Siyasetin başındaki örtü

07 Ekim 2022 Cuma

20 Eylül’de Elazığ’daki programını izlediğimiz CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, gazeteciler olarak sorular yöneltiyorduk. Partili olduğu belli olan bir yurttaş, “Genel başkanım, başörtüsü konusunda bir yasaklama olacak mı, insanlar bunu merak ediyor” diye sordu. Kılıçdaroğlu da, “Hayır, başörtüsü konusunda bir yasak olmayacak, kesinlikle olmayacak” diye yanıt verdi.

O an, başörtüsü konusunun Anadolu’da halen siyaseten kullanılabilecek bir araç olduğunu anımsadık. Pahalılık ve her gün gelen zamlar konusunda bir çözüm üretemeyen AKP iktidarı eski defterleri karıştırmaya başlamıştı. Anadolu’da yaygın örgütlü olan tarikat-cemaat türü dinsel yapılanmaların haberleşme ağlarından propaganda başladı:

“CHP, yanındaki küçük partileri kullanıyor, iktidara gelirlerse başörtüsünü yasaklayacaklar. Diğer partiler de hiçbir şey yapamaz.”

Propagandanın özellikle AKP’den kopan kitle üzerinde etkili olabileceği değerlendiriliyordu. Kararsızların bu yüzden CHP’ye, hatta 6’lı masada yer alan diğer partilere yönelmekte tereddütle yaklaştığı savunuluyordu.

AKP’den kararsızlaşan kitlenin muhalefete yönelmesini sağlamak amacıyla CHP lideri son çıkışını yaptı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını yaptığı saatlerde bir grup gazeteci DEVA Partisi lideri Ali Babacan’la birlikteydik. Babacan’a düşünceleri sorulduğunda, “Böyle bir sorun kalmadı ki...” dedi. Sözü yardımcısı Mustafa Yeneroğlu’na verdi. O da, “Yasa önerisini görmek lazım” diye kısa yanıt verdi.

Anlaşıldığı kadarıyla Kılıçdaroğlu’nun bu kararından yalnızca parti yöneticilerin değil, 6’lı masadaki parti liderlerinin de bilgisi yoktu.

Başörtüsünün kamuda serbest kalmasını sağlamak için yönetmelik değişikliği yapılmıştı. Kılıçdaroğlu güvenceyi yasa ile sağlama önerisi getirince Cumhurbaşkanı Erdoğan çıtayı yükseltti, anayasal güvence önerdi. Böylece başörtüsü üzerinden siyasi bir yarış başlamış durumda. Nerede durur, nerede biter bilinmez. Ancak kamu çalışanlarının dinsel simgelerden uzak tutulmasını gerektiren laiklik ilkesi kimsenin umurunda değil. Devletin her toplum kesimine karşı “renksiz, kokusuz ve standart olma” anlayışı yalnızca teorik düzeyde kalmamalı. Aynı zamanda görüntüde de uygulamada da geçerli olmalı. Kendi aralarındaki bölünmüşlüğü düşünüldüğünde ileride hangi tarikatın simgelerinin kamu çalışanlarınca kullanılabilmesi için siyasette baskı kurulabileceği şimdiden düşünülmeli. Köken, inanç gibi eleştiriye ve sorgulamaya kapalı kalması gereken aidiyetlerimizin üzerine yeni üst-ortak aidiyetler geliştirebilmeliyiz. Bu öneriler uzun soluklu, köklü çalışma önerileri olabilir ve partilerin güncel siyasi sorunlarına anında çözüm bulamayabilir. O zaman da alana çıkıp etkili, güçlü bir siyasal çalışma planlamak ve yapmak gerekmez mi?

Siyaset, başındaki örtüyle epey bir süre daha uğraşacak gibi...

‘YALAN HABER'

Her türlü olanaksızlığa karşın haber üretmeye, mesleğimizi yapmaya çalışıyoruz. Meclis’te görüşmeleri süren “Dezenformasyon Yasa Tasarısı” mesleğimiz üzerinde daha ciddi bir baskı unsuru olacak gibi görünüyor. Tasarının amacı “yalan haberin engellenmesi” olarak özetlenebilir. Yeryüzünde henüz, kabul edilebilir “yalan haber” tanımı yapan bir hukuk sistemi bulunmuyor. Gazeteciler ve gazetecilik, yeterince mahkemelerde süründürülmemiş olacak ki yeni bir denemenin kapısı aralanıyor. Anlaşılan, toplumun haber alma hakkı ve mesleğimiz yeni sınamalardan geçecek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Öldüren eğitim 10 Mayıs 2024
AKP hâlâ uyanmadı 3 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları