Madrid Mektupları(7)'Bu başka bir dünya'

31 Ocak 2013 Perşembe

Büyükelçi Carlos Zaldivar; “Artık başka bir dünyada yaşıyoruz” diyor: “Bu çok farklı bir dünya. Anlatmakla olmaz. Yaşamadan anlayamazsınız. İspanya’ya ben de yeni döndüm. Bu yeni dünyayı anlamaya çalışıyorum!”
Carlos Zaldivar, İspanya’nın Brezilya büyükelçiliğinden geçen yıl ayrılmış
. “Kriz İspanya’sı nereye gidiyor?”u konuşurken yaptığı bu girizgâh ardından, Erdoğan’la yaşadığı bir anıyı aktarmaktan da kendisini alıkoyamıyor.
“2010 Mayısı’ydı” diyor Büyükelçi: “Erdoğan Brezilya’ya geldi. Sizin Başbakanınız ile benim başbakanımın (o dönemde ‘Medeniyetler İttifakı’ eşbaşkanlığı yapan Zapatero) inişleri çakıştı. Havalanına gittiğimde ne göreyim? 50 arabalık dev bir kortej, Erdoğan’ı bekliyor! Korumalar, ambulanslar…
Şaşakaldım. İspanya Başbakanı’nı ise bekleyen toplam 5 araba var. Protokol müdürüne gittim. ‘Önce Zapatero karşılanacak!’ dedim. Brezilyalılar; ‘Aman efendim önce Erdoğan iniyor!’ diye itiraz ettiler. Ben; ‘Erdoğan’ın arabalarının alandan ayrılmasını beklersek saatlerce buradan çıkamayız. 5 arabayla biz alanı hemen boşaltırız’ deyince kortej savaşını kazandım. Önce Zapatero çıktı!”

\n

Yazarlar mahallesinde sohbet

\n

Büyükelçi Zaldivar’la, Madrid’in yeni açılan restoranlarından, “El Barril de Las Letras”da konuşuyoruz.
Bask mutfağı, balık ve deniz ürünleri ile nam salan restoran; Madrid’in kalbindeki
“Letras”(Barrio de las Letras) Mahallesi’nde bulunuyor. “Letras”, aslında “edebiyat” demek. Barrio de las Letras, edebiyat/yazarlar mahallesi anlamına geliyor.
Cervantes bu mahallede doğmuş, burada ölmüş. İlk Don Kişot baskısı da burada yayımlanmış. Yazarın mezarı, ilerdeki “Convento de Las Trinitarias” isimli bir 17. yüzyıl manastırında bulunuyor. Manastır rahibeleri, Türk korsanları tarafından kaçırılıp Cezayir’de 5 yıl alıkonan Cervantes’i, aralarında para toplayıp, fidye ödeyerek kurtarmış.
Bizim restoran
“Cervantes” sokağının hemen alt köşesinde. İspanyol edebiyatının büyük yazarını, ölüm yıldönümlerindeki bir ayinle her yıl 23 Nisan günü anan “Trinitarias” rahibeleri de bulunduğumuz sokağın paralelindeki-bir başka büyük yazar olan- “Lope de Vega” sokağına bakıyor...
Ama yalnız
Lope de Vega değil; Quevedo ve Gongora gibi 16. - 17. yüzyıl İspanyol edebiyatının altın çağı yazarlarının hepsi, İspanyol parlamentosu “Cortes” ile “Atocha” istasyonu ve iki yıl önceki “öfkeliler” eyleminin yaşandığı merkezi “Sol” meydanı arasında kalan bu kültür yuvası mahallede yaşamış.
Madrid’de yaşadığım yıllardan bu yana müthiş bir yenilenme hamlesiyle gelişen
“Yazarlar Mahallesi” sokaklarında, şimdi artık gençleri çeken kahveler, barlar, sanat galerileri, kitabevleri var. Beş-on dakika yürüyüş mesafesinde, Madrid’in entelektüellerini buluşturan görkemli “Circulo de Bellas Artes” (Güzel Sanatlar Kulubü) karşınıza bulunuyor.

\n

Madrid’in “Pera Palas”ı

\n

Bu sanat kulübünün arkasında parlamento, parlamentonun çaprazında da Madrid’in “Pera Palas”ı sayılabilecek tarihi otel “Palace” göze çarpıyor.
İç Savaş’ta hastane yapılan, müşterileri arasında
Hemingway, Orson Welles, Mata Hari, Dali, Picasso, Lorca, Bunuel gibi isimler bulunan otelin, vitray kubbesi altındaki ünlü barında; halihazırda İspanyol parlamenterleri ile gazetecileri kulis sohbetleri için yan yana geliyor.
Palace ayrıca; demokrasiye geçiş yıllarının sosyalist lideri
Felipe Gonzalez’in 1982’deki ilk seçim zaferi ardından, bu otel balkonlarından ilan ettiği “faşizmin sonu” deklarasyonuyla da tarih yazan bir yer.
“Palace”ın önünden aşağıya doğru sağa dönüldüğünde; aristokrat “Ritz” oteli ile Prado müzesi önünde uzanan görkemli “Paseo del Prado/Prado Bulvarı’na” çıkılıyor.

\n

En sanat yoğun bulvar

\n

Prado Bulvarı, her biri on beş-yirmi dakika yürüyüş alanındaki üç dünya çapındaki müzeye ev sahipliği yapıyor.
Derin İspanya’nın ruhunu ele veren
Velazquez ve Goya’ları için mutlaka görülmesi gereken Prado’nun yanı sıra; 13. - 20. yüzyıl Batı resminin gelişimini gözler önüne seren “Museo Thyssen-Bornemisza” ve modern sanat mabedi “Reina Sofia” müzelerinin hepsinin bu bulvarda bulunması nedeniyle, Prado Bulvarı’na “Paseo Del Arte/Sanat Bulvarı” da deniyor.
Dünyanın en sanat yoğun bulvarı diye bilinen “Paseo del Arte” üzerinde aristokrat
“Alba ailesinin” sanat hazinelerini teşhir eden (eski merkez postane) “Cibeles Sarayı” ve “Caixa Forum” gibi irili ufaklı başka sanat merkezleri/galerileri de ziyaret edilebiliyor...
Madrid’in bu en tipik, en görülesi mahallesinin Prado Bulvarı’na çıkan dar sokakları içindeki 18. - 19. yüzyıllardan kalma evler istisnasız birer İspanya kartpostalı gibi.
Hepsi teker teker elden geçmiş olan dörder katlı, ferforje balkonlu, cumbalı, kiremit renkli, geleneksel evleri çevreleyen sokakların çoğu trafikten arındırılmış ve AB yardımlarıyla sil baştan döşenmiş…
Sürecek.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları