Şarlman’dan Erdoğan’a Almanya

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Burası Kuzey Ren Vestfalya eyaleti.
Hasılatı Rusya’nın toplam hasılatı ile yarışan; Almanya’nın en zengin ve sanayileşmiş yöresi…
Başbakan’ın ziyaret edeceği Köln bu eyaletin parçası.
Biz Köln’e uzanmadan önce gezimizi “Avrupa’nın kalbi” sayılan Aachen kentinden başlatıyoruz.
Aachen ve Köln arası bir saat.
Ş a r l m a n ’ ı n K u t s a l R o m a - G e r m e n İmparatorluğu’nun merkezi olan Aachen; Avrupa ve Almanya’nın neredeyse “özet tarihi” gibi.
1200 yıl önce burada ölen Kutsal Roma imparatorunun anısına bu yıl kentte özel etkinlikler yapılıyor.
Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ardından Avrupa’da yeni bir imparatorluk kuran ve sınırları Kuzey Denizi’nden İtalya’ya, Pireneler’den Elbe’ye uzanan topraklara hükmeden Şarlman; Hıristiyanlığı Eski Kıta’da ilk kez “ortak din” yapmış ve ortak yazı, ortak para kullanmış. Bu nedenle 742-814 döneminde yaşayan hükümdar, yaşlı Avrupa’nın “babası” kabul ediliyor.
II. Dünya Savaşı’nda imha edilen kent merkezinde iki tarihi yapı dikkat çekiyor: Şarlman’ın yaptırdığı, bir “Bizans tarzı” katedral… Bir de katedralin karşısında seküler yapı belediye binası.
AB inşasına hizmet eden önemli şahsiyetlere, Eski Kıta’nın en prestijli nişanı olarak sunulan “Şarlman Ödülü”; günümüzde hâlâ, Şarlman sarayının parçası olan bu belediye binasının salonlarında veriliyor.
İspanya’yı Avrupa’ya sokan Felipe Gonzalez’den, II. Dünya Savaşı sonrası Almanyası’nın ilk başbakanı olan Adenauer’a; AB Komisyonu’nun vizyon sahibi başkanı Jacques Delors’dan, Avrupa’nın kurucusu Schumann ve Monnet’e; Almanyaların birleşmesini sağlayan Mitterrand ve Kohl’dan; Merkel, Havel ve Blair’e… Avrupa’nın tüm büyük siyasetçileri, burada taç giyen Germen-Roma imparatorlarının izinde bu salonda ödüllendirilmiş...
9. asra uzanan geçmişle bugünün Avrupası arasında böylece bağ kurulmak istenmiş ve “Avrupa projesinin devamlılığı” vurgulanmış.
Aachen’ı gezdiğinizde bugünün Avrupası’nın köklerinde özetle Şarlman’ın “Hıristiyan Avrupa” tahayyülünün olduğunu somut biçimde görüyorsunuz.
Ama Aachen, bugünün mülti-külti dünyasında daha çok bir özlem olarak kalmaya mahkûm olan Hıristiyan Avrupa”nın simgesi değil sadece.
Aynı zamanda Avrupa’nın çok güçlü olan diğer ruhu “bilim”in de merkezi...

Kahverengi kömür teknolojisi
Kömür ocaklarıyla ünlü Ruhr Havzası’yla iç içe bir kent burası. Yeraltından kömür çıkarmak çok tehlikeli ve pahalı olduğundan bu ocaklar 80’lerde kapanmış. Onların yerine, “kahverengi kömür madenciliği” başlamış…
Kuzey Ren Vestfalya’nın bir diğer endüstri merkezi olan Wuppertal’dan Aachen’e yol alırken ufuk çizgisinde yolda hep ileri teknolojiyle toprağı kazıyarak maden çıkaran dev makineleri gördük. Civarda da yer yüzeyinden çıkan kahverengi kömürü, elektrik enerjisine dönüştüren termik santrallar göze çarpıyordu.
Aachen zamanla önemli teknoloji, inovasyon, bilim merkezi olmuş. Üniversitesiyle nam salan kentte 60 bin öğrenci var. Öğrenciler, kent nüfusunun dörtte birini oluşturuyor. Kafe ve birahaneler bu yüzden çok canlı.
Kent çıkışı Paris’in “Pompidou” kültür merkezine benzer bir yapı ile karşılaşıyoruz. Burası dev bir hastaneymiş. Üniversitede hocalık yapan ve bize eşlik eden Prof. Brieniek, Almanya’nın en büyük hastanelerinden olan yapının; ilginç öyküsünü aktarıyor
Rusya ile olası bir savaşta, müttefik askerleri en güvenlikli yerde tedavi edebilmek için Almanya’nın en batı ucundaki Aachen’e, Soğuk Savaş’ta bu hastaneyi yapmışlar ama hastane bitene dek Soğuk Savaş da bitmiş. “4 bin hekim” bugün bu muazzam üniversite hastanesinde görev yapıyor. Hasta-hekim sayısı, neredeyse eşit...
Aachen, Avrupa tarihinin böyle çok çeşitli evrelerinin izlerini taşıyor.
Çıkışta “Soğuk Savaş” öyküleri dinlediğimiz kente, II. Dünya Savaşı’nın izlerinde girdik...
Aachen otoyolunda örneğin büyük bir Amerikan mezarlığı var.
General Patton, Aachen kentinin kuşatılması öncesinde, 10 bin asker için bu mezarlığı hazırlatmış.
Burayı ancak büyük kayıplarla ele geçireceğini bildiğinden; askerlerine mezar olacak yeri soğukkanlılıkla önden yaptırmaya çekinmemiş!

Erdoğan Türkleri bölmüş
Wuppertal-Aachen-Dusseldorf ve Köln gezisinde, karşılaştığım tüm Türklere, Erdoğan’ın hep beklenen Almanya çıkarmasını sordum.
Soma yeni olmuştu.
Almanya’daki kutuplaşma, Türkiye’yi bölen tablodan farksızdı. Bir Köln birahanesinde tanıştığım Tuncelili Sevda; Başbakan çok ayıp etti!” diyerek konuştu: “Ailesi Soma’da toprak altında kalsaydı; bunları yapar mıydı? Erdoğan böylece ülkeyi ailesi gibi görmediğini göstermiş oldu.
Kaldığım otelde garsonluk yapan Elazığlı Erhan ile Karadenizli Adem ise ne yaparsa yapsın Erdoğan’ı affetmeye”, mazur ve hoşgörmeye hazırdılar.
Adem; “Modernleşmenin bedeli!” diyerek Erdoğan’a toz kondurmuyordu.
Eşi Diyanet’te görev yapan Erhan, “affetme”nin de ötesinde, Erdoğan’ın yurttaşa el kaldırdığına inanmaya dahi yanaşmıyordu
Olmaz!” diyordu: “O asla böyle bir şey yapmaz! Mutlaka yalan ve iftiradır!
Törkiş kutuplaşmanın Almanya’yı germesinden korkan Merkel özetle haklı…
Avrupa’nın bu en müreffeh, güvenli ve dingin ülkesinde; bir “Erdoğan itiş kakışı”nın çıkması düşünülebilecek en son şey...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları