Geçmişi Anımsarken...

21 Ocak 2012 Cumartesi
\n

Bugün sizi 143 yıl öncesine götürmeye çalışacağım. Beceremezsem kusuruma bakmayın. Geçmişi anarak bugüne gönderme yapmak gibi bir niyetim yok. Ama siz doğal olarak özgürsünüz.

\n

***

\n

29 Mart 1869, Divanı Ahkâmı Adliye Nâzırı (Bugünkü Adalet Bakanı) ve Mecelleyi kaleme alan ekibin başkanı Ahmet Cevdet Paşanın Mecellenin yazılma gerekçesini ve ilk bölümünü Bakanlar Kuruluna, sultanın (Abdülaziz) onayına sunulmak üzere verdiği tarihtir.

\n

Ahmet Cevdet Paşanın Mecelle maddelerinin neredeyse tümünü kaleme alan ya da düzelten kişi olduğu düşünülürse, Genel Gerekçe Tasarısını yazmıştır demek yanlış olmaz.

\n

***

\n

Ahmet Cevdet Paşa, Genel Gerekçe Tasarısının ilk bölümünde şunları yazıyor. (Osmanlıca fıkıh terimleri dışındaki sözcüklerin yerine parantez içinde Türkçelerini yazdım.. O.E.)

\n

Yüksek makamınızca (bilindiği) üzere fıkıh ilminin (şeriatın usul ve hükümleri) dünya ile alakalı olan kısmı münakahat (aile hukuku), muamelat (alışveriş) ve ukubat (cezalar) kısımlarına ayrıldığı gibi medeni ve (ilerlemiş) milletlerin (anayasaları) da bu üç kısma ayrılıp, muamelat (bölümü) medeni kanun diye isimlendirilir.

\n

Fakat bu (yüzyıllarda) ticari muameleler pek fazla gelişmiş olduğundan poliçe ve iflas gibi pek çok hususlar da temel kanundan (ayrık tutulmuş) ve bu (ayrıksı) meseleleri içine alan bir de Ticaret Kanunnamesi tanzim edilmiştir ki ticari hususlarda ona uyulup diğer hususlarda medeni kanuna başvurulur. Mesela bir ticaret mahkemesinde ticaret kanunu (uyarınca) görülen bir davanın (ipotek), (kefil olma) (bir iş için birini yetkili kılma) gibi (ayrıntı) sayılan bazı hususlarında temel kanuna müracaat edilmektedir. Suçların sebep olduğu adi hukuk davalarında da bu yol (izleniyor). Medeni kanunun yerine Devleti Âliyede (Osmanlı Devletinde) eski ve yeni pek çok kanun ve (tüzüklerle yönetmelikler) yapılmıştır. Her ne kadar bunlar bütün (işlemlerin) (çözümüne yeterli) değilse de fıkıh ilminin muamelat kısmı bu husustaki ihtiyaçlara yeter de artar. Ayrıca davaların şeriat ve kanuna (bırakılmasında) bazı zorluklar görülmekte ise de (Yargıtay Hukuk Daireleri), hâkimlerin (başkanlığı) altında şeri davalara baktıkları gibi (Yargıtayda) (kurallara) göre görülen (konular) da yine onlar tarafından karara bağlanmakta, bu tip problemler (çözümlenmektedir). Şu kadar var ki (sivil yönetimsel) kanun ve nizamların esas ve kaynağı fıkıh ilmi olarak nizamlara göre bakılan (sorunların) bile birçok (ayrıntıya) dair olan hususları fıkha ait meseleleri (inceleme) ile (eskiden beri çözümleyip gelen) Temyiz Mahkemesi (üyeleri) ise fıkhi meseleleri (gereği kadar bilmediklerinden) güya hâkim efendiler mevcut kanun ve nizamların (dışında) olmak üzere duruşmaları istedikleri kalıba döküyorlar (gözü) ile bakılıp birtakım (kötü sanılara) kapılarak dedikoduya sebep oluyorlar.

\n

***

\n

Saltanat döneminde kuralların geçerli olabilmesi için sultanların, kendilerine önerilenleri beğenmesi ve üzerine mucibince amel olunayani Gereği gibi uygulanayazması gerekiyordu.

\n

Ahmet Cevdet Paşa bu nedenle tasarıyı şöyle bitiriyordu.

\n

Yorumu gerektiren meselelerde Müslümanların (başkanı) herhangi bir (söz) ile (uygulanmak) üzere emrederse (gerektirdiği) şekilde (uygulanması) vacip (Allahın emri olan farzlara yakın düzeyde) olduğundan (sunuşumuz) yüksek (sultanın vekili sadrazamlıkça) da (doğru bulunursa) ekte (sunulan) Mecellenin üstüne halife hazretlerinin (el yazıları) ile (buyruğu) alınmak (üzere...)

\n

***

\n

Bilmem becerebildim mi?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları