Nereye?

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili anayasa değişikliği sırasında Meclis’te yaşananlar, nereye sorusunun sorulmasını haklı kılıyor.
Geçen yılın haziran seçimlerinden bu yana ülke siyaseti niteliksel bir değişim geçirdi. 1 Kasım seçimleri siyasal İslamcı AKP’yi çok daha güçlü bir biçimde iktidara taşıdı; o seçimlerde ana muhalefet partisi CHP yerinde sayarken HDP ve MHP zayıfladı. Bir yıl önce Türkiye partisi olabileceği; ülke bütünlüğü içinde özgürlükçü ve sol bir açılım sağlayabileceği umudu uyandıran HDP, bu umutları tüketti.
Yıl içinde yapılan iki genel seçim, ülke siyasetinde, başta barış ve demokrasi olmak üzere ülkenin büyük sorunlarını çözüme kavuşturacak bir gelişmeye yol açamadı.
Tam da bu aşamada gelen ve tamamıyla Cumhurbaşkanı’ndan kaynaklanan milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması ile ilgili anayasa değişikliği, siyasetin geçirdiği o niteliksel dönüşümü, ne getireceği belirsiz olan yeni bir düzleme taşıyor.

Meclis ‘harakiri’ yaptı!
Anayasa değişikliğinin, yürürlükteki anayasaya, ceza hukukunun ve evrensel hukukun temel ilkelerine uygun olmadığı, konunun uzmanlarınca vurgulanıyor. Bu gerçek biline biline tasarının Meclis tarafından onaylanması, ülke siyasetini yeniden biçimlendirecek olumsuzluk tohumları taşıyor.
Olumsuzlukların ilki Meclis’teki üç muhalefet partisinin içine yuvarlandığı durumdur.
CHP Genel Başkanı’nın değişiklik önerisi anayasaya aykırı ama evet oyu vereceğiz sözleri, içerdiği ideolojik tükenmişlikle birlikte, oylamalar sırasında ana muhalefet partisini önce, başkanın izinden gidenler, karşı çıkanlar ve ortada kalanlar olarak üçe ayırdı; paramparça etti. Sonra da CHP, AKP’ye yaslandı; neredeyse tek hedef olarak eleştirdiği Cumhurbaşkanı’ndan kaynaklandığı çok açık olan hukuk dışı bir girişimi onaylama durumuna düştü.
Şaşkınlık içinde bocalayan HDP, ilk aşamada kendisini hedef aldığı bilinen dokunulmazlıkların kaldırılması sırasında hiç etkin olmadı. MHP ise intihar edercesine AKP ile bütünleşti.
Meclis’te üç muhalefet partisi darmadağınık olurken AKP, üstelik kendi yöntemleriyle genel başkan ve başbakan değişikliği yaparak saflarını sıklaştırmayı, kuruluşundan bu yana büyük bir özenle izlediği siyasal İslamcılığını kutsal yürüyüş diyerek daha da güçlendirmeyi başardı.

Ya bundan sonrası?
Gelinen nokta yeni doğumlara gebedir. Oylama sonucu Cumhurbaşkanı’nın istediği sonucu aldığı bir Meclis yapısının oluştuğunu kanıtlıyor. Bu durumun başkanlık sistemiyle ilgili anayasa değişikliği önerilerine yansıması kaçınılmaz gibi görünüyor.
Dahası, çok yakın bir zamanda Ergenekon ve Balyoz davaları örneklerinde yaşandığı gibi, hukukun kötüye kullanılabildiği ve yargının neredeyse tamamen AKP iktidarına bağımlı kılındığı bir ortamda Meclis’in şimdilik yüzde 30’u sanık sayılıyor. Bu milletvekillerinin yargılanabilecek olması; bunun kitlesel bir uygulamaya dönüşmesi ve özellikle de Kürt siyasetini dışlayan bir oluşuma kapı aralaması yalnız toplumda derin yaralar açmakla kalmayacak, son dönemlerde etkinliğini iyice yitirmiş olan Meclis’i de, en yerinde deyimiyle, felç edecektir.
Bilirsiniz, karnını bıçakla deşme yoluyla kendini öldürme anlamına gelen harakiri sözcüğü dilimize Japoncadan geçmiştir. Geçen hafta bu ülkede egemenliğin iyi-kötü yaşam bulduğu tek ve son kurum olan Meclis harakiri yaptı.
Toplum haklı olarak sormaz mı? Bu Meclis mi ülkede barışı sağlayacak adımları atacak ya da özgürlükçü, eşitlikçi ve demokratik bir anayasa yapacak?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları