‘#occupyCHP’ Modeli Üzerine

17 Nisan 2014 Perşembe

#occupyCHP olgusu”nun, siyasetimizin profesyonelleri -aktör ve gözlemcileri- için yarattığı sürpriz etkisi kısa sürdü.
İlk anın şaşkınlığı geçer geçmez ortaya hızla komplo teorileri” sürüldü…
Kılıçdaroğlu’nun başarısızlığını perdelemek amacıyla bizatihi sahneye koyduğu bir çakma occupy”operasyonundan, CIA’nın malum tezgâhlarına dek iddialı tezler dolaşıma girdi.
Her türlü tartışma ortamını bulandıran bu acayip iddialı tezleri her konuda, her zaman büyük fikirler serdeden “komplo uzmanlarına” bırakacağım. Onun yerine bir gazeteci olarak doğrudan tanıklık ettiğim ve occupyCHP”nin, “occupyPD” olarak bilinen Çizme versiyonu”nun, ne tip arayışlarla ortaya çıkmış olduğunu ve hangi sonuçlar elde ettiğini anlatacağım.

‘#yettibe!’ hareketi
Pazar günkü yazımda da bahsettim. OccupyCHP’den tam bir yıl önce İtalya’da bir occupyPD hareketi ortaya çıktı.
İtalya’nın merkez sol partisi PD-Partito Democratico/Demokrat Parti’nin tüm merkezleri geçen bahardan itibaren ülke çapında bir işgalin öznesi oldu.
Şimdiye dek yalnız Ankara’da genel merkezle sınırlı kalan “occupyCHP”, occupyPD”ye göre gayet mütevazı bir eylem ama her iki eylemin siyasi zamanlamaları ve çıkış noktaları birbirine çok benziyor. İtalya örneğini o nedenle daha ayrıntılı biçimde irdeleme gereği duyuyuyorum.
occupyCHP” gibi “occupyPD”yi de çıkaran ivme; tam bir “dibe vuruş duygusu”ydu…
Merkez solun gençleri; değişen topluma ayak uyduramayan, değişen sorunlara yanıt veremeyen, saray entrikalarından başka bir şey düşünmeyen, eski kafa siyaset yapan, toplumla gereken iletişimi kuramayan ve Berlusconi badiresinden İtalya’yı kurtaramayan sosyal demokrat kadroya sonunda kazan kadırdı!
Bu nedenle hareketin popüler düsturlarından biri, bir feryat çığlığı olan ve Aaa yetti be!” anlamına gelen #mobbasta hashtag”iydi.
Gençleri “#mobbasta” çizgisine getiren başlıca konulardan biri, PD’nin giderek sağa kayması olmuştu!
2013 Nisanı’nın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde PD liderliği, gerçek bir “merkez sol aday” yerine, Berlusconi yörüngesindeki bir Hıristiyan demokrat adaya (Franco Marini) razı gelince; tabandaki gençler “Yok artık! Bu kadar da olmaz/mobbasta!” diyerek seri biçimde parti merkezlerini işgale giriştiler.
İtalyan solunun “Cumhurbaşkanlığı seçiminde” güttüğü en öncelikli ajanda zira Berlusconi gölgesini “köşkten uzak tutmaktı! 
Berlusconi’nin favori adayının, PD rızasıyla zirveye çıkması, iki ay önceki genel seçimde derin düşkırıklığı yaşıyan parti için altından kalkılamaz hezimet olacaktı.
Köşk” polemiği, genel seçim bozgununun hemen arkasından gelmiş, bardağı taşıran son damla olmuştu.
Sosyal demokratlar, Şubat 2013 seçimine giden süreçte oysa hep Berlusconi’den 3-4 puan önde görünüyordu.
Ama ne var ki Berlusconi, kampanyadaki farkı kapatmayı başarmış, tam gaz popülizm ve halk dalkavukluğu sayesinde sandıktan ana muhalefet partisiyle başa baş çıkmıştı!
Son yıllarda peşi peşine ortaya çıkan Berlusconi kepazelikleri, yolsuzlukları ve tüm skandallara rağmen seçmenlerin 1/3’i yoz politikacıya oy vermekten kaçınmamıştı!
Bunda Berlusconi’nin kontrol ettiği medyalardaki propagandalar kadar, sağ liderin -vergi indirimi gibi!-avantacı vaatleri etkili olmuştu. İlkesiz ve oportünist seçmenler; “O ne yaparsa iyi eder! Kendi cebime bakarım!” demiş bazılarının da derin kutuplaşma iklimiyle sandıkta eli “merkez sola oy vermeye” gitmemişti!
Neticede merkez sol lehine olan kampanya başındaki 3-4 puanlık fark erimişti.

Kader seçimi kavşak oldu
Kuyruğunda “cumhurbaşkanlığı yarışı bulunan bir kader seçiminde uğranılan bu kayıp işte PD seçmeninde psikolojik bir travma yarattı. Travmanın ardından PD liderleri bir de Berlusconi’nin partisiyle masa altından muhafazakâr adayı köşke taşımak için paslaşınca, “occupyPD”ciler parti merkezlerini bastılar…
Cumhurbaşkanlığı seçiminde elde edilen ilk sonuç, Berlusconi’nin adayının derhal yarıştan düşmesi oldu. İtalyan siyasetinin iki ana partisi, sıra dışı bir formülde anlaşarak 90’lık Napolitano’nun görevini, 7 yıllık ikinci dönem için uzattı!
İlk bakışta çok devrimci bir şey olmamış, statüko” korunmuş ama beri yandan Berlusconi’nin köşkü avcunun içine alma planları bertaraf edilmişti…
OccupyPD”nin tetiklediği ikinci önemli sonuç; İtalya’nın gelmiş geçmiş en genç lideri Matteo Renzi’nin önce partinin, sonra Çizme’nin başına geçmesi oldu ki onu da bir sonraki yazımda anlatacağım.
Not: Pazar günkü yazımda “#occupyCHP” üzerinde ironi yapan CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’ün görüşlerine yer vermiş ve bu tavrı eleştirmiştim. Aygün’den bir ileti geldi. İki yazılık bu mini dizinin ardından ona da yer vereceğim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları