Eğreti nesil... Eğitim ve ekonomik kalkınma....

02 Ekim 2015 Cuma

7 kere 8 kaç eder? Türkiye hangi kıtada? Milattan Önce ne anlama geliyor?
Malatya’da kent merkezinde yaşları 11 ile 15 arasında değişen bir grup öğrenci ile sohbette, sıraladığım bu soruların hiçbirine doğru yanıt alamadım ve bu kez bu şaşırtıcı gelmedi. Biliyorum ki Türkiye’nin birçok yerinde, batı bölgelerinde de çocukların önemli bir kısmının bilgi düzeyi farklı değil. Turizmciler gelir kaybından sızlandığı için geç açılan, Doğu ve Güneydoğu’da terör korkusundan öğretmenlerin gidemediği, mevsimlik tarım işçisi çocukların zaten yıllardır gecikmeli dahil olduğu 12 yılda 13 kez değiştirilen eğitim sisteminde gelinen nokta bu: Eğitimli cehalet...
Sorun sadece okullaşmada değil... Yoksul ailelerden gelen çocuklar, niteliği daha düşük okullarda yoğunlaşıyor. Eğitim sistemi, toplumda var olan eşitsizlikleri gideremiyor, daha da derinleştiriyor. 4+4+4 kademeli sistemde 2014 yılında ortaokuldan mezun olan 36 bin 401 kız çocuğunun açık liseler de dahil olmak üzere hiçbir kuruma kayıt yaptırmadığı açıklandı. Şaşırtıcı mı?
AKP iktidarının eğitimde 13 yıllık bilançosunu iki sözcükle özetleyebiliriz: Eğreti nesil...
Gelelim, bu eğreti nesil ile küresel dünyada nasıl yol alınacağına... Dünyayı paylaştığımız 7 milyar insanla bir ölçüde kaderimizi de paylaşıyoruz. Karbondioksit salımının dizginlenememesinin iklim ve tarım üzerindeki etkilerinden, aşırı antibiyotik kullanımının antibiyotiğe dirençli hastalıklara yakalanma olasılığını artırmasına kadar... Dünyanın birçok ülkesinde öğrenciler aldıkları temel eğitim kapsamında belli başlı küresel etkileşim dinamiklerini de öğreniyor, bunların kendilerine getirdiği sorumlulukları irdeleme fırsatı elde ediyorlar. Sorgulayan, yaratıcı düşünen, sorun çözücü bireylerin yetişmesi ülkelerin geleceğinde en belirgin unsurlardan biri. Ve ne yazık ki biz, çocuk ve genç nüfusumuzu bozuk para harcar gibi harcıyoruz.
Tony Blair İngiltere’de 2001 seçimlerinde kampanyasını 3 sözcük üzerine kurmuştu: “Eğitim, eğitim, eğitim.” Neden? Çünkü ülke ekonomisinin lokomotifinin nitelikli insan gücü olduğunun ayırdındaydı. 2015 yılının Türkiye’sinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ise yeni eğitim öğretim döneminden beklentisini “bir Müslüman ölüsünü yıkayacak bilgiye erişmeli” diye açıkladı. Örneğin “Her gün elimizden düşürmediğimiz cep telefonunu üretecek bilgi ve teknolojiye sahip olmalıyız” hedefini koymanın önündeki engel ne?
Yanıtın bir kısmı peş peşe açıklanan uluslararası verilerde... Küresel Rekabet Endeksi’nde 140 ülke arasında 45. sıradan 51’inci sıraya gerilememiz tesadüf değil. Tıpkı gelir dağılımı eşitsizliğinde OECD ülkeleri arasında beşinci, Avrupa’da birinci sırada oluşumuz gibi.
Son OECD raporuna göre önümüzdeki 80 yılda gelişmekte olan ülkelerde her çocuğun eğitime erişmesi ve toplumsal yaşam için gerekli bilgi ve becerilere sahip olarak yetiştirilmesi o ülkenin GSMH’sini yılda ortalama yüzde 28 artıracak. Gelişmiş ülkeler için bu oran yüzde 16. OECD’ye göre günümüz öğrencileri için gerekli “21. yüzyıl becerileri” ise şunlar: Eleştirel düşünme, problem çözme, yaratıcılık ve dijital okuryazarlık. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’ya göre ise her yıl endişe verici şekilde artan küresel istihdam açığının dizginlenebilmesi için 2019 yılına kadar 280 milyon yeni iş yaratılması gerekiyor.
Sonuç: Eğreti nesil yetiştirerek ya da eğitimli cehaletle ekonomik kalkınma mümkün değil. Önümüzde yeni bir fırsat var. 1 Kasım seçimleri öncesinde şu konuyu kamuoyunda tartışmaya açabilsek...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları