Olaylar Ve Görüşler

Depremin sonrasındaki sorular - Muhammed NUREDDİN

08 Mart 2023 Çarşamba

Depremi takip eden ilk günlerde ortaya çıkan şey, ne kader ne de “ilahi lütuf”tu. Aksine, kurtarılabilecek birçok kişi için kurtarma ekibini doğru zamanda sağlayamamak bir skandaldı. İktidar güçleri tarafından “yüzyılın felaketi” vurgusu, devletin bu tür afetlere karşı kayıtsızlığının ve öngörüsüzlüğünün üstünü örtme çabasından başka bir şey değildi. AFAD’ın savaş ve afet günleri için değil, barış günleri için kurulduğu anlaşılmaktadır. Bir de vatandaşın deprem için ödediği vergiler yok.

Diğer skandal, benzer operasyonlarda ilk andan itibaren görmeye alıştığımız kurtarma operasyonlarında ordunun (ve Kızılay’ın) ilk günlerinde neredeyse tamamen yokluğu. Nedeni de iktidardaki AKP’nin çıkardığı yasalarla, ordunun barış dönemindeki kurtarma operasyonlarındaki rolünü bile marjinalleştirmesi.

Başka bir skandal ise “Türkiye Tek Yürek” oyununda halkın parasının manipüle edilmesi ve devletin kendi parasını nasıl devlete bağışlayabildiğidir ki bu, felaketin dehşetine rağmen vatandaşı kandırma girişimini yansıtmaktadır.

‘İLAHİ BİR LÜTUF’

AKP’nin resmi sözcüsü Ömer Çelik’in ilk günden itibaren deprem bölgelerinde Cumhur İttifakı milletvekilleri ve yetkililerinin halka hizmet için bulunduğuna değinmesiyle deprem ucuz bir siyaset yatırımına dönüştü.

Bu, muhalefetin, 14 Mayıs veya 18 Haziran seçimlerini ertelemeyi reddederek iktidardan kurtulma ihtiyacıyla yanıt vermesini gerektirdi. Deprem bölgelerinden göç edenlerin yeri, sandıkların nereye konulacağı gibi güncel zorluklar olmaksızın seçimlerin zamanında yapılması doğru ama mesele bin türlü aşılabilir.

Depremin Erdoğan’ı olumsuz etkilediğine şüphe yok ama Erdoğan muhalefetin meydan okuması karşısında boş durmayacak ve 15 Temmuz 2016 darbesinden sonra yaptığı gibi depremi “ilahi bir lütuf”a çevirebilir yapılması doğru ama mesele bin türlü aşılabilir. Depremin Erdoğan’ı olumsuz etkilediğine şüphe yok ama Erdoğan muhalefetin meydan okuması karşısında boş durmayacak ve 15 Temmuz 2016 darbesinden sonra yaptığı gibi depremi “ilahi bir lütuf”a çevirebilir.

SURİYE

Deprem, yardım ve kurtarma ekibi gönderen ülkelerin sayısı 100’ü aşarken Suriye için sayının sadece birkaç ülkeye ulaşmasıyla Türkiye ile uluslararası dayanışma gösterdi. Bu, bu ülkelerin Erdoğan’ın iktidarda kalmasını ve yaklaşan seçimleri desteklediği anlamına gelmiyor çünkü bu ülkelerin birçoğu ve medyaları Erdoğan’a yönelik devam eden eleştirileri yansıtıyor.

Uluslararası ilişkilerde Suriye ile ilgili en önemli noktaya geldik. İki ülkeyi vuran ve duyguları birleştirmesi beklenen depremin Türkiye’yi ve Suriye’yi ne taziye ne de yardım amacıyla temasa geçirmemesi dikkat çekici. ABD’nin Suriye’ye yönelik haksız yaptırımları nedeniyle Suriye’nin her türlü yardıma muhtaç hale gelmesi, Türkiye’nin kontrolündeki Suriye bölgelerine yapılan yardımların dahi yeterli düzeyde olmaması, bu iki ülke arasında uzlaşma yolunun olup olmadığını sorgulamasını beraberinde getiriyor.

Buna ek olarak, deprem meselesi, Türkiye’deki Suriyeli mülteciler sorununu ve Ankara’nın onlara bakış açısının değişip değişmeyeceğini, depremin bir dakika içinde 2 milyondan fazla Türkü topraklarında mülteci haline getirmesinin ardından daha güçlü bir şekilde gündeme getiriyor.

Sonuç olarak Türkiye’nin kaderi ve geleceği özellikle Türklerin elindedir ve Türkler kader ve iradeleri arasında başarılı bir seçim yapmak zorundadır.

Muhammed Nureddin - Lübnanlı Akademisyen



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları