Yeni Kahramanımız Ahmet Üzümcü

13 Ekim 2013 Pazar
Bir ay önce bu köşede “Suriye Krizi: Gözler
Ahmet Üzümcü’de” başlığıyla kaleme aldığım
yazıda, “krizdeki diplomatik virajın tanınmayan
yeni kahramanları öne çıkarttığından” bahsetmiş,
bu kahramanlar arasında “Üzümcü”nün
en ön planda dikkat çektiğinden dem vurmuştum…
Doğrusu bu denli kısa bir sürede, “Nobel”
ödülüyle taçlandırılan bir örgütün başında Büyükelçi
Üzümcü’nün böyle dünya çapında ün
kazanan bir diplomata dönüşeceğini aklıma
getirmemiştim…
Ahmet Üzümcü öteden beri gerçi çok başarılı
bir diplomattı. Özgeçmişine göz atmak bu
başarı hakkında fikir edinmeye yeter:
1999-2002 Tel Aviv Büyükelçiliği, 2002-
2004 NATO’da daimi temsilcilik, 2004-2006
Dışişleri Müsteşar Yardımcılığı gibi kariyerinde
hep önemli yerlerde bulunmuş bir isim Ahmet
Üzümcü.
Diplomatik kariyerinin erken yıllarında da
bugün fırtınanın tam merkezinde bulunan
Suriye’nin Halep kentinde konsolosluk yapmış.
Baradey-Üzümcü farkı
Gerçi bu kez barış ödülü Muhammet el
Baradey’e yapıldığı gibi bilhassa “şahsa ithafen”
Üzümcü’ye verilmiyor...
Aynı ödül 2005 yılında Uluslararası Atom
Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) yanı sıra, El
Baradey’e ajansla birlikte “ismen” verilmişti.
Nobel komitesi sekiz yıl önce söz edilen
ödülü hem kuruma ve hem bu organizasyonun
yöneticiliğini yapan Baradey’e uygun
görmüştü.
“Kimyasal silahları yok etmekte gösterdiği
yoğun çaba” gerekçesiyle şimdi bu “Kimyasal
Silahların Yasaklanması Örgütü’ne” verilen
ödülü, Üzümcü’nün başkanlığını yaptığı kurumu
“temsilen” alması öngörülüyor.
Ahmet Üzümcü, bir bürokratik yapı olan
KSYÖ’nün bir nevi yüzü olmuş oluyor ve liderliğini
üstlendiği örgütle birlikte uluslararası ün
kazanıyor. Kısaca Üzümcü’nün “doğru zamanda,
doğru yerde olmak” gibi bir konumu var.
Baradey ile Üzümcü arasında nasıl bir fark
gözetildiğini bilmiyoruz. Bunu ancak her yıl
ödülleri kararlaştıran beş kişilik Nobel komitesi
biliyor…
Siyasi bir ödül
Bu beş kişilik komitenin nasıl çalıştığını
merak edip inceledim. Norveç parlamentosu
tarafından atanan 5 kişi; hükümetlerden ve
akademik çevrelerden, STK’lerden önerilen
isimleri önceden topluyor ve danışmanları yardımıyla
bunlar arasında sıkı bir eleme yapıyor.
Perde arkasından yürütülen “lobiler” süreçte
yaşamsal rol oynuyor.
“Myanmar’ın Mandelası olarak tanınan
Aung San Suu Kyi’ye 90’ların başında verilen
“Nobel Barış Ödülü” için, İngiliz akademisyen
eşinin bizzat nasıl hummalı seferberlik
götürdüğünü ve nasıl lobiler yaptığını, geçen
yıl Türkiye’de de gösterilen “The Lady/Leydi”
isimli filmde izlemiştik.
Bu yıl da benzer lobiler belli ki Taliban
kurşunlarından mucizevi şekilde kurtulan
“dünyanın yeni Mandela”sı 16 yaşındaki Malala
Yusıfzay ile Suriye krizi dolayısıyla projektörleri
üzerine çeken KSYÖ için yapıldı...
“Kız çocuklarının eğitimi için” yaz başında
BM’de yaptığı konuşmasını izlediğim küçük
Malala, yaşı ve tecrübesi için çok ender rastlanan
bir karizma ve hitabet- iletişim yeteneğine
sahip…
Ama kimine göre küçük olan yaşı; kimine
göre köktenci İslamcıların yönlendirdiği -bu
kez “negatif lobiler”- Malala’nın önünü kesti
ve politik nedenlerle ödül son bir ayda şimşek
hızıyla öne çıkan KSYÖ’ye gitti.
Nobel komitesi, Pakistan’ın Taliban
hâkimiyetindeki Svat Vadisi’nde okuyabilmek
için Taliban’a meydan okuyan “Malala’nın
efsanesini” cilalamak yerine KSYÖ’yü öne
çıkartmayı tercih etti.
Suriye’de ‘diplomatik
çözümün’ önemi
Bundan, şu anda dünyanın gündeminde Suriye
krizinde diplomatik çözüme ulaşmaktan
daha önemli bir şey olmadığını çıkartıyoruz.
Nobel heyeti olanca ağırlığını böylece umulmadık
biçimde geçen ay beliren diplomatik
çözümden yana kullanıyor.
BM organı olmamakla birlikte BM ile yoğun
işbirliği içinde çalışan hükümetler arası bir
örgüt olan KSYÖ aslında çok dar bir ekiple
görev yapan bir organizasyon.
Öyle ki Nobel ödülü haberi geldiğinde, toplantı
halinde olduklarından telefona bakacak
elemanları dahi bulunmuyormuş. Bu nedenle
ödül haberi “Twitter”la iletilmiş.
’97’de kurulan ve şimdiye dek sessizce
dünyadaki kimyasal silahların yüzde 80’inin
yok edilişinde rol oynayan örgütün elemanları,
bu işin aslında yukardan denetimini yapıyor.
Silahları bizzat yok etmek işlevi; daha çok
eski askerler, çok uluslu kimya şirketleri görevlileri
ve bu konuda taahhüde giren devletlerce
yürütülüyor.
Önümüzdeki aylarda hiç kuşkusuz KSYÖ ve
Ahmet Üzümcü hakkında daha pek çok şey
öğreneceğiz.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları