
Kafama “işaret fişeği”, “kilometre taşı”, bir “dönüm noktası” olarak kazınan ve “şirinlik nişanı” baabından “haylazlığın” nasıl olup da yakıştırıldığını anlamadığım için asla unutmadığım ve Erdoğan’ın kendini kaybettiği her öfke anında hatırladığım o müthiş yaratıcı yazıda Özkök, 5 yıl sonrasında Başbakanlık koltuğuna oturacak Türkiye’nin yeni İslamcı liderini “yeni Özal” diye cilalıyor:
‘Kasımpaşalı haylaz’ sıfatı bana ait değil...
Milli Gazete’de yuvalanan bir ekibin onun için kullandığı bir niteleme. Onlar Tayyip Erdoğan’ı yıpratmak için bu sıfatı bulmuşlar. Ama Erdoğan bu nitelemeden gocunmuş görünmüyor. Tam aksine keyifle üstüne alıyor ve ‘Zaten haylaz olunmazssa bu işler yapılamaz. Batıp çıkmak haylaz insanların işidir’ diyor... ‘Bölünen Hürriyet yazarlarının’ bir bölümü Erdoğan’ı Erbakan’dan radikal buluyor. Benim bulunduğum küçük grup, aksi görüşte. Erdoğan dikkatli ve yumuşak bir üslup kullanıyor. Hayat tarzında Fazilet’in kravatlı kanadını temsil ediyor. Ama... ‘Demokrasi araçtır’ sözü peşini bırakmıyor... Hatta ‘Demokrasi tramvaydır...’ dediği söylenmişti. Burada danışmanı Sadık Albayrak devreye giriyor. ‘Siz bir ara Tayyip Bey’in İhtiras Tramvayı’na bindiğini yazmıştınız. Bir İhtiras Tramvayı varsa, başkan orda (muhafazakâr) Karl Madlen değil, (delidolu, serseri) Marlon Brando’dur... (Karl Madlen mi, Marlon Brando mu...derken)’ Hangisi Tayyip Erdoğan’a daha uyar? Sadece Fazilet Partili bir kişilik olarak bakarsanız belki Karl Madlen. Ama İstanbul Belediye Başkanı futbolcu ve Kasımpaşalı biri olarak bakarsanız... O zaman belki Marlon Brando. Yani haylaz Kasımpaşalı... Yükselen lider adayı olarak Tayyip Erdoğan’ın siyasi portresi iki ayak üzerinde duruyor. Rahmetli Özal da böyle değil miydi?

Frankenstein nasıl yaratıldı?
Diyeceksiniz... 16 yıl öncesini temcit pilavı gibi öne sürmenin ne yararı var?
Bugün 20’lerini süren gençler, bu yazıların kaleme alındığı tarihte çocuktu. Frankenstein’ın nasıl yaratıldığını bilmiyorlar...
TBB Başkanı’nın kürsüdeyken üstüne yürüyen, TC tarihinin en korkunç maden kazasında sevdiklerini yitiren acılı insanları teskin etmek yerine kriz çıkaran; etten barikatla yürürken protesto eden insanlara “Gel de yanımda yuh çek!” dayılanmasına girişen, “İsrail dölü, ne kaçıyorsun?” şeklinde küfürler eden, galiz üslubuyla ülkeye örnek olan ve yardımcılarının, müşavirlerinin yol ortasında şiddet uygulamasına, adam tekmelemesine sessiz kalan, kendisi bizzat kameralar önünde kafa kol girişen “Kasımpaşalı Haylaz” Frankenstein’ı böyle işte üzerine bir Marlon Brando cilası çekilerek gözler önünde yaratıldı.
Yaşlı, genç bunu bilmeli. Bilenler unutmamalı ve hatırlamalı...
Böyle tabii çok yazı var. Arşivde onlarcasını bulurum. Ama günün deyimiyle girişilen büyük “algı operasyonunun” Goebbels becerileriyle tetiklenen “Kasımpaşalı Haylaz” güzellemesine, bugün... 2014 Mayısı’ndan geri dönüp mim koymadan geçemeyeceğim.
Yol boyu yalakalar, liboşlar, yandaşlar, “yetmez ama evet”çiler sonra kervana katıldılar, bu “algı operasyonunu” dallandırıp budaklandırıp kitlelere mal ettiler.
“Kasımpaşalı haylaz” imajı işte böyle şişirildi; “one minute”le zirve yaptı, kontrolden çıkan versiyonuyla önümüze dayandı.
Dünya şimdi iki sorunun cevabını arıyor: 1. Bunca mütecaviz, skandallarla malul bir hükümet başkanı nasıl oluyor da hâlâ oy topluyor ve popülaritesini koruyor? 2. Erdoğan tüm bunlara rağmen cumhurbaşkanı olacak mı?
İlk sorunun yanıtını “Kasımpaşalı Haylaz”a düzülen övgüler ve selamlarda aramak lazım.
İkinci sorunun yanıtını henüz bilmiyoruz.
Ama “haylazlık” kontenjanından RTE’ye bir Brando karizması biçilen ülkede her şey doğaldır ve olur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları