Madrid Mektupları(9) Avrupa'nın Yeni Adı 'Merkiavelli'

03 Şubat 2013 Pazar

Beni havaalanına götüren taksi şoförü; “Oğlum bir yıl öncesinde 1200 Avro kazanıyordu” diyor: “İşine son verdiler. Aylarca işsiz kaldı. Sonra aynı işyerinden bir telefon geldi ‘İsterseniz geri dönün ama size 600 Avro verebiliriz’ dediler. Aynı işin ücretini yarıladılar. Oğlum mecburen kabul etti. Ne yapsın? İş yok ki! Yalnız benim oğlum değil, arkadaşları da aynı durumda. Çoğu şirket kriz yüzünden kapanma noktasında ve zor durumda ama çoğu da krizden istifade, çalışanı böyle sömürüyor.”
İspanya’dan ayrılırken tam ayaküstü
Rajoy skandalı patlak verdi…
El Pais”in patlattığı skandala göre, İspanya’nın muhafazakâr Başbakanı Mariano Rajoy, 1997-2008 yıllarında, 250 bin Avro tutarında “gizli ödeme” (rüşvet) almış.
İktidardaki Halk Partisi PP’nin bu
“gizli ödeme” skandalı, ücretleri, taksi şoförünün oğlu gibi “esnek işgücü piyasasında” tepetaklak aşağı giden ve artık her koşulu kabul etmek zorunda kalan İspanyolları şimdi çileden çıkarıyor.
PP’nin
“Calle Genova/Cenova Sokağı”ndaki parti genel merkezi önüne toplanıp sabah akşam bağırıyorlar: “Ladrones/hırsızlar!”

\n

İki skandal ve ayrılıkçılık

\n

İspanya’da geçirdiğim 15 günde Katalonya’dan gelen “egemenlik deklarasyonu” darbesinin yanında, iki de böyle büyük skandal yaşandı…
Ülkeye ayak bastığımın haftasında PP Defterdarı
Luis Barcenas’ın İsviçre bankalarındaki 22 milyon Avro’luk gizli hesabın skandalı patladı. Ülkeden ayrılırken bu kez başbakanın merkezinde bulunduğu “gizli ödeme/rüşvet” skandalı gün yüzüne çıktı.
Rajoy’a tranfer edilen paraların kaynağı henüz belli değil. PP yöneticileri her şeyi inkâr ediyor. Ancak PP’ye akıtıldığı söylenen
“gizli ödemelerin” üzerlerindeki tarihlerin, inşaat balonu yıllarıyla çakışması; bunların siyasilerce sağlanan inşaat izinleri karşılığında partiye verilmiş rüşvetler olduğunu düşündürtüyor.
Art arda skandallar, İspanya’daki krizin bir ölçüsü. İşsizlik oranları gençlerde yüzde 55 gibi düşünülmeyecek düzeylere çıkarken ve
“esnek piyasa” şartları çalışanları oradan oraya savururken; “Ekmek yoksa pasta yesinler!” misali siyasiler hâlâ günlerini gün ediyor. Kemer sıkmak için halktan yüksek vergiler ödemelerini talep ediyor, kendileri gizli kaynaklardan sağladıkları fonları İsviçre bankalarına taşıyorlar ve tabii haliyle vergiden de kaçırıyorlar.
Bu tablo, sokaktaki insanın siyasi partilere, siyasi sınıfa ve demokrasiye güvenini yok ediyor. Kamuoyu yoklamaları, halkın yüzde 96’sının, siyasetçilerin yoz olduğuna inandığını belgeliyor. Kraliyet mensuplarının dahi yolsuzluğa karışması tüm kurumlara inancı baltalıyor.

\n

Geç modernleşmenin bedeli

\n

80’lerdeki başarılı “demokrasiye geçiş modeli” ile dünyaya örnek olan İspanya, böyle şimdi iç içe geçen çokboyutlu ekonomik, siyasi, sosyal çözülme yaşıyor. Çok yönlü krizin nedenleri çeşitli. Bunların en önemlisi geç tamamlanan modernleşme…
Ekonomik krizin kökenindeki “
inşaat balonunun” örneğin neden İtalya’da değil de İspanya’da patlamış olduğuna baktığımızda, “ev edinme furyasının”, İtalya’da çok daha uzun zaman dilimine yayıldığını; zenginleşmesini geç tamamlayan İspanya’da bunun daha kısa süreye sıkıştığını görüyoruz.
90’lar sonu ve 2000’ler başında İspanyolların cümlesi ev sahibi olmak istiyor. Bir evi olan, 2., 3. evi edinmeye çalışıyor.
Fransa, İtalya gibi köklü sanayi ülkelerine nazaran, sanayisi daha yeni olan İspanya’da finans balonu kepenk indiren orta, küçük sanayileri daha kolay eritiyor.
“İspanya’nın en önemli ekonomik sektörleri ne?” diye sorduğunuzda, bizatihi bunların krizin baş gösterdiği sektörler olan “inşaat” ve “bankacılık” olduğunu görüyoruz.
Gelişmiş, eski Avrupa ülkelerinde olduğunun aksine, hepsi son yıllarda yapılan ve şimdi giderek yük olan dev havaalanları ile hızlı tren atılımına baktığımızda; gene burada da kısa sürede bir
“sınıf atlama” kaygısı görüyoruz.
2665 kilometrelik hızlı tren ağı için yapılan fuzuli istasyonlar, uçaklar inmediği için otomobil pisti niyetine kullanılan hayalet havaalanları; politikacıların rüşvet çarklarını yağlarken bir yandan israf kapısı açıyor.
Bu yatırımlar gerçi AB fonlarıyla yapılıyor ancak hem alternatif maliyet açısından; hem onarım ve bakım açısından kaynakların hovardaca kullanımına set çekilmemiş olduğu görülüyor.
İspanya için bir büyük
“değişim aracı” ve “umut ışığı” olarak görülen Avrupa ile ilişkiler de bu vesileyle 180 derece değişiyor.
Borç krizinin yükünü -ulusal hatalar yerine-
“Avro”nun yapılandırılış şekline bağlayan İspanyollar için Avrupa artık hüsran kaynağı. Yardım elini eskisi gibi cömertçe uzatmayan Avrupa’nın, İberik Yarımadası’ndaki yeni adı “Merkel” ve “Makyevelli” isimleri bileşiminden oluşan “Merkiavelli”.
İspanya’da geçirdiğim on beş günde öğrendiklerimin bir kısmını burada sizlere de aktarmaya çalıştım. Büyükelçi
Carlos Zaldivar’ın sözleri hâlâ kulağımda: “Bu artık başka bir dünya” diye özetlemişti tüm bu değişiklikleri İspanyol diplomat: “Bundan böyle bambaşka bir dünyada yaşıyoruz. Anlatmakla olmaz. Yaşamak lazım.”

\t

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları