Nazi selamı

14 Ocak 2024 Pazar

Ana muhalefet lideri Elly Schlein, dünya çapında şok yaratan İtalya’nın “Nazi selamı skandalını” parlamentoya taşıdı. 

Elçin Poyrazlar da önceki gün yazdı. 

Bini aşkın militan Roma’nın, bundan yarım asır önce Via Acca Larentia sokağında sağ-sol çatışmasında katledilen yol arkadaşlarını anma vesilesiyle düzenledikleri törende Nazi selamı çaktılar. Aralarında asker sayımı yaparcasına “Burada! Burada!” haykırışlarıyla kaldırdıkları kollarıyla ele güne gözdağı verdiler.   

Telefonuma düşen videoları gördüğümde ilk düşüncem; “Bu ne? Film mi, gerçek mi?” oldu. 

Yıllar öncesinde izlediğim, faşizmin yükselişini anlatan Kabare filmini anımsadım. 

Benim kuşağımdakiler bilir. 

Filmin unutulmaz bir park sahnesi vardır.

İzci üniformalı küçük bir oğlan çocuğu “Yarın Bana Ait Olacak/

Tomorrow Belongs to Me” adlı etkileyici bir Alman ezgisi mırıldanmaya başlar. 

Hemen Hitlerci olduğunu anladığımız gençlerin sonra teker teker kalkıp “Heil Hitler!” selamları çakmasıyla, şarkının tonu sertleşir ve hiç umulmadık biçimde saldırganlaşır.

İklim değişmiştir. 

İtalyan neo-faşistlerin “Acca Larentia” gösterisini izlerken, aklımdan hiç çıkmayan o kareleri hatırladım. 

Gerçekle kurgu arasındaki mesafenin ne denli kısa olabileceğini kavradım. 

 2024 MÜ 1924 MÜ? 

Ana muhalefetteki İtalyan sosyal demokratları lideri Elly Schlein de bunların nitekim “2024 yılından değil, 1924 yılından kalan görüntüleri andırdığını” söyledi. Ardından aşırı-sağ Meloni hükümetinin çifte standardını yerdi. 

“Nasıl oluyor da?” dedi Schlein; “(Scala operasının açılışında.. bknz Sağnak, 10 Aralık) ‘Yaşasın anti-faşist İtalya’ diye bağıran seyirci hiç vakit geçirmeden fişleniyor ama; buna karşın faşist selamı verenler hakkında takibat yapılmıyor? Faşizmle mücadeleden doğan İtalyan anayasına göre faşist selamı suçtur. Özgürlükler ve demokrasiyi ayaklar altına alarak İtalya tarihinin, en karanlık sayfalarını yazan bir diktatörlüğe gönderme yapanlara hiçbir biçimde meşruiyet kazandırılamaz. Anayasa doğrultusunda bu grupların derhal ilga edilmesi gerekir.”

Ne var ki anti-faşist anayasanın bu gereklerini yerine getirecek olan kim? 

Herhalde Meloni’nin derin sağ koalisyonu olamaz... 

Her yerde sorun bu: II. Dünya Savaşı sonrası ile şekillenen anti-faşist siyasi yapıların ruhu ile “günün ruhu” örtüşmüyor.

FAŞİZM ANAYASAYI KAYBETMEKLE BAŞLAR

İtalya’da zamanın ruhunu kavramak için herhangi bir kitapçıya adım atmak kafi. 

Hayatımda faşizm, faşizm tehlikesi, tehdidi, revizyonu, kritiğine dair bunca kitabı hiç bir arada görmedim. 

Mussolini hakkındaki best-seller’larıyla ünlenen Antonio Scurati, 2000’ler demokrasilerinin evşirildiği popülizmlerle faşizmin akrabalığını ele aldığı Fascismo e populismo/Faşizm ve Populizm adlı kitabında örneğin, “Maalesef” diyor: “babalarımızın ve dedelerimizin cumhuriyet, demokrasi, sahip olduğumuz anayasaya dayanan dünya görüşleri aşınıyor. Her yerde bu aşınmanın işaretlerini görüyoruz: Ana akım gazeteler revizyonizme yer veriyor, neo-faşist gruplar (Acca Larentia’daki gibi NC) açığa çıkıyor, siyasiler geçmişte Mussolini’nin oy kaybettirecek cümlelerini tekrarlıyorlar…”

“Popülizmlerin hepsi faşizm değil ama tüm faşizmler önce popülizm olarak başlar” diyen, İtalya’nı 2023 yazında yitirdiği ünlü yazar Michela Murgia da, Adım adım faşistleşme kılavuzu/Istruzioni per diventare fascisti kitabında yönelttiği “Faşizm nerede başlar?” sorusunu, “Demokratik anayasayı tartışmaya açmakla!” diyerek yanıtlıyor. 

Meselenin özü bu: Faşizmle mücadelenin el üstünde tutulduğu II. Dünya Savaşı sonrası ruhun, bugünün gençlerinde hemen bir karşılığı olmaması. 20. yüzyılın ikinci yarısına yön veren referansların günümüzde (ne yazık ki!) anlam taşımaması…

Cumhuriyet’e İspanya’dan yazdığım ’80 li yıllarda tüm Avrupa Franco faşizminden yeni çıkan ülkeyi demokrasiye taşımak için seferber edilmişti.

“Bunu niye yaptıklarını?” sorduğumda, aldığım cevap; “Faşizm tehlikesinin çünkü bir daha asla Avrupa’da boy vermesini istemiyoruz” olmuştu. 

Faşizm çünkü bulaşıcı bir şey. 

Bir yanda hortladı mı, -halihazırda gözlemlediğimiz üzere-gelişmiş demokrasilere bile hızla sirayet edebiliyor. 

Acca Larentia kabusunu İtalyan TV’larına yorumlayan Yanis Varufakis’in sözleriyle bitirelim bu yazıyı: 

“1920’lere dönmüş gibiyiz” diyor Varufakis ve ekliyor: “İlk faşist liderin Mussolini yani bir İtalyan olması…durumu ağırlaştırıyor.”

Tam bir distopya. 

Dünya bir yandan yapay zekayı tartışırken, bir yandan 1920’lere savruluşu konuşuyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları