Sungu Çapan

Psikolojik bir dostluk...

02 Mayıs 2014 Cuma

Arnaud Desplechin’in ‘Düş ve Gerçek’i Haftanın izlenebilir filmlerinden

>Kızılderili Amerikan gazisi James Picard ile psikolog, antropolog ve Kızılderili kültürü ve efsaneleri uzmanı Georges Devereux ikilisinin kahramanı olduğu bir psikolojik sorun ve dostluk hikâyesi anlatıyor “Düş ve Gerçek”...

Yarışma bölümünde yer aldığı geçen yılın Cannes Festivalinde Altın Palmiye yerine nal toplamış, Fransa-ABD yapımı “Jimmy P.”, “Düş ve Gerçek” adıyla sinemalarda gösterimde. Sonradan Ortodoksluğu ve Fransız uyruğunu seçip Georges Devereux adını alarak ABD’ye kapağı atan, savaştan sağ kurtulabilmiş bir Macar Yahudisi olan György Dobo’nun, gerçekten başından geçen, yaşanmış bir olayın analizini yaparak yazdığı ve 1951’de yayımladığı, alanında çığır açmış “Bir Ova Kızılderilisinin Psikoterapisi” adlı önemli bir kitabından uyarlanmış “Jimmy P.-Düş ve Gerçek”.
Cannes’ın gediklilerinden, 1960 doğumlu, okullu yönetmen Arnaud Desplechin’in bu temel kitaptan yola çıkarak senaryosunu Julie Peyr ve Kent Jones’la birlikte yazdığı, kameramanlığını Stephane Fontaine’in üstlendiği, Howard Shore’un müziklediği “Jimmy P.”, hekimin hastasını Freud’dan beri alışılmış şekilde divana yatırıp konuşturduğu o bildik psikanaliz filmlerinden değil.
İkinci Dünya Savaşı’nda Fransa’da çarpışırken kafadan yaralanmış, ABD’ye dönüşünde de dayanılmaz baş ağrıları çekip onu ansızın görmez ya da işitmez hale sokan, şiddetli kriz nöbetleri geçiren, adeta zihinsel saralı durumuna gelmiş, Kızılderili Amerikan gazisi James Picard’la (Benicio del Toro) psikolog, antropolog ve Kızılderili kültürü ve efsaneleri uzmanı Georges Devereux (Mathieu Amalric) ikilisinin kahramanı olduğu bir psikolojik sorun ve dostluk hikâyesi anlatıyor “Jimmy P.”.
Savaş sonrası- McCarthy gericiliği öncesindeki ABD toplumunda tutuculuğun ve ırkçılığın tavan yaptığı, bir Kızılderilinin Meksikalıdan ya da zenciden de daha aşağı görülüp alabildiğine horlandığı ve ötekileştirildiği, 1940’lı yılların sonlarındaki o soğuk ve karanlık atmosferin başarıyla canlandırıldığı film, düz bir kronolojik çizgide seyretmiyor.
Birtakım krizlerden anılara, yalanlardan hayallere, rüyalardan kâbuslara gidip gelen, büyük ölçüde geriye dönüş ağırlıklı bir yapıda kurduğu filminde, psikanalizden daha çok soykırımdan nasılsa kurtulmuş bir Yahudi hekimle, ırkçılığın sürekli tehdit ettiği bir Kızılderili hastası arasındaki, o bildik hekimhasta ilişkisini aşan bir dostluğu vurguluyor yönetmen Desplechin.
Tıbbın Jimmy’nin derdine çare bulamaması üzerine New York’tan çağrılan, etnopsikanalist Devereux’nün devreye girmesiyle, normalde pek bir ortak yanları bulunmayan gazi Kızılderiliyle Yahudi psikanalisti arasında yüz yüze kurulan, sıkıcı bir kapalı oturum havasında ama bütünüyle karşılıklı güvenle saygıya dayalı, samimi bir ilişkinin altının çizildiği “Jimmy P.”de hikâye, kişilikler, ilave entrikalar, ikincil karakterler ve incelikli ayrıntılarla dallanıp budaklanıyor giderek.
Şimdiye dek çekilmiş o psikanalizin sinemadaki sefaletini örnekleyen, çoğunlukla Hollywood yapımı, sonuçta görsel bir tekdüzeliğe kapılmaktan sıyrılamamış kimi filmlerden ayrılan “Jimmy P.-Düş ve Gerçek”, tüm gücünü ve etkisini başrolü üstlenmiş iki oyuncusundan alıyor genelde.
Kızılderililerin Karaayaklar kabilesinden, gerçek mi, hayal mi gördüğü pek belli olmayan, kafası hep iyi gibi duran, edilgen hasta Jimmy’yi oynayan, sevdiğimiz Porto Rikolu aktör Benicio del Toro’nun sesi, mimikleri ve vücut diliyle karakterine basbayağı derinlik kazandıran, başarılı performansına, Ortodoks Freudizm’le tüm bağlarını koparmış, hastasının ancak kendi zengin kültürü içinde iyileşeceğinin farkındaki, esnek ve sıradışı etnopsikanalist Devereux rolündeki (yönetmen Desplechin’in de 1990’lardan beri hiç vazgeçmediği, demirbaş oyuncusu olagelen) Mathieu Amalric’in de ayak uydurduğu filmde, Devereux’nün Avrupalı manitası Madeleine (Gina McKee) ile Jimmy’nin yeniyetme kızı (Michelle Thrush) gibi yan rollerdeki oyuncular da göz dolduruyor.
Şimdiye dek “La Sentinelle” (1992), “Comment je me suis dispute...( ma vie sexuelle)” (1996), “Esther Kahn” (2000), “Rois et Reine” (2004), “Un Conte de Noel” (2008) gibi filmlerinden ne yazık ki hiçbirini göremediğim yönetmen Arnaud Desplechin’in, bir Fransız sinemacının sonunda ABD’de film çekme hayalini gerçekleştirmesinin ürünü olan “Jimmy P.-Düş ve Gerçek”i çok önemli sayılmazsa da benim gibi, Stella Adler’in öğrencisi olup ve Actor’s Studio’dan yetişmiş Benicio del Toro hayranlarının kaçırmaması gereken bir film kısacası.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları